Hâris Bin Dırârü’l-hûzâ’i Kimdir?
Baba Adı : Dırârü’l-Hûzâi.Anne Adı : Bilgi yok.
Doğum Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bilgi yok.
Muhacir mi Ensar mı : Bilgi yok.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Hâris bin Dırâr bin Ebi Dırârü’l-Hûzâi el- Mustaliki Beni Temim oğularından Huzâlı olub Beni Mustalıklardandır.
Lakap ve Künyesi : Ebâ Mâlik.
Kimlerle Akraba idi : Bilgi yok.
Hâris Bin Dırârü’l-hûzâ’i Hayatı
Hâris bin Dırârü’l-Hûzâi, Beni Huzâ’lardan’dır. Beni Mustalıklar, Huzalılardan bir oymak olub, Ezdi ve Kâhtani idiler. Beni Mustalıkların sırasıyla ataları Sa’d bin Amr bin Amir bin Luhay’dır. Sa’d bin Amr’ın Heya ve Mustalık adlarında iki oğlu vardı. Heya’nın asıl adı Amir idi. Mustalık’ın asıl adı ise; Cezime idi. Resûlullâh (s.a.v)’in Zevceleri’nden Hz.Cüveyriye bint-i Hârise’de bu âiledendir.Bu yüzdendir ki, İslâm tarihinde iki tane Hâris bin Dırârü’l-Hûzâi veya Hâris bin Ebi Dırârü’l-Müstaliki isminde sahabi olduğu söylenir. Muhtemelen bazı kaynaklarda her ikisinin adının birbirine yakın olması sebebiyle, iki isim üzerinde farklı görüşler ortaya çıkmıştır. İbn-i Esir bu adı taşıyan iki ayrı sahâbiden söz etmiştir. Fakat, İbn-i Hacer el-Askalâni her iki ismin’de aynı kişiler olduğunu belirtmiştir.Allâh-ü Âlem, doğrusu şöyle olsa gerek:Hz.Cüveyriye Validemiz’in babası, Hâris bin Ebi Dırâr’ın nesebi şöyledir: Hâris bin Ebi Dırâr, Ebi Dırâr’ın asıl ismi Habib bin el-Hâris, bin Âid bin, Mâlik, bin Cezime’dir Ve o, el-Mustalık bin Sa’d, bin Kâ’b, bin Âmru, bin Rebiâ, el-Huzâi, el-Müstaliki’dır. Hicretin beşinci yılında Beni Mustalik Savaşı’ndan sonra Medine’ye gelerek Müslüman olmuştur.Bizim burada anlatacağımız sahâbe ise; Hâris bin Dırârü’l-Huzâi el-Mustaliki, künyesi; Ebû Mâlik olandır. Temim Oğuları’ndan Huzâ’lı, Beni Mustalıklardandır. Bu sahabe, Hicretin dokuzuncu yılında İslâmiyeti kabul etmiştir. Her ikisi de amcazâde olup aynı kökendendirler.Hâris bin Dırârü’l-Huzâi (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’ın yanına gelmiş, Resûlullâh (s.a.v), onu İslâmiyete davet edince, Müslüman olmuş ve: “-Yâ Resûlallâh! Beni, kavmimin yanına geri çevir de, onları İslâm dinine dâvet edeyim. Ve, Müslüman olanların zekâtlarını toplayıb filan zaman sana göndereyim?”demişti.Resûlullâh (s.a.v)’de, onu, zekâtlarını toplamak üzere kendi kavmi olan Beni Mustalıklara göndermişti. Beni Mustalıklar Müslüman oldular, meydanlarında mescidler yaptılar. Hâris bin Dırâr (r.a), Müslümanların zekâtlarını topladı. Gönderme zamanı geldiği halde, Resûlullâh (s.a.v)’ın elçisi gelmediğini görünce, bu hususta Allâh ve Resûlünü kızdıracak bir hadise çıktığını sandı. Kavminin ilerde gelenlerini yanına toplayıp onlara “-Resûlullâh (s.a.v), bana, bir vakit tain etmiş, ve o zaman elçisini gönderip yanımdaki zekâtı aldıracağını söylemişti. O vakit geldiği halde Resûlullâh (s.a.v)’in elçisi gelmemiştir. Resûlullâh (s.a.v) sözünden döner değildir. Kendisinden elçisini yanında tutup salmayacağını da sanmıyo- rum. Her halde, bu iş yüzünden bir kızma vardır? Geliniz, Resûlullâh’ın yanına gidelim!”dedi.O sırada Resûlullâh (s.a.v), Velid bin Ukbe, bin Ebi Muayyıt’ı, Hâris bin Dırâr’ın yanındaki zekât mallarını teslim almak üzre Beni Mustalık-lara gönderdi. Bu gelişmelere Hicretin dokuzuncu yılında idi. Beni Mus-talıklar Velid bin Ukbe’nin geldiğini işitince sevindiler. İçlerinden yirmi kişi, onu develer ve davarlarla karşılamağa çıktılar. Fakat, ne deve ne de davarların zekâtını teslim edebilecek bir kimse göremediler.Velid bin Ukbe, Beni Mustalıkların irtidat ettiklerini Müslümanlık-tan döndüklerini ve zekâtlarını vermekten kaçındıklarını haber almıştı. Onların kendisini silahlı olarak karşılamağa çıktıklarını görünce’de çok korkmuştu. Şeytan, onun kalbine Beni Mustalıkların kendisini öldürmek istedikleri şübhesini korkusunu’da sokmuştu. Beni Mustalıkların karşıla-yıcılarını uzaktan görür görmez, onların daha yanlarına varmadan izi sıra Medine ye geri döndü.Beni Mustalıkların, silahlandıklarını ve kendisinin zekat toplamasına engel olduklarını Resûlullâh (s.a.v)’e haber verdi. “-Yâ Rasûlallâh! Hâris bin Dırâr, beni, zekât toplamaktan men’ etti! Beni, öldürmek istedi! Beni Mustalıklar, Seninle çarpışmak için hazırlık yapmış toplanmışlardır!”dedi.Bunun üzerine, Resûlullâh (s.a.v) durumu araştırmak için Hâlid bin Velid’i askeri bir birlikle, Beni Mustalıklara gönderdi. Hâlid bin Velid, gece onların yakınlarına varınca içlerine casuslar saldı. Casuslar onların Namaz için ezânlar okuyub Namaz kıldıklarını gördüklerini gelib haber verdiler. Hâlid bin Velid yanlarına vardı, kendilerinde itaât ve hayırdan başka bir şey görmedi. Medine’ye dönüp durumu Resûlullâh (s.a.v)’e haber verdi.Başka bir rivâyette ise:Resûlullâh (s.a.v) daha önce, Beni Mustalıklara gönderilmek üzere askeri bir birlik hazırlamış bulunuyordu. Beni Mustalıklar bunu haber alınca, Velid bin Ukbe’yi karşılamış olan binitli heyet acele Medine’ye geldi. Kendilerine gönderilmek üzere hazırlanmış bulunan islâm birliğiyle Medine’de karşılaştılar. İslâm birliği, Hâris bin Dırârı görünce: “-İşte Hâris!”dediler.Haris bin Dırâr onlara: “-Sizler kimlerin üzerine gönderiliyor sunuz?”diye sordu. “-Senin üzerine!”dediler.Hâris bin Dırâr: “-Ne için benim üzerime gönderiliyorsunuz ki,?”diye sordu. “-Resûlullâh, sana, Velid bin Ukbe’yi göndermişti. Onun söyledi-ğine göre, sen onun zekâtları toplamasına engel olmuş ve kendisini de öldürmek istemişsin!”dediler.Hâris bin Dırâr:”-Hayır! Vallâhi, Muhammedi, Hak Din ve Kitâbla Resül olarak gönderen Allâh’a kasem ederim ki: Ben katiyyen ne onu görmüşümdür ne de o benim yanıma uğramıştır!”dedi.Hâris bin Dırârü’l-Huzâi (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’in yanına girdiği zaman, Resûlullâh (sa.v) ona: “-Sen, zekâtın toplanmasına engel olmuşsun! Elçimi’de öldürtmek istemişsin öyle mi?!”diye sordu.Hâris bin Dırârü’l-Huzâi (r.a):”-Hayır! Seni, Hak Din ve Kitâbla Rasül olarak gönderen Allâh’a kasem ederim ki: Ben, ne elçini gördüm ne de o benim yanıma uğradı! Benim şimdi gelişim, ancak Resûlullâh’ın elçisinin bize gönderilmeyişin- den ve bununda yüce Allâh ve Rasülü’nün ğazabı’ndan ileri gelmiş olma-sından korktuğum içindir!”dedi.Beni Mustalık heyeti: “-Yâ Resûlallâh! Sor o elçine bakalım, bizi görüb, bizimle hiç konuşmuş mudur?”dediler.Beni Temim heyetiyle konuştuğu sırada, Resûlullâh’ı Vahy bürüdü. Hücûrat sûresi’nin inen âyeti’nde şöyle buyuruldu. “-Ey iman edenler! Eğer, fasıkın biri size bir haber getirirse onu tahkik ediniz. Yoksa bilmeyerek bir kavme sataşırsınız da yaptığı-nıza pişman olursunuz!” 1Resûlullâh (s.a.v), Beni Mustalık heyetine: “-Sizin yanınıza kimi göndermemi istiyorsunuz?”diye sordu.Beni Mustalık heyeti: “-Bizim yanımıza Abbad bin Bişr’i gönder!”dediler.Resûlullâh (s.a.v): “-Ey Abbad! Onlarla birlikte git mallarının zekatlarını al! Mallarının en iyilerini seçip almaktan sakın!”buyurdu.Abbad bin Bişr, Beni Mustaliklerin yanında on gün kaldı. Onlara Kûr’ân-ı Kerim okuttu, İslâm şeriatlarını öğretti! Ne hakkı zayi’ ettirdi, ne de, onların hakkına tecavüz etti. Hoşnut olarak geri Resûlullâh (s.a.v)’ın yanına döndü. 2Hâris bin Dırârü’l-Huzâi (r.a)’ın hayat serüveni hakkında fazla bilgi bulunmamakla beraber, onun âile bireyleri, varsa rivayet etmiş olduğu hadisler hakkında, ve geri kalan hayatı ile ilgili nerde ve ne zaman hangi tarihte vefat ettiğine dair elimizde bundan fazla hiçbir bilgi yoktur.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.
1- Hücurat-6
2- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-16-40