
Hâvle Bint-i Sâ’lebe Kimdir?
خـَـوْ لَــة َ بـِـنْــتِ ثَــعْــلَــبَــةَ
Baba Adı : Sâ’lebe bin Esrem.
Anne Adı : Bilgi yok.
Doğum Tarihi ve Yeri : Tarih yok, Medine doğumludur.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Evs bin Samit.
Oğulları : Rebi’.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bilgi yok.
Muhacir mi Ensar mı : Medineli Ensâr’dan dır.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Huveyla, Hale, Hâvle bint-i Sâ’lebe, veya Mâlik bin Sâ’lebe bin Asram bin Fihr bin Sâ’labe bin Ganm bin Avf.
Lakap ve Künyesi : Cemile.
Kimlerle Akraba idi : Bilgi yok.
Hâvle Bint-i Sâ’lebe'nin Hayatı
Bu mübarek Sahabiye hanımefendinın ismi hakkında, Hale veya Hâvle veya Huveyla’da denilir. Fakat en çok Hâvle bint-i Sâ’lebe ismiyle meşhur olmuştur. Hazrec kabilesine mensub olan Hâvle bint-i Sâlebe Medine’de Müslüman oldu. Hicretten sonra Resûlullâh’a biat etti. Kendisi amcasının oğlu Evs bin Sâmit ile evliydi. Bu evlilikten Rebi’ adlı bir çocukları vardı. Kocası’da kendisi’de Medineli Ensâr’dandırlar. Kocası, Evs bin Sâmit, tanınmış sahabi Ubade bin Sâmit’in kardeşi olup, Bedir ve Uhud’dan başka bir çok ğazvede bulunmuştur.İslâm tarihinde onların ap ayrı yerlerı vardır. Bu mübarek karı koca hakkında Kûr’ân-ı Kerim’de Zihar ayetleri nazil olmuştur. Zıhar, lügatta, iki şeyin birbirine tatbik edilmesi, sırt sırta gelmesidir. Şeriat literatüründe ise; kocanın, karısına: “-Sen, anamın sırtı gibi ol!” diyerek yemin etmesi demektir.Câhilliye devrinde, bir kimse, karısına: “-Sen, bana anamın sırtı gibi ol!”dedi mi, artık karısı, ona haram olur bu söz, boşama sayılırdı.İslâm’da ilk Zıharı yapan, Ubâde bin Samit’in kardeşi Evs bin Sâmit- ’dir. Kendisi, çok yaşlı ve hırçın huylu biriydi. Kızdığı zaman, aklı gider, gelirdi. Amcasının kızı Hâvle bint-i Sâ’lebe ile evli idi. Evs bin Samit (r.a), bir gün, hanımı Hâvle’den bir istekte bulunur, Hâvle’de, onun bu isteğini yerine getirmeyince, Evs bin Samit (r.a), kızar, ve aklı, başından gider. Hanımı Hâvle bint-i Sâ’lebe’ye: “-Sen, bana anamın sırtı gibi ol!”der.Evden çıkar gider. Bir müddet sonra eve gelir. İsteğini tekrarlar.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Hayır! Hâvle’nin varlığı kudret elinde bulunan yüce Allâh’a yemin ederim ki, senin bu söylediğin söz üzerine, Allâh, ve Resûlü hakkımızda hükmünü verinceye kadar dilediğin yerine getirilmez!”diyerek kocası Evs bin Samit (r.a)’e karşı koyar. “-Vallâhi, sen, ağır bir söz söyledin. Bunun sonucunun nereye vara-cağını bilmiyorum!”der.Evs bin Samit (r.a)’in aklı başına gelir. Söylediğine pişman olur ve: “-Zannetmem ki sen, bana haram olmuş olmayasın!”der.