Ibrahim Bin Resûlullâh Kimdir?
اِبْــرَاهِـيـمُ اْبــنُ رَسـُـولُ الله
Baba Adı : Resûlullâh (s.a.v).
Anne Adı : Mâriatü’l-Kıbti (Hz.Meryem).
Doğum Tarihi ve Yeri : Hicri 8. yılın Zilhicce ayı, Miladi 630. yılın Nisan ayı başlarında Medine’de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 10. yılın Rebiülevvel ayının 10. günü Miladi 631.yılda Medine’de vefat etti. Kabri Medine’de Cennetü’l-Bâki Kabristanlığı’nda dır.
Fiziki Yapısı : Kıvırcık saçlı, dolğun yüzlü, beyaz tenli, oldukça iri yapılı güzel bir çocuktu.
Eşleri : Yok.
Oğulları : Yok.
Kızları : Yok.
Gavzeler : Yok.
Muhacir mi Ensar mı : Yok.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : İbrahim bin Muhammed bin Abdullah bin Abdülmüttalib bin Haşimi el-Kureyşi dir.
Lakap ve Künyesi : Yok.
Kimlerle Akraba idi : Resûlullâh (s.a.v)’in oğludur.
1- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-15-565-568
2- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-17-16-19
3- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1298
اِبْــرَاهِـيـمُ اْبــنُ رَسـُـولُ الله
Baba Adı : Resûlullâh (s.a.v).
Anne Adı : Mâriatü’l-Kıbti (Hz.Meryem).
Doğum Tarihi ve Yeri : Hicri 8. yılın Zilhicce ayı, Miladi 630. yılın Nisan ayı başlarında Medine’de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 10. yılın Rebiülevvel ayının 10. günü Miladi 631.yılda Medine’de vefat etti. Kabri Medine’de Cennetü’l-Bâki Kabristanlığı’nda dır.
Fiziki Yapısı : Kıvırcık saçlı, dolğun yüzlü, beyaz tenli, oldukça iri yapılı güzel bir çocuktu.
Eşleri : Yok.
Oğulları : Yok.
Kızları : Yok.
Gavzeler : Yok.
Muhacir mi Ensar mı : Yok.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : İbrahim bin Muhammed bin Abdullah bin Abdülmüttalib bin Haşimi el-Kureyşi dir.
Lakap ve Künyesi : Yok.
Kimlerle Akraba idi : Resûlullâh (s.a.v)’in oğludur.
İbrahim Bin Resûlullâh'ın Hayatı
Hicri 8. yılın Zilhicce ayında, Miladi 630. yılın Nisan ayı başlarında Meşrebetü İbrahim diye anılacak olan Medine yakınlarında ki Kûf bölgesinde Resûlullâh (s.a.v)’in Mısırlı Hz.Mâriye’den İbrahim adında bir oğlu oldu. Böylece Resûlullah’ın hanımları içinde çocuğu olan ikinci hanımı Hz.Hadice den sonra Mâriye-i Kıbtiyye oldu.Resûlullâh (s.a.v)’in, oğlu İbrahim’i Medine dışında Avali adındaki köyde Ümmü Sef adında bir kadını süt annesi olarak tensib edip ona verdi. Bu eskiden beri süre gelen bir adet idi. Hür ve asil kadınlar çocuklarını ancak süt anneye verirlerdi. Resûlullâh (s.a.v)’in oğlu İbrahim’in süt anneye verilmesi, Hz.Mâriye’nin hür ve asil olduğunu göstermek bakımından önemlidir. Resûlullâh (s.a.v)’in en sonuncu çocuğu olan Hz.İbrahim’in kaç aylık iken vefât ettiği hususunda ihtilaf vardır. Ancak genel kanaat, Hicri 10. yılda Miladi 631 de vefat ettiğidir.Hz.İbrahim’in Annesi :Hicretin yedinci yılında Mısır İskenderiye hükümdarı Mukavkıs, Resûlullâh (s.a.v)’e, Mâriye ve Sirin adında iki kız kardeşi hediye etmişti. Bu iki kız kardeşler, Kıbtiler katında yüksek mevkili bir âileye mensup idiler. Resûlullâh (s.a.v), Mâriye’yi kendisine alıkoymuş, bacısı Sirin’i de Şâiir Hassân bin Sâbit’e vermişti.Resûlullâh (s.a.v)’in oğlu Hz.