Hür Bin Kays Kimdir?
اَلــحُـر بِــنْ قَــيْــس
Baba Adı : Kays bin Hısn.
Anne Adı : Bilgi yok.
Doğum Tarihi ve Yeri : Tarih yok, Necid bölgesinde doğmuştur.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bilgi yok.
Muhacir mi Ensar mı : Necid’den Medine’ye gelip yerleşti.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Hür bin Kays bin Hısn bin Huzeyfe bin Bedr bin Amru bin Cüveyyeh bin Levzan bin Sâ’lebe bin Adiy bin Fezare bin Zübyan el-Fezari.
Lakap ve Künyesi : Hür bin Kays, bin Hısn el-Fezâri.
Kimlerle Akraba idi : Uyeyne bin Hısn’ın yeğeni dir.
Hür Bin Kays'ın Hayatı
Hür bin Kays (r.a), Arabistan’ın Necid bölgesinde bulunan Fezâre kabilesinden olub hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Resûlullâh (s.a.v) Hicri 9. Miladi 630 yılında Tebük Seferi’nden Medine’ye döndükten sonra Medineye gelen Fezâre kabilesi heyetinde en küçük üye olarak bulunmuş ve Resûlullâh (s.a.v)’in huzurunda Müslüman olmuştur. Kendisi dışında Fezâre kabilesinden ondan fazla kişinin temsilcileri Arık develer üzerinde Medine’ye geldiler. Müslüman olduklarını söylediler. Remle bint-i Haris’in konağına indirilip ağırlandılar. Resûlullâh (s.a.v), Beni Fezâre kabilesi tem-silcilerine yurtlarının durumundan sordu.İçlerinde birisi: “-Yâ Resûlallâh! Ülkemiz kuraklık yılına uğradı. Hayvanlarımız kırıldı. Kıtlık her tarafımızı sardı. Çoluk çocuklarımız aç kaldı. Bizim için Rabbına dua et. Bizim için Rabbın katında Sen şefaâtçı ol. Senin katında da, Senin için Rabbın şefaatçı olsun!”dedi.Resûlullâh (s.a.v): “-Sübhanallâh! Bu, sözünden dolayı sana yazıklar olsun. Şanı yüce olan Rabbımın katında, Ben mi şefaâtçı olacağım? İzni olmadan Rabbım-ızın katında kim şefaât edebilir? Rabbımızın ki, kendisinden başka ilah yoktur. O, en yüce ve en büyüktür. O’nun Kürsi, ilmi, gökleri ve yeri kucaklamıştır. Hiç şübhesiz yüce Allâh sizin kuraklıktan sıkılıp ferahlığa kavuşmanız için gülüp duruyordu. Yağmurunuz yaklaşmıştır!”buyurdu.Soruyu soran çöl sâkini Arab: “-Yâ Resûlallâh! Yüce Rabbımız bize güler mi?”diye sordu.Resûlullâh (s.a.v), onun bu sözüne güldü. Resûlullâh (s.a.v) minbere çıkıp Allâh’a şöyle dua etti: “-Ey Allâh’ım! Ülkelerini ve hayvanlarını sula! Rahmetini üstlerine yay! Ölmüş beldeleri dirilt! Ey Allâh’ım! Sen, bizi kıtlıktan kuraklıktan kurtarıcı güzel ve iyi sonuçlu her yanını kaplayıcı bol iri damlalı hiç zarar vermeyen yararlı, sağanaklı bir yağmurla acele olarak sula! Ey Allâh’ım! Sen, bizi rahmet olan su ile sula! Azab olan yıkan batıran yok eden su ile sulama! Ey Allâh’ım! Sen, bizi yağmurunla sula! Düşmanlara karşı bize yardım et! Gökyüzü yağmurdan görünmez oldu!”Resûlullâh (s.a.v), minbere çıkıp: “-Ey Allâh’ım! Üzerimize çevrelerimize dağlara tepelere vadi içle-rine ağaçlık ormanlık yörelere yağdır!”diye dua etti.Bulutlar Medine’nin üzerinden elbise sıyırıp çıkarılır. Dürülür gibi sıyrıldı. Beni Fezâre temsilcileri arasında Hârice bin Hısn ile Hür bin Kays bin Hısn’da bulunuyordu. Hür bin Kays, onların yaşça en küçük olanları idi. Elçilik bahşişlerini aldıktan sonra Beni Fezâre temsilcileri yurdlarına döndüler.Hicri 9. yılın Ramazan ayında Resûlullâh (s.a.v) Tebük Seferin’den Medine’ye dönüşünden sonra Beni Fezârelerden gelip Müslüman olan heyet arasında Hür bin Kays, bin Hısın’da bulunuyordu. Kendisi diyanet ve fazilet sahibi sâlih bir gençti.Hür bin Kays (r.a), Hz.Ömer (r.a)’in devrinde de onun katında itibar gören isabetli görüşlerinden dolayı sayğın ehl-i Kûr’ân arasında yer almış idi. Bu heyette bulunanlar genç ve yaşlı ehl-i Kûr’ân idiler. Hz.