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Sen, yine de böyle bir şey söyleme! Allâh, boşanmayı, sevmez. Sen, talaktan, boşanmaktan hiç bahs etmedin. Böyle bir yasaklama hükmü, ancak, Allâh’ın, bize Resülünü göndermesinden önceki zamanda idi. İster isen, git, yaptığın şeyi Resûlullâh (s.a.v)’e bir sor!”der.Evs bin Samit (r.a): “-Ben, bunu, O’ndan sormağa utanırım. Resûlullâh (s.a.v)’e sen git! O’nun, şu içine düştüğümüz şeyden bir çare bulup bize hayır kazandır-ması umulur. Bu işleri, en iyi bilen, O’dur!”der.Hâvle bint-i Sâ’lebe komşusundan, emaneten bir elbise alır giyer. Hz.Âişe’nin evinde bulunduğu sırada, Resûlullâh (s.a.v)’in yanına varır. Yanına oturur.“-Yâ Resûlallâh! İyi bilirsin ki, Evs bin Samit, oğlumun babasıdır. Amcam’ın oğludur. Halkın, bana en sevgili olanıdır. Onun aklının denge-sizliğe uğradığını, güçten ve kuvvetten düştüğünü, dilinin ağırlaştığını, konuşunca da, incitir olduğunu, benim, onun yanına dönmem, onunda, benim yanıma dönmesi kadar uygun bir şey olamayacağını da, herkesten iyi bilirsin. Yâ Resûlullâh! Evs bin Samit, beni, genç zengin, mal ve âile sahabi olduğum zaman, aldı. Malımı, gençliğimi yiyip bitirdi. Ona bir çok çocuk-lar doğurdum. Şimdi, kocalıb yaşlılar arasına girdim. Çoluk çocuktan kesildim. Kemiklerim, inceldi. Âilem dağıldı. Bu durumlara düştüğüm zaman, bana Zıhar yaptı: “-Sen, bana, anamın sırtı gibisin!”dedi.Sana kitabı indiren Allâh’a yemin ederim ki: O, boşanma sözünü hiç anmadı!”der.Resûlullâh (s.a.v): “-Zan etmem ki, sen, ona haram olmuş olmayasın!” buyurur.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Böyle söyleme, Yâ Nebiyyallah! Vallâhi, o, boşama sözünü hiç anmadı!”der.Resûlullâh (s.a.v), cevabını tekrarlar ve: “-Ey Huveyle! Senin işin hakkında bize Allâh tarafından henüz bir şey emr olunmadı. Sen şimdi evine dön! Eğer, inşallah, bir şey emrolunur ise, onu sana açıklarım!”buyurur.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Yâ Resûlallâh! Kocamla bir arada yaşamamı uzat! Biz, ayrılırsak mahvoluruz. Yâ Resûlallâh! Benim için bir çare bulursan, beni, onunla bir arada yaşat!”der.Resûlullâh (s.a.v): “-Sen, ona Haram olmuşsundur!”buyurur.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Ey Allâh’ım! Ben, bugün halimin perişanlığını, keder ve üzüntü-lerimi, kocamdan ayrılmanın üzerimde ki, zahmet ve meşakkatini Sana şikayet ediyorum! Yoksulluğumu Sana şikayet ediyorum. Körpe çocuk-larım var. Onları, ona koysam, zayi olur, ölür giderler. Kendi yanıma alsam, aç kalırlar! Ey Allâh’ım! Bu yolda bizim için genişlik, çıkar yol olacak şeyi Peygamberinin diline indir!”diyerek ağlamaya başlar.Hz.Âişe’nin evinde bulunanlar da, ona acıdıklarından, ağlarlar.Resûlullâh (s.a.v)’in önünde, o da hem ağladı, hem de: “-Yâ Resûlallâh! Halime bak! Sana kurban olayım ya Nebiyallah! Bana bak! Allâh, beni, sana feda etsin!”Diyerek yalvarıp durduğu sırada, Vahy hâli, Resûlullâh (s.a.v)’i bürür, gözleri yumulub alnında inci gibi terler dökülmeye başlar.Hz.Âişe, Hâvle bint-i Sâ’lebe’ye: “-Sus!” diye işaret eder.Hâvle konuşmağa devam edince, Hz.Âişe: “-Ey Hâvle! Konuşmanı ve hitablarını kes artık, görmüyor musun Resûlullâh’a vahy olunuyor. Gelen vahy her halde senin hakkındandır?!”Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Ey Allâh’ım! Sen, hakkımda hayırlı olanı insan et. Ben, senin Peygamberinden ancak hayırlı olanı diler ve umarım!”der.Vahiy hali, kendisinden sıyrılınca Resûlullâh (s.a.v) gülümseyerek doğrulur ve “-Yâ Hâvle!”diye seslenir.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Lebbeyk! Buyur emrine amadeyim!”diye cevab verir.Resûlullâh (s.a.v): “-Yüce Allâh, ikiniz hakkında vahy indirdi. Seni müjdelerim!”dedi.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Hayırlı olmasını dilerim!”der.Resûlullâh (s.a.v), ona inen ayeti okur. İnen ayetlerde şöyle buyrulur:“-Ey Resûlüm! Kocası hakkında seninle mucadele edip duran, halinden Allâh’a şikayet etmekte olan kadının sözünü Allâh işitmiş-tir. Allâh zaten sizin konuşmanızı işitiyordu. Çünkü, Allâh hakkıyla işitici ve hakkıyla görücüdür.İçinizden, Zıhar yapmakta olanların karıları, onların anaları değildir. Onların anaları kendilerini doğuranlardan başkası değildir. Şüphe yok ki, Zıhar yapmakla, onlar, çirkin ve yalan bir söz söylemiş oluyorlardır. Elbette, Allâh, çok bağışlayıcı ve çok yargılayıcıdır.Kadınlardan Zıhar ile ayrılmak isteyip te, sonra dediklerini geri alacaklar için birbirleri ile temas etmezden önce bir köle azad etmek gerekir. İşte size bununla öğüt veriliyordur. Allâh ne yaparsanız, hakkıyla haberdardır.Fakat kim, bunu bulamazsa, yine birbirleriyle temas etmezden önce, aralıksız olarak iki ay oruç tutsun. Buna da güç yetiremezse, altmış yoksulu doyursun. Cezadaki bu hafifletme, Allâh’a ve Onun Peygamberine imanda sebat etmekte olduğunuz içindir. Bu hüküm-ler, Allâh’ın koyduğu hadlerdir. Bunları kabul etmeyen kafirler için ise elem verici bir azab vardır!” 1Zıhar, hakkındaki Âyetlerin inmesi üzerine, Resûlullâh (s.a.v), Hâvle-’nin kocasına haber salar. Evs bin Sâmit, gelince, ona:“-Sen, Hâvle hakkında yapmış olduğun yeminin ne niyetle yapmıştın diye sorar.Evs bin Samit (r.a): “-Onun için bir kefaret, bir kurtulmalık var mıdır?”der.Resûlullâh (s.a.v): “-Bir köle azad etmeye gücü yeter mi ?”diye sorar.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Hangi köleyi azad edecek? Vallâhi o, azad etmek için köle bula-maz. Onun benden başka hizmetçisi yok!” diyerek söze karışır.Evs bin Samit (r.a)’de: “-Köle satın alıp azad etmek, benim bütün servetimi götürür. Benim azıcık bir servetim var!”der.Resûlullâh (s.a.v), ona: “-Öyle ise, arda arda iki ay oruç tutmağa gücün yeter mi?”diye sorar.