İmrülkays Bin Âbis El-kindi Kimdir?
اِمْــرُؤاْلــقَــيْــسُ بْــنُ عَـا بـِـسْ اَلــكِــنْــدِـي
Baba Adı : Abis bin Münzir bin İmrülkays.
Anne Adı : Temlik adında bir kadın.
Doğum Tarihi ve Yeri : Tarih yok, Hadramut bölgesinde doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 25. Miladi 645 yılında vefat etti.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bilgi yok.
Muhacir mi Ensar mı : Hicreti yoktur.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : İmrülkays bin Abis bin Münzir bin İmrül-kays bin Samit bin Amru bin Muâviye bin el-Hâris bin el-Ekber bin Muâviye bin Sevr bin Murtah bin Muâviye bin el-Hâris bin Kinde el-Kindi.
Lakap ve Künyesi : el-Kindi.
Kimlerle Akraba idi : Eş’as bin Kays Ma’dikerb’ın amcası oğlu.
İmrülkays Bin Âbis El-kindi'nin Hayatı
İmrülkays bin Âbis (r.a) Yemen’in Hadremut bölgesindeki Terim denen yerde Hırıstiyan bir âilenin çocuğu olarak doğdu. Ancak, hangi tarihde doğduğu belli değildir. Kinde kabilesinin Beni Temlik koluna mensubdur. Asıl adının Handec olduğu da söylenmiştir. İyi bir binici olan İmrülkays bin Âbis (r.a)’ın bir şiirinden onun Temlik adlı bir kadınla evlen-diği anlaşılmaktadır. Muhtemelen Hicri 10. Miladi 631 yılında kabilesin-den bir heyetle birlikte Resûlullâh (s.a.v)’e gelerek Müslüman olmuş ve geri dönmüştür.Beni Kinde temsilcilerinin Medine’ye Gelişi ve Müslüman Oluşu:Kinde (Sevr) bin Ufeyr’in, Remle bint-i Esed’den doğma Muâviye ve Eşres adında iki oğlu vardı. Kinde den şu kabileler türemiştir:1-Beni Muâviye 2-Vehb 3- Bedda 4- Râiş bin Hâris bin Muâviye bin Sevr bin Mürti bin Muâviye bin Kinde 5-Beni Sekâsik bin Eşres bin Kinde 6- Beni Sekûn bin Eşres bin Kinde 7-Tücibler:Beni Adiy bin Eşres bin Şebib bin Sekûn. Kindilerinin yurdları, Yemen’de olup kendileri Hicaz’da ve Yemen’de Kral idiler. Hâris bin Amru’l-Maksur bin Hucr Âkilülmurar bin Amr bin Muâviye bin Hâris ve Şair İmriülkays’ın babası Hucr bin Hâris, Beni Kinane ve Beni Esedlerin Kralı idi. Şurahbil bin Hâris Beni Temimler le Rebabların, Seleme bin Hâris Bekr bin Vâil ve Tağlib bin Vâillerin, Ma’dikerib de, Kaysiaylanların kralı idi.Kinde Temsilcileri, Hicri 10. Miladi 631 yılında Kinde krallarından ve Hadramut Mirba Sahibi (ğanimetin 4/1 alma yetkisi) Eş’âs bin Kays’ın başkanlığı altında 80 veya 60 binitli olarak gelip Mescid’de bulunduğu sırada Resûlullâh (s.a.v)’in yanına girdiler. Alınlarındaki uzun saçlarını iki yandan salmışlar, gözlerine sürme çekmişlerdi. Üzerlerinde Yemen kumaşından yapılmış, yakaları, etekleri, kolları ve cep ağızları ipekle altın sırma ile işlenmiş cübbeler vardı.Kindelilerin temsilcileri, Resûlullâh’ın yanına girdikleri zaman: “-Senin menzilin burası mı?” diye sordular.Resûlullâh (s.a.v): “-Ben hükümdar değil, Muhammed bin Abdullah’ım!”buyurdu.Kinde temsilcileri: “-Biz sana isminle hitab etmeyiz!”dediler.Resûlullâh (s.a.v): “-Ben, Ebûlkasım’ım!” buyurdu.Temsilciler, Resûlullâh (s.a.v) için tereyağının içine bir çekirge gözü saklamışlardı. “-Yâ Ebûlkasım! Biz, Senin için gizlenecek bir şey gizlemiş bulunu-yoruz. Nedir o?”diye sordular.Resûlullâh (s.a.v): “-Sübhanallâh! Bu, ancak kâhinin yapacağı bir şeydir. kâhinliğe özen-mek ise, cehennemde olmakdır!”buyurdu.Temsilciler: “-Öyle ise, Senin Resûlullâh olduğunu nasıl anlayacağız?”dediler.Resûlullâh (s.a.v) yerden bir avuç çakıl taşı alıp: “-Bunlar Resûlullâh olduğuma şehâdet ederler!”buyurunca,Taşlar, Resûlullâh (s.a.v)’ın elinde tesbih etmeğe başladılar. Bunun üzerine, Kinde Temsilcileri de şöyle dediler: “-Biz de, şehâdet ederiz ki, Sen; hiç şübhesiz Resûlullâh’sın!”Resûlullâh (s.a.v) : “-Allâh, beni hak dinle, Resûlullâh olarak gönderdi ve bana bir de, Kitab indirdi ki ona, batıl, ne önünden ne de ardından gelip erişemez!” buyurdu.Temsilciler : “-Bize, ondan biraz okuyup dinletsin ya?”dediler.Resûlullâh (s.a.v) de; Saffat suresinin başından beş ayet okudu : “-Bismilllahirrahmanirahim” “-Saflar bağlayıp duranlara, sevk ve idare ve men ve zecr eden-lere, zikir okuyanlara yemin ederim ki: sizin ilahınız birdir. O gök-lerin yerin ve bunlar arasında ne varsa, hepsinin Rabbı dır. Doğu-larında Rabbı dır. O!” 1Resûlullâh (s.a.v), susmuş, kımıldamadan öylece duruyordu. Gözleri yaşarmış ve göz yaşları, sakalına doğru akmaya başlamıştı.Temsilciler: “-Biz, senin ağladığını görüyoruz. Yoksa, Sen, Seni gönderenden korktuğun için mi ağlıyorsun?” dediler.Resûlullâh (s.a.v): “-Beni korkutan, ağlatan: Allâh’ın, beni kılıcın ağzı gibi ince ve keskin olan dosdoğru bir yol üzere göndermiş olmasıdır ki ondan azıcık eğilirsem, helâk olurum!” buyurduktan sonra: “-And olsun ki, Sana vahy ettiğimizi de, dilersek, gideriveririz. Sonra da, Sen, bize karşı, onu geri çevirmek için hiçbir vekil de bulamazsın!” 2Mealindeki âyeti okudu. Sonra da Kinde temsilcilerine: “-Siz, Müslüman oldunuz mu?”diye sordu.Onlar da: “-Evet! Müslüman olduk!”dediler, ve Müslüman oldular.Resûlullâh (s.a.v): “-Öyle ise, şu üzerinizdeki, boyunlarınızdaki İpekler, sırmalar ne diye duruyor?!” buyurdu.Bunun üzerine, Kinde Temsilcileri, elbiselerindeki ipekleri, sırmaları söküp attılar.Eş’as bin Kays: “-Yâ Resûlallâh! Bizler, Akilü’l-Mürar oğullarıyız. Sen de, Akilü’l-Mürar oğlusun! Biz, sanıyoruz ki, Siz de, bizden siziniz? Yoksa, bizden değil misiniz?”dedi.Resûlullâh (s.a.v) gülümsedi, güldü.“-Bu soya kendilerini, Abbas bin Abdülmuttalib ile Rebiâ bin Hâris nisbet ettiler, bağladılar. Abbas ve Rebiâ, iki ticaret adamıydı. Arablar arasında gezib dolaşırlarken kendilerine: “-Siz kimlerdensiniz?”diye soruldukça,Onlar: “-Biz Akilü’l-Mürar oğullarıyız!”derlerdi.Kendilerini, bununla şerefli göstermek ve canlarını korumak isterler-di. Çünkü Akilü’l-Mürar oğulları, Kinde Kralları idiler. Onlarla anne tarafından bir doğum münasebeti bulunmakla beraber, hayır, biz Akilü’l-Mürar oğulları değiliz! Biz, Nadr bin Kinâne oğullarıyız dır. Biz, ne baba-mızın soyunu inkar ederiz, ne de, anamızın soyuna bağlanırız!” buyurdu.Bunun üzerine Eş’as bin Kays şöyle dedi: “-Ey Kinde cemaâti! Vallahi, bir daha Kureyşiler’den kimin böyle Âkilü’l-Mürar oğullarıyız, dediğini işitirsem, ona 80 kamçı vururum!”Eş’as bin Kays, Cahiliyye çağında Kindelerin boyun eğdikleri Reisleri, İslâmiyet devrinde’de ulu bir kişileri idi. Kinde temsilcileri yurdlarına dönmek istedikleri zaman, Resûlullâh (s.a.v), onlardan her birine bahşiş olarak onar, Eş’as bin Kays’e ise 12 ukiye gümüş verdi.Kinde temsilcileri arasında gelip Müslüman olanlardan biriside İmrülkays bin Âbis, bin Münzir bin İmrül Kays idi. Kendisi, şairdi. İyi halli bir zat idi.