Ömer’in danışma meclisinde yer alan Hür bin Kays Kûr’ân ve tefsir ilminde otorite kabul edilmektedir. Hz.Mûsâ (a.s)’ın aramaya çıktığı kişinin Hızır olup olmadığı konusunda Abdullah İbn-i Abbas (r.a) ile tartıştığı, ve kendisine başvurdukları Übey bin Kâ’b’ın bu kişinin Hızır olduğunu söyleyerek İbn-i Abbas’ı desteklediği kaydedilmektedir.Hür bin Kays’ın amcası müellefe-i kulûbdan olan Uyeyne bin Hısn olup kendisi onun yeğeni, kardeşinin oğlu idi. Uyeyne bin Hısn bir gün halife Hz.Ömer (r.a)’ın huzuruna girmek için Medine’ye gelmiş. Hür bin Kays’ın evine inmişti. Yeğeni Hür bin Kays’a: “-Ey kardeşimin oğlu sen şu adamın yanında itibarlısın. Onun yanına girmem için izin alsana!”demiş,Hür bin Kays (r.a) da şöyle demişti: “-Senin, hoşa gitmeyecek sözlerle konuşmandan korkuyorum!”Uyeyne bin Hısn: “-Öyle yapmam!”deyince,Hür bin Kays (r.a), halife Hz.Ömer’den, amcası Uyeyne bin Hısn için izin istedi. Hz.Ömer ona izin verdi. Uyeyne bin Hısn’ı içeriye soktu. Uyeyne içeri girince: “-Ey İbn-i Hattab! Vallâhi sen, ihsan ve bahşişlerde adalet yapmıyor, bana çok vermiyorsun. Sen, bize, ne bol ihsanda bulunuyor, ne de aramız-da âdalet üzere hüküm veriyorsun!”dedi.Halife Hz.Ömer (r.a), ona son derece kızdı. Hatta, kendisini ceza-landırmaya kalktı.Hür bin Kays (r.a):“-Ey Mü’minlerin emiri! Yüce Allâh kitabında Peyğamberine: “-Sen âff’a sarıl, güçlüğü değil kolaylığı sağlayan yolu tut. İyiliği emret cahillerden yüz çevir!” buyuruyor. 1 “-İşte bu da câhillerdendir!”dedi.Bunun üzerine halife Hz.Ömer, Uyeyne bin Hısn’ı cezalandırmaktan vazgeçti. Çünkü, Hz.Ömer, kendisi, yüce Allâh’ın kitabına daha iyi vükuf bulunuyordu.Hür bin Kays (r.a), tefsir ilminde müfessir İbn-i Abbas ile tartışma yapacak dercede kendisini yetiştirmişti. Rivâyete göre: İbn-i Abbas (r.a), Hz.Mûsâ Aleyhisselâm’ın arkadaşı hakkında Hür bin Kays ile tartışmış: “-O hızır dır!”demişti.O sırada Übey bin Kâ’b’ül Ensâri’ye rastlamışlar, Abdullah İbn-i Abbas (r.a), onu çağırmış: “-Ey Ebü’t-Tufeyl! Yanımıza kadar gelir misin! Ben, Mûsâ Aleyhis-selâm’ın kendisi ile buluşma yolunu aramış olduğu arkadaşı hakkında şu arkadaşım ile tartıştım! Sen, Hz.Mûsâ’nın halini ve şânını anlatırken, Resûlullâh (s.a.v)’den bir şey işittin mi?”dedi.Übey bin Kâ’b (r.a):“-Evet! O’nun hal-ü şânını anlatırken Resûlullâh’dan işittim. Şöyle buyuruyordu:“-Mûsâ, İsrail oğullarının ileri gelenlerinden bir topluluk içinde bulunduğu sırada, O’na, bir adam gelip: “-Senden daha bilgili bir kimse biliyor musun?” diye sordu.Mûsâ’da: “-Hayır! Bilmiyorum!” dedi.Bunun üzerine yüce Allâh, Mûsâ’ya: “-Hayır kulumuz Hızır vardır!”diye vahiy edince,Mûsâ, onunla buluşmak yolunu aradı. Allâh’da, balığı onun için bir nişan ve alâmet yaptı. Kendisine: “-Balığı ğayb ettiği zaman, geri dön! Muhakkak, ona kavuşursun!” denildi.Bunun üzerine, Mûsâ Allâh’ın dilediği kadar gitti. Genç adamına: “-Kuşluk yemeğimizi getir!”dedi.Mûsâ’nın genç adamı, kendisinden kuşluk yemeğini istediği zaman Musâ’ya: “-Bak hele! Şu kaya’nın dibinde barındığımız sırada ben, balığın gittiğini haber vermeyi unutmuştum. Onu, haber vermemi bana unutturan da, Şeytandan başkası değildir!” dedi.Mûsâ (a.s): “-Zaten bizim istediğimizde, bu idi!”dedi.Hemen, izlerine baka baka geri dönüp Hızır’ı buldular. Allâh’ın kitâbında anlatmış olduğu da, Onların hal ve şanlarından ibârettir!”dedi. 2Bu sahabe hakkında elimizde bundan fazla bilgi yoktur.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- A’raf-1992- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-16-333-338