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Vallâhi, Yâ Resûlallâh! O, buna güç yetiremez. O, her gün filan, filan vakitlerde birer kere yer, içer. Eğer, o zaif bedeni ile oruç tutacak olursa gözlerini kaybeder. Kendisinin adeta hurdası, kaburgası çıkmıştır!” diyerek yine söze karışır.Evs bin Samit (r.a): “-Hayır! Vallâhi, Yâ Resûlallâh! Tutamam! Eğer, ben, günde üç kere yemek yemeyecek olursam, gözlerimi kaybederim!”der.Resûlullâh (s.a.v): “-Öyle ise, altmış yoksulu doyurmaya gücün yeter mi?”diye sorar.Hâvle bint-i Sâ’lebe (r.a): “-Altmış yoksulu doyurmak, buna mı kalmış! Bu ancak, düşkün ve yiyicidir!”der.Evs bin Samit (r.a)’de: “-Vallâhi, bunu da yapacak gücüm yok! Sen, beni ancak yardımınla destekleyib bundan kurtarabilirsin!”der.Bunun üzerine, Resûlullâh (s.a.v): “-Ben sana onbeş sa’ hurma yardım edeceğim ve senin için bereket duası yapacağım!”Hâvle bint-i Sâ’lebe’ye de: “-Ümmül Münzir bint-i Kays’a uğra! Ondan, yarım Vesk on beş sa’ hurma al! Onu, altmış yoksula sadaka olarak ver! Altmış yoksulu doyur-unca, kocanın evine dönersin!”buyurur.Hâvle binti Sâ’lebe, hemen Ümmül-Münzire gider, kapısının önünde oturmuş kendisini bekler bir halde bulur.Ümmül-Münzir: “-Ey Hâvle arkanda ne haber var?”diye durumu sorar.Hâvle bint-i Sâ’lebe:“-Hâyırlarla iyilik var! Sen, kırıkları sarıcı, yarıkları sıvayıcısın. Resûlullâh (s.a.v) bana: “-Ümmül Münzir bint-i Kays’a git. Ondan yarım Vesk hurma al. Onu, Altmış yoksula sadaka olarak dağıt!”buyurdu der.Resûlullâh (s.a.v) onlara böylece yardımda bulununca yüce Allâh kendilerini bir araya getirir. Araları düzelir.Resûlullâh (s.a.v), Hâvle’ye: “-Ey Huveyle! Amcanın oğlu, artık çok yaşlanmıştır. Onun hakkında Allâh’dan kork! Ben, sana Amcanın oğluna hayırlı olmanı. İyi davranmanı tavsiye ederim!”buyurdu.Hâvle bint-i Sâ’lebe’de: “-Öyle yapacağım!”diyerek söz verir. 2Başka bir rivayette şöyledir:Evs bin Samit, bu hurmaları dahi alınca: “-Yâ Resûlullâh! Seni hak ile gönderen Allâh’a kasem ederimki şu karataşlık yerde (Medine’de) benden daha ciğeri yanık (fakir) yoktur!” deyip hurma sepetini dağıtmadan eline alıp hanımı Hâvle ile evine doğru yürüdü. Resûlullâh (s.a.v) onun ardından bakıp güldü.Hz.Aişe (r.a), der ki:“-Hamd Allâh’a yaraşır ki, O bütün sesleri en geniş şekilde işitendir. Her şeyi en geniş şekilde işiten Allâh’ın şanı yücedir. Hâvle bint-i Sâ’lebe. Resûlullah (s.a.v) ile fısıldaşarak kocasını şikayet ederken ben onun sözle-rinden ancak bazısını işitebilmiştim. Sözlerinden bazısı ise bana gizli kalmıştı. Yüce Allâh ise indirdiği âyetinde şöyle buyurmuştu : “-Ey Resulüm! Kocası hakkında seninle mucadele edip duran ve halinden Allâh’a şikayet etmekte olan kadının sözünü Allâh işit-miştir. Allâh sizin konuşmanızı zaten işitiyordu. Çünkü Allâh hakkıy-la işitici ve hakkıyla görücüdür!”Halife olduktan sonra Hz.Ömer bir gün yanında bazı kişilerle birlikte giderken yolda çok yaşlı bir kadına rastlar. Kadın Hz.Ömer’in durmasını ister. Hz.Ömer’de durur onunla bir hayli konuşur. Yanındaki adamlardan birisi dayanamayarak, Hz.Ömer’e: “-Ey Mü’minlerin emir’i ! Şu koca karı için mi, bu kadar halkı tutub beklettin!?”der.Hz.