Hubeyb Bin Isâf Kimdir?
Baba Adı : İsâf bin İnebe.Anne Adı : Selmâ bint-i Mes’ud bin Şeyban.
Doğum Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hz.Osman veya Hz.Ömer devrinde Medine- de vefat etti. Kabri, Medine de Cennetü’l-Baki’de dir.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : 1-Cemile bint-i Übey bin Selül 2-Habibe bint Harice 3-Zeyneb bint-i Kays bin Şemmas.
Oğulları : (Ebu Kesir) Abdullah, Abdurrahman.
Kızları : Üneyse.
Gavzeler : Bedir, Uhud, Hendek ve Diğerleri
Muhacir mi Ensar mı : Medineli Ensâr’dan dır.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Hubeyb bin İsâf veya Yesâf bin İnebe bin Amru bin Hudeyc bin Amr bin Cüşem bin el-Hâris bin Hazrec bin Sa’lebe el-Ensâri el-Hazreci’dir.
Lakap ve Künyesi : Bilgi yok.
Kimlerle Akraba idi : Bilgi yok.
Hubeyb Bin Isâf'ın Hayatı
Hubeyb bin İsâf (r.a), Medine doğumludur. Ancak hangi tarihte doğduğu belli değildir. Babası, İsâf bin İnebe'dir. Annesinin ismi ise bilinmemektedir. Kendisi Medine'nin iki büyük kabilesinden biri olan Hazrec-in Cüşemoğulları koluna mensuptur. Medine’deki münafıkların reisi olan Übey bin Selül’ün kızı Cemile ile evlendi. Cemile bint-i Übey bin Selül önce Ğasilü’l-Melâike lakabıyla meşhur Hanzale bin Ebû Amr ile evlenmiş, kocası Hanzale bir gecelik güveyi iken Uhud’a koşmuş ve orada şehid olmuştu. Dul kalan Cemile daha sonra Hubeyb bin İsâf ile evlendi. Bu evlilikten Abdullah adında bir oğlu oldu. İkinci oğlu Abdullah’ın annesi bir ümmü veleddir. Kızı Üneyse’nin annesi ise Zeyneb bint-i Kays bin Şemmas olup, daha sonra ki yıllarda Ebû Bekr (r.a), vefat edince onun dul kalan eşi Hâbibe bint-i Hârice bin Zeyd ile evlendi.Hubeyb bin İsâf, henüz Müslüman olmamış iken Resûlullâh Bedir Ğazvesi için yola çıktığında Kureyş müşrikleriyle çarpışılacağını anlamış, arkadaşı Kays bin Muharris ile birlikte Resûlullâh (s.a.v)’e gelerek: “-Kavmim benim harbler’de ne derece başarılı, ve düşman bağrında yaralar açan nasıl bir kahraman olduğumu iyi bilirler. Ben, Müslüman ol-maksızın ğanimet maksadıyla senin yanında bulunup çarpışayım mı?!” diye sormuştu.Resûlullâh (s.a.v)’de ona: “-Hayır! Sen, önce Müslüman ol, sonra çarpış!”buyurdu. 1Resûlullâh (s.a.v), Bedir Ğazvesi’ne giderken Akik Vâdisi’ne vardı. Burada Medinelilerden Hubeyb bin İsâf ile arkadaşı Kays bin Muharris gelip Resûlullâh (s.a.v)’e eriştiler. Hubeyb bin İsâf çok cesaretli ve cenkci yiğit bir adamdı. Her ikisi de henüz Müslümanlığı kabul etmemişlerdi. Resûlullâh (s.a.v), Hudeybi miğferi ile yüzünü saklamış olmasına rağmen tanıdı. Sa’d bin Muâz’a dönerek: “-Sağında giden Hubeyb bin İsâf değil mi?”dedi.Sa’d bin Muâz (r.a): “-Evet, ya Resûlallâh!”dedi.Hubeyb bin İsâf gelib, Resûlullâh (s.a.v)’in devesi’nin kolanından tuttu. Resûlullâh (s.a.v), ona ve arkadaşına: “-Siz, bizimle mi çıktınız?”dedi.Onlar da: “-Sen, bizim kız