Hûzâi Bin Abdi Nuhm Kimdir?
خُــزَا عِــيّ ُ بْــنُ عَــبْــدِ نُــهْــم
Baba Adı : Abdi Nuhm, bin Afif.
Anne Adı : Cehme bint-i el-Hâris el-Hemdani dir.
Doğum Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bilgi yok.
Muhacir mi Ensar mı : Müzeyne yurdundan Medine, Muhacir dir.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Hûzâi bin Abdi Nuhm bin Âfif bin Suheym bin Rebiâ bin İdâi İdi de denilir bin Sâ’lebe bin Zuvayb bin Said bin Adiy bin Osman bin Amru’l-Müzeni.
Lakap ve Künyesi : Bilgi yok.
Kimlerle Akraba idi : Abdullah Zü’l-Bicadeyn ve Muğaffel bin Abdunnuhum’un kardeşi, Abdullah bin Muğaffel’le de amca yeğendirler.
Hûzâi Bin Abdi Nuhm'un Hayatı
Hicretin beşinci yılında Müzeyneliler’den on kişilik bir heyet gelib Müslüman oldular. Bunların ismi: 1-Hûzâi Abdi Nuhm, 2-Bilâl bin Hâris, 3-Nu’man bin Mukarrin, 4-Ebû Esmâ, 5-Üsâme, 6-Ubeydullâh, 7-Abdul-lah bin Bürde, 8-Bişr bin Müftehir, 9-Dukeyn bin Said, 10-Amr bin Avf. Hûzâi bin Abdi Nuhm, Müzeynelerin Nuhm adındaki putunun bakıcısıydı. Resûlullâh’ın, Medine’de İslâm dinini yaymakta olduğunu işitince putun yanına varıb onu kırmış, söylediği bir şiirde bunu şöyle anlatmıştır:“-Her zaman yaptığım gibi, yine Receb ayında Kurban kesme merâ-simini yanında yapayım kurban keseyim diye Nuhm’un yanına varmıştım. Orada aklım başıma gelince kendi kendime: “-Hiç böyle dilsiz ve akılsız ilâh mı olur?”dedim ve hemen Nuhm- dan ve onun için kurban kesmekten vazgeçtim. Artık, benim bugün dinim Muhammed’în dinidir. İlâh da ancak göklerin yüce şanlı ilahıdır!”dedim.Bundan sonra Hûzâi’ler, Medine’ye gelib Resûlullâh (s.a.v) ile gör-üştüler. Müslüman oldular, ve kavileri olan Müzeynelerin’de Müslüman olacakları hakkında Resûlullâh (s.a.v)’e söz verdiler. Kendisi Resûlullâh (s.a.v)’e beyat etti. Hûzâi aynı zamanda kendi kabilesi olan Müzeyneliler adınada Resûlullâh (s.a.v)’e bey’at da bulunmuştu. Kavmi Muzeynelilerin yanına döndüğünde onları umduğu ve sandığı gibi bulamayınca kendi utancından Medine’ye dönemedi yurdunda oturdu kaldı.Resûlullâh (s.a.v), şairi Hassan bin Sâbit’i çağırttı. Ona: “-Hûzâi’ye, kabilesi adına yapmış olduğu bey’at’ı kendisini zem etmeden yermeden hatırlat!” buyurdu.Hassan bin Sâbit, söylediği dört beyitlik şiirinde verilen sözü yerine getirmenin kabahatleri yıkayıp gidereceğini, kendisinin Osman bin Amir-lerin en ulu ve şereflisi bulunduğunu Resûlullâh (s.a.v)’e yaptığı bey’at-’da hayra hayr eklemiş olduğu, adamların hiç de aziz olmadıklarını açık-layarak Hûzâi’yi harekete getirdi. Bu şiir üzerine Hûzâi kalkıb kavminin yanına vardı. “-Ey kavmim! Şu şair adam, Allâh için sizlere hitab ediyor. Sizin Müslüman olmanızı istiyor!”dedi. Müzeyneliler: “-Bizim, sana karşı bir diyeceğimiz yok!” diyerek ona boyun eğdiler. Müslüman oldular ve Resûlullâh (s.a.v)’e bir heyet gönderdiler.Hicri beşinci yılın Receb ayında Müzeyneliler’in Mudar kolundan Müslüman olmak üzere kendi yurdlarından Medine’ye gelen heyet dört-yüz kişilikti. Resûlullâh (s.a.v)’in, onları yurtlarında oturmalarına rağmen muhacir saydı ve: “-Siz nerede olursanız olunuz, muhacirsiniz, muhacirlik şerefini kazandınız mallarınızın başına dönünüz!” buyurdular.Muzeyneliler’den Nû’man bin Mukarrin der ki:“-Dört yüz Müzeyneli Resûlullâh’ın yanına geldik. Resûlullâh (s.a.v) bize buyuracağını buyurdu. Bazıları: “-Yâ Resûlallâh! Bizim, yolda yiyeceğimiz azığımız yok!”dedi.Resûlullâh (s.a.v)’de, Ömer ibn-i Hattab (r.a)’e: “-Onlara azık hazırla!” buyurdular.Ömer ibn-i Hattab (r.a), şöyle dedi: “-Benim yanımda fazla olarak hurmadan başka bir şey yok. O kadar-cık hurmanın da bunların ihtiyaçlarını karşılayabileceğini sanmıyorum!”Resûlullâh (s.a.v)’de: “-Sen git de onlara azık hazırla!”buyurdular.Ömer ibn-i Hattab, bizi kendisine ait hurma çardağına götürdü. Orada boz deve gibi bir hurma yığını vardı. Ömer ibn-i Hattab (r.a): “-Alınız!”dedi.Müzeyne cemâati ondan ihtiyaçları kadar hurma aldılar. Ben onların en sonuncu olanlarındanım. Dönüb hurma öbeğine baktım onu hiç eksil-memiş olarak gördüm. Halbuki ondan o gün döt yüz kişi hurma alarak yüklemişlerdi!” 1Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-12-89