Ömer (r.a):“-Yazıklar olsun sana! Kim dir bu kadın bilir misin? Bu şikayetlerini yedi kat göklerin üstüne Allâh’a duyurmuş olan bir kadındır! Bu, Hâvle bint-i Sâ’lebe dir ki, onun hakkında yüce Allâh: “-Ey Resulüm! Kocası hakkında Seninle mucadele edip duran, halinden Allah’a şikayet etmekte olan kadının sözünü, Allâh, işitmiş-tir!” buyurmuştur.Vallâhi, o, geceye kadar durup benimle konuşsaydı, namazdan başka bir şey için, onun yanından ayrılmaz, namazı kıldıktan sonra, tekrar onun yanına dönerdim!”der. 3Ebû Yezid anlatıyor:“-Hâvle isminde bir kadın, kalabalık bir toplulukta giderken halife Ömer’in yolunu keserek durdurdu. Hz.Ömer elini kadının omuzlarına koyarak dinledi. Kadın derdini anlattıktan sonra dönüp gitti.Bu olayı gören bir adam: “-Ey Mü’minlerin Emiri, Kureyşileri bu ihtiyar kadın için mi bu kadar beklettin?”dedi.Hz.Ömer (r.a): “-Yazık sana! Bu kadının kim olduğunu biliyor musun?”diye soruncaO adam: “-Hayır!”cevabını verdi.Hz.Ömer (r.a): “-Bu şikayetini Allâh-ü Teâla’nın yedi kat gökten işittiği bir kadındır Sâ’lebe’nin kızı Hâvle’dir. Vallâhi akşama kadar halini arz etmek için beni tutsaydı yine durur dinlerdim!”diye adama çıkıştı.Sümame bin Hanz (r.a) anlatıyor :Hz.Ömer (r.a) eşeği üzerinde giderken yolunu bir kadın kesti: “-Dur yâ Ömer!”dedi.Hz.Ömer (r.a) durdu. Kadın, halife Ömer’e çok ağır konuştu. Bunu gören bir adam: “-Ey Mü’minlerin Emiri! Seni bugünkü kadar tahammüllü görme-miştim?”deyince: “-Bana onu dinleten nedir biliyor musun? O, Allâh’ın şikayetini duyduğu ve hakkında şu ayeti indirdiği kimsedir” “-Ey Resulüm! Kocası hakkında seninle mücadele edip duran, nihayet halinden Allâh’a şikayet eden kadının sözünü Allâh işit-miştir. Allâh zaten sizin konuşmanızı işitiyordu. Çünkü Allâh, hakkıyla işitici ve kemaliyle görücüdür!” dedi. 4Diğer bir rivâyette:Halife Hz.Ömer Abülkays kabilesinin reisi Sahabi Cârud bin Muallâ ile birlikte giderken Hâvle’ye rastlayıp selâm verdi.Hâvle bint-i Sa’lebe (r.a): “-Ey Ömer! Ukâz çarşısında elinde sopa ile koyun güttüğün günlerde sana Ömercik derledi. Daha sonra sana Ömer denildi. ve nihayet “Emirü’l-Mü’minin” oldun. Sana, Emirü’l-Mü’minin diye hitab etmelerine aldanma! İdaren altındaki halka iyi muamele et!”diye ikaz etti!”Hâvle’yi tanımayan Cârûd bin Mualla, Müslümanların halifesine karşı biraz fazla cüretkâr konuştuğunu ona söyleyince, Hz.Ömer, Hâvle’nin kim olduğunu ona şöyle tanıttı: “-Bu şikayetini Allâh-ü Teâla’nın yedi kat gökten işittiği bir kadındır. Sâ’lebe’nin kızı Hâvle’dir. Vallâhi akşama kadar halini arz etmek için beni tutsaydı yine durur dinlerdim!”diye adama çıkıştı.Bu mübarek hanım sahabinin hangi tarihte vefat ettiğini, ve hayatı hakkında maalesef fazla bilgiye sahip değiliz. 5Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.
1- Mücadile-1-4
2- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-13-275-281
3- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-13-281
4- M.Yusuf Kahdehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1036-1037
5- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-16-539