kardeşimizin oğlusun! Dolayısiyle yeğenimiz, ve komşumuzsun. Biz, kavmimizle birlikte ğanimet için çıktık!”dediler.Resûlullâh (s.a.v)’de Hubeyb’e: “-Sen, Allâh’a ve Resûlüne iman ettin mi?”diye sordu.Hubeyb bin İsâf: “-Hayır!”deyince,Resûlullâh (s.a.v)’de: “-Öyle ise, geri dön! Biz, müşriklere karşı bir müşrik’in yardımını asla istemeyiz!”buyurdular.Hubeyb bin İsâf, bir müddet gittikten sonra, bir ağacın yanında, Resûlullâh (s.a.v)’e gelib yetişti. Eski sözünü ve dileğini tekrarladı.Resûlullâh (s.a.v) de: “-Ona, Allâh’a ve Resûlü’ne iman ettin mi?”diye sordu.Hubeyb bin İsâf: “-Hayır!”deyince,Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurdu: “-Öyleyse geri dön! Biz, bir müşrik’in yardımını istemeyiz!”Hubeyb bin İsâf, geri döndü. Sonra da, Beyda’dan tekrar geri gelib, Resûlullâh (s.a.v)’e yetişti. Eski sözünü ve dileğini tekrarladı.Resûlullâh (s.a.v)’de ona yine: “-Allâh’a ve Resûlüne İman ettin mi?”diye sordu.Bu defa, Hubeyb bin İsâf: “-Evet! Yâ Resûlallâh!”deyib sözlerine devam ederek: “-Ben, Rabbü’l-Âlemin olan Allâh’a boyun eğip, Müslüman oldum! Şehâdet ederim ki, Sen, Allâh’ın Rasûlüsün!”dedi.Resûlullâh, Hubeyb’in Müslüman oluşuna çok sevindi ve ona: “-Şimdi dilediğini yap!”buyurdular.Hubeyb bin İsâf, Bedir Ğazvesi’nde çok büyük yararlıklar gösterdi. Arkadaşı Kays bin Muharris ise; geri döndü. Zira o gün İslâmiyet’i kabul etmemişti. Ancak Resûlullâh (s.a.v) Medine’ye geri dönünce o da gelip Müslüman oldu. 2Hubeyb bin İsâf (r.a)’ın ne kadar cesur olduğunu bilen sahabiler, onun, Müslüman olub savaşa katılmasına çok sevindiler.Abdurrahman bin Avf (r.a) anlatır:“-Bedir Savaşı günü şirkin liderlerinden Ümeyye bin Halef, bana sığınmak istemişti. Ben, tam onunla konuşurken birden Bilâl-i Habeşi ve diğerleri onu gördüler. “-İşte küfrün başı Ümeyye!”deyib saldırdılar.Ben onlara engel olayım, dedimse de Nafile, birisi kılıcı ile Ümeyye bin Halef’in oğlu Ali’nin ayağına vurub kesti. Ümeyye öyle bir çığlık attı ki, ben o güne kadar böyle bir çığlık duymamıştım. Ben ne kadar gayret sarfettim isede olmadı. Onu elimden aldılar. “-Sen çekil! Yâ Abdurrahman!”dediler.Bende: “-Yâ Ümeyye! Başının çaresine bak!”dedim ve bıraktım.Hubab bin Münzir, kılıcını, alttan sokarak Ümeyye’nin burnunun ucunu kesti. O sıralarda, Hubeyb bin İsâf, Ümeyye’ye kılıcıyla vurmaya başladı. Ümeyye’de, Hubeyb’in elini vurub kesti. Resûlullâh (s.a.v) bu kesilen eli yerine koydu, üzerine et sarıldı iyileşti. Oğlu Ali’yi Ammar bin Yâsir öldürdü. Yere yıkılan Ümeyye bin Halef’e ise, Bilâl yetişti ona kılıçla vurdu. Âhed, Âhed diyerek canını cehenneme yolladı!”Bu arbede’de Abdurrahman bin Avf, ayağının altından yaralanmıştıAbdullah İbn-i Mes’ud der ki:“-Resûlullâh (s.a.v), Ümeyye bin Halef’in öldürülme haberini alınca “-Hamd olsun O, Allâh’a kulunu tasdik etti, ve dinini üstün tuttu!” buyurdular. 