Şu sıralar seçim telaşındayız. Siyasetçiler hangimiz kazanacak diye düşünürken, seçmenler içinde bulundukları durumun kendilerini nasıl etkileyeceğini düşünüyor.
Hassas bir dönem yani. Seçmenlerin değerlendiği, ödüllendirildiği, siyasetçilerin en bonkör olduğu dönem. En çok bu zamanlarda kesenin ağzı açılır. Normalde akla gelmeyen, yolda görülse selam verilmeyen insanlar bu zamanda el üstünde tutulur. İşsizlere iş bulunur, ihtiyaç sahiplerine yardım edilir, verilen sözler derhal tutulur, hizmette aksaklıklar olmaz. Gerçek ihtiyaç sahipleri nasiplenir bu zamanda.
Uzaktan bakınca tam sosyal devlet örneği teşkil eder anlayacağınız. Ama ne yazık ki birkaç aylık bir zaman dilimi işte.
Tüm bunların yanında bir de ev ev ziyarete gidilir. Sohbet edilir, bilgi alınır ve bilgi verilir. Tam da bu yerde bir şeye değinmek istiyorum: Parti vizyonu gereği bilgi veriliyor fakat bu bilgiler çoğunlukla taraflı, bazen de yanlış ve tutarsız oluyor. Bunun sonucu da insanların yanlış yönlendirilmesi demek.
Zaten ülkemizdeki siyasi kutuplaşmalar, aynı aileden insanların birbirine düşmanca tavırlar sergilemesi, kavgalar... Bunlar hep bu yanlış, yanlı bilgiler sonucu olan şeyler.
Bir süre önce tanık olduğum bir sohbet gereği söylüyorum bunu. Çünkü X parti görevlisi sohbet esnasında hep geçmişi kötüleyip eleştirdi. Ardından ülkenin refahını kendilerine bağladı. Hatta Lozan’daki gizli maddeden bahsedip artık olmayacağına dair de ek bilgi verdi. Haliyle inananlar oldu. Oysaki sorsanız çoğu Lozan’ı bilmiyor. Ama o partinin sayesinde bittiğini sanıyor.
Siyaset bir ülkenin geleceği, demokrasisi, daha iyi bir toplum düzenine kavuşması için olmazsa olmaz unsurdur. Fakat siyaset yapılırken insanlara sadece seçim zamanı ihtiyaç duyulmamalı, yanlış bilgi verilmemelidir.
Dinimiz gereği insanların doğru bilgiye ulaşmasının engellenmesi bile kul hakkıyken en çok oyunun “din” üzerinden oynanıyor olması da bizdeki etik siyasi zeminin henüz oluşmadığının net bir göstergesi.