İmrülkays bin Âbis (r.a) Rebiâ bin Aydân el-Hadrami ile aralarında çıkan bir arazi ihtilafından dolayı aralarında husumet vardı. Resûlullâh’ın hâkemliğine müracaat edilib davaları görüldü. Resûlullâh (s.a.v), Rebia bin Aydân, el-Hadrami’ye: “-Delil getir! Aksi halde o yemin edecektir!”dedi.Rebia bin Aydân, el-Hadrami de şöyle cevab verdi: “-Yâ Resûlallâh! O yemin ederse yerim elimden gider!”Resûlullâh (s.a.v) bunun üzerine: “-Kim yalan yere yemin edib de kardeşinin hakkını kendi zimmetine geçirirse, Allâh’ın ğazabına uğrar!”Bunun üzerine İmrülkays bin Abis el-Kindi şöyle sordu: “-Yâ Resûlallâh, haklı olduğu halde davadan vazgeçenin ecri nedir?”Resûlullâh (s.a.v): “-Cennet!”buyurdular.Şu halde, onu ona bıraktığıma dair seni şahid gösteriyorum!”dedi. 3Resûlullâh (s.a.v)’in vefatı üzerine birinci halife Hz.Ebû Bekr (r.a) döneminde irtidat hadiselerinin vuku bulduğu günlerde İslâmiyet’te sebat etmiş irtidat edenlere karşı savaşmış. Eş’as bin Kays’a karşı koymuş, söy-lediği şiirlerle kavmini İslamiyet’te sebata teşvik etmişti. Eş’as bin Kays, daha sonra yine islâmiyete geri dönmüş Ebû Bekr’ın eniştesi olmuştur.İmrülkays bin Âbis (r.a), Nuceyr kalesinin muhasara altına alanlar arasındaydı. Öldürülmeleri için mürtedler oradan çıkarıldıklarında öldür-mek kasdı ile İrtidat eden amcasını öldürmek için, üzerine yürüdüğünde amcası onu kılıçlı görünce: “-Yazıklar olsun sana ey İmrülkays! Ben senin amcanım! Yoksa, amcanı da, öldürecek misin?” dediği zaman,İmrülkays bin Âbis (r.a): “-Sen, amcamsın, yüce Allâh ise Rabbimdir!”diye karşılık vermiş, sonra gözünün yaşına bakmadan onu vurub öldürmüştür. 4Başka rivâyetlerde ise şöyle anlatılır:Halife Hz.Ebû Bekr (r.a), devrinde meydana gelen irtidat olaylarında halifeye yardımcı olan İmrülkays bin Âbis (r.a), isyan eden amcasının oğlu Eş’as bin Kays’a karşı cephe almış ve yazdığı bir şiirle bu durumu halifeye bildirmiştir. Âsilerin toplandığı Hadramut yakınlarındaki Nüceyr Kalesi’nin fethine katılarak yararlıklar göstermiş, düşman safları arasında bulunan bir amcasını da bizzat kendisi öldürmüştür.İbn-i İshak, onun kavminin İslâm’dan caymamalırını sağlamak ve bu hususta onlar teşvik etmek için söylediği bir şiirini kaydetmiştir. “-Ülkende kendisini mahkûm etmiş olan kişi gibi dur, ayrılma! Bekle; sakın umutsuzluğa kapılma! Sen bakma onlara; onları tozu toprağa katan rüzğarlar, sağa sola savurup, onlarla oynamıştır!”Diğer bir şiirinde şöyle diyordu: “-Yâ Rab, meclislerde bana ağlayan ve ağıt yakanlara acı! İmrülkays bin Abis’in öldüğünü duyarsanız sakın şaşmayın!” 5İmrülkays bin Âbis (r.a), Hicri 15. Miladi 636 yılında meydana gelen Yermük Savaşı’na ve daha sonraki savaşlara da katıldı. Bir müddet Şam bölgesinde Beysân’da kaldı. Hz.Ömer (r.a) devrinde Amvâs’ta veba salğını çıkınca Hicri 18. Miladi 639 yılında kabilesine döndü.Ömrünün son yıllarına doğru Kûfe’ye gitti ve orada vefat etti.Önemli bir muhadram şairi olan İmrülkays bin Âbis (r.a)’ın şiirle-rinden çok azı günümüze kadar gelebilmiştir. 6Şüphesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- Saffat-1-5
2- İsra-86
3- El-İsabe,İbn-i Hacer el-Askalani-1-91-No-250
4- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-17-136-140
5- El-İsabe,İbn-i Hacer el-Askalani-1-92-No-250
6- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-22-237-Konu akışına göre monta edildi.