3Bazı kaynaklar da şöyle denilir:Hubeyb bin İsâf’ (r.a) Fıtri olarak cesâret ve kahramanlığa sahip İdi. Hubeyb bin İsâf (r.a), Müslüman olmadan önce dahi Mekke müşriklerinin Resûlullâh’a yaptıkları zulümlere tahammül edemiyecek kadar insaf ve vicdan sahibi idi. Haksızlığa karşı mücadeleci bir ruh taşıyan bu insanın ruhundaki engin hakperestlik hissini, ancak İslâmi hakikat ve prensibler doyurabilir, geliştirebilirdi. Bedir Harbine iştirakı Müslüman olmasıyla mümkündü. Çünkü Bedir Ashab’ı “Kûr’an’da” medh edilen Mücahidler topluluğuydu. İşte Resûlullâh (s.a.v), Kûr’an’ın emrettiğini yaparak onu İslâm’a tevhide dâvet etti. Ve, Hubeyb (r.a) kalbindeki hakikat ışığının İslâm ve İmanın nuruyla birleştiğini gördü, bahtiyarlar kervanına katıldı.Bedir Savaşı’nda yiğitler gibi çarpıştı. İki cihan saadetinin gerçek yolunu gösteren, kâinatın yaratılma sebebi, yüce tebliğ vazifesiyle vazife-lendirilmiş, Resûlullâh (s.a.v)’ı susturmak isteyen Mekke müşriklerine kan kusturdu. İslam güneşini üflemekle söndürmek isteyib de, insanlığı hakikat ve iman nurundan mahrum etmek için uğraşan din düşmanlarına karşı, bulunduğu şartlar içerisinde en mükemmel mücadeleyi verdi.Savaş devam ederken, Hubeyb’in kılıcı, darbelerin tesiriyle bükül-müştü. Hubeyb (r.a) çaresiz kalarak Resûlullâh’a geldi. Resûlullah (s.a.v) bükülmüş ve hatta bir bölümü çatlamış olan kılıcı mübarek tükürüğü ile kaynaştırdı ve düzelterek geri verdi.Hubeyb bin İsâf (r.a), bir harb hatırasını şöyle anlatır :“-Resûlullâh (s.a.v) ile beraber harbe katıldığımızda müşriklerden biri boynuma bir darbe indirdi. Ben de Mukabele ederek onu öldürdüm. Daha sonra onun kızıyla evlendim. Hanımım zaman, zaman bana: “-Keşke, kızını vererek sana bu kadar iyilik yapan bir kimseyi kayb etmeseydim!”derdi.Ben de ona; “-Sen, onu bırak. Babanı öbür âleme çabuk gönderen birisini kaybet-memek için dua et!”derdim. 4Hubeyb (r.a) Bedir, Uhud, Hendek başta olmak üzere, Resûlullâh’ın katıldığı diğer bütün savaşlara katılma şerefine erişmiştir. Sadece harb işleriyle değil, bazı teftiş meselesiyle’de uğraştığı kaydedilmektedir. Hz.Ömer’in Hubeyb’i bazı işlerin teftişi için vazifelendirdiğini Said bin Müseyyeb rivayet etmektedir.Bir rivayete göre; Hz.Osman (r.a)’ın, diğer bir rivayette göre ise; Hz.Ömer (r.a)’ın devrinde vefât etmiştir. Hubeyb bin İsâf’ın, cariyesinden doğan oğlu Abdurrahman’dan olma torunu, Hubeyb bin Abdurrahman hadis ravisidir. 5Torunu olan Hubeyb bin Abdurrahman aynı zamanda meşhur İmam Mâlik’e hocalık etmiştir.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.
1- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-9-81
2- M.Âsım Köksal islâm Tarihi-9-98
3- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-9-157
4- el-İsabe İbn-i Hacer el-Askalani-2-36-No-2221
5- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-18-267