İbrahim, Hicretin sekizinci yılının Zilhicce ayında Hz.Mâriye den doğdu. Hz.Mâriye, Medine’nin Avâli diye anılan Yukarı taraflarında, Yahudi Beni Nadirlerden kalmış olup kendi-sine tahsis edilen hurma bahçesinde oturur, hurma mahsûlü ile ilgilenirdi. Hz.İbrahim’de Medine’nin bu Âliye bölgesinde doğdu. Hz.İbrahim’in doğmasına Resûlullâh (s.a.v) çok sevindi.Hz.İbrahim’in doğumunda Ebelik vazifesini Resûlullâh (s.a.v)’in âzadlılarından Ebû Râfi’in hanımı Selmâ Hatun yaptı. Selmâ Hatun, Resûlullâh (s.a.v)’in bir oğlan çocuğu olduğunu, kocası Ebû Râfi’a haber verdi. O da, hemen gelip bunu, Resûlullâh (s.a.v)’e müjdeledi. Resûlullâh ona bir köle bağışladı. Yine Resûlullâh (s.a.v) Mâriye’yi’de Hz.İbrahim’i, doğurduğu için âzad etti. Onun hakkında: “-Hangi köle kadındır ki Efendisine, bir çocuk doğurunca hür olmuş, ölümünden önce âzadlanmadıkça, ölmemiştir?”buyurmuştur.Hz.İbrahim doğduğu zaman, Cebrâil (a.s) gelip: “-Esselâmu Aleyke yâ Ebâ İbrahim! Selâm olsun sana ey İbrahim’in babası!”diyerek Resûlullâh’ı selamladı.Hz.İbrahim doğunca, Resûlullâh (s.a.v): “-Bu gece, benim bir oğlum oldu. Ona, Atam İbrahim (a.s)’in ismini koydum!”buyurdular.Emzikli Ensâr kadınları, Resûlullâh (s.a.v)’e karşı olan derin sevgi ve saygılarından dolayı Hz.İbrahim’i, Mâriye’den alıpta emzirmek için adeta yarışıyorlardı. Ümmü Bürde Hâvle bint-i Münzir gelip Hz.İbrahim’i Beni Mâzin bin Neccarlar içinde kendi çocuğunun sütüyle emzirip anasına geri çevirme hususunu, Resûlullâh (s.a.v) ile konuştu. Gerek Ümmü Bürde Hâvle, gerek kocası Ebû Seyf Bera bin Evs, Adiy bin Neccarlardan dı. Ümmü Bürde, ilk sıralarda Müslüman olan, Resûlullâh’a bey’at eden Ensâr kadınlarından dı. Medine’nin Avali yukarı taraflarında otururlardı. Ebû Seyf, demircilik sanatı ile uğraşırdı.Resûlullâh (s.a.v), Hz.İbrahim’e sütanneliği ettiği için Ümmü Bürde-ye bir hurmalık tahsis etti. Resûlullâh (s.a.v) Kuf mevkiinde yayılan bir miktar deve ile Zülcedr otlağında yayılan sağmal develeri olup her gece onlardan sağılan sütler Medine’ye getirilir, Resûlullâh (s.a.v) ondan içer, biricik oğlu Hz.İbrahime de gönderir, onada içirtir di. Bunun üzerine Hz.İbrahim’in de, annesi Mariye’nin de sağlıkları düzeldi. Hz.İbrahim, vefatına kadar, sütannesi Ümmü Bürde Havle’nin yanında kalmıştır.Resûlullâh (s.a.v) oğlu Hz.İbrahim’in doğumunun yedinci gününde, Akike kurbanı olarak bir koç kestirdi. Hz.İbrahim’in başının saçını kazıt-tırıp saçların ağırlığınca gümüşü yoksullara dağıttırdı. Kalan saçların yere gömülmesini emretti. O zaman ismini de koydu. Oğlu Hz.İbrahim’in saçını Ebû Hind kazıdı.Hz.İbrahim’in Mâriye’den doğması, Resulullah’ın bazı zevcelerine çok ağır gelmiş, kendilerinin Mariye’ye karşı kıskançlıklarını arttırmıştı. Resûlullâh (s.a.v) Hz.İbrahim’i kucağına alıp Hz.Âişe’ye götürmüş: “-Şuna bir bak! Nasıl, bana benziyor mu?”diye sormuştu.Hz.Âişe (r.a): “-Ben bir benzerlik göremiyorum!”demiş.Resûlullâh (s.a.v): “-Beyazlığında ve semizliliğinde’de mi, benzerlik göremiyorsun?” diye sorunca da: “-Deve sütüne kim tabi tutulsa, beyaz ve semiz olur!”demiştir.Enes bin Mâlik der ki:“-Ben ev halkına Resûlullâh Aleyhisselam’dan daha şefkatli olan bir kimse görmedim. İbrahim, Medine’nin Avali’sin de süt annesinin yanında bulunuyordu. Resûlullâh (s.a.v), çocuğunu görmeye giderken, biz de Onun yanında giderdik. İbrahim’in süt babası, bir demirci idi. Onun evi, duman-landırılmış bir halde iken Resûlullâh, içeri dalar, oğlunu alır, öper, sonra, dönerdi. Yine, Resûlullâh (s.a.v), oğlunun yanına gitmek için yola çıkmıştı. Ben de, Kendisinin arkasından gittim. Ebû Seyf’in evine varıp kavuştu-ğumuz zaman, o, körüğüne asılıp duruyor ve evin içi de dumana boğulmuş bulunuyordu. Ben hemen Resûlullâh (s.a.v)’ın önünden hemen ilerleyip Ebû Seyf’in yanına vardım. Ona: “-Ey Ebû Seyf! Körüğünü tut, durdur!”Resûlullâh (s.a.v) çocuğu, getirtti, bağrına bastı. Allâh’ın söyleme-sini dilediği kadar, söz söyledi. 1Hicretin sekizinci yılı zilhicce ayında Resûlullâh (s.a.v)’in, Mısırlı Hz.Mâriye’den doğmuş olan oğlu Hz.İbrahim, hicretin onuncu yılında Rebiülevvel ayının onunda Salı günü vefat etti. Hz.İbrahim, vefat ettiği zaman, on altı aylıktı. Kendisinin on sekiz aylık olduğu’da, rivayet edilir. Hz.İbrahim, Beni Mâzinlerden olan süt annesi Ümmü Bürde’nin evinde, onun yanında bulunuyordu.Resûlullâh (s.a.v), Abdurrahman bin Avf (r.a)’ın elinden tutarak bir-likte oğlu Hz.İbrahim’in bulunduğu hurma bahçesine demirci Ebû Seyf’in evine gitti. Oğlu Hz.İbrahim’i kucağına aldı. O sıralarda, oğlu Hz.İbrahim, can veriyordu. Resûlullâh (s.a.v)’in gözlerinden yaşlar dökülmeye başladı.Abdurrahman bin Avf (r.a): “-Sen de mi ağlıyorsun, yâ Resûlallâh? Böyle ağlamaktan, halkı sen men etmemiş miydin?!”dedi.Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurdular: “-Ey İbn-i Avf! Bu, ancak bir acımadan ibarettir. Ben ancak, kendi-sinde bulunmayan hasletleri sayıp dökerek ölü üzerine bağıra bağıra ağla-maktan men ettim. Ben, sizi, günah ve hamakat olan iki bağırıştan men ettim: herhangi bir nimete kavuşulduğu sıradaki eğlence, oyun bağırışla-rıyla Şeytan kavalından; bir de, musibet ve felaket sırasındaki bağırış ile yüz göz tırmalamak, üst baş yırtmaktan ve Şeytan şamatasından men’ ettim! Benim bu ağlamam merhametten ibarettir! Acımayana, acınmaz!”Resûlullâh (s.a.v)’in gözlerinden tekrar yaşlar dökülünce: “-Göz ağlar ve kalp, üzülür. Biz, yüce Rabbimizin râzı olacağı söz-den başkasını söylemeyiz. Vallahi, ey İbrahim! Biz, senin firakınla çok üzgünüzdür. İbrahim benim oğlumdur. O, meme emerken ölen, bir süt kuzusudur. Cennette onun süt emme müddetini tamamlamak üzere iki süt anne tayin olunmuştur!”buyurdular.Sonra da, karşısındaki dağa: “-Ey dağ! Eğer bendeki üzüntü sende olsaydı, muhakkak, yıkılmış gitmiştin! Fakat, biz, yüce Allâh’ın bize emrettiğini söyleriz. Biz, Allâh’ın kullarıyız ve biz, O’na dönücüleriz! Rabbü’l-Âlemin olan Allâh’a hamd ederiz, deriz!”buyurdular.Resûlullâh (s.a.v), Hz.İbrahim için ağladığı sırada, Üsame bin Zeyd, feryada başlayınca, Resûlullâh (s.a.v), onu, men etti.Üsame bin Zeyd (r.a): “-Senin de, ağladığını gördüm!” dedi.Resûlullâh (s.a.v): “-Ağlamak, merhametten ileri gelir! Feryad ve fiğan ise, Şeytandan-dır!”buyurdular. Hz.İbrahim can verirken, annesi ile teyzesinin feryad etmelerine mani olunmamıştı. Vefat edince, mani’ olundu.Hz.İbrahim’in Yıkanması:Hz.İbrahim’in teyzesinin bildirdiğine göre:Hz.İbrahim’i, Fadl bin Abbas, yıkadı. Süt annesi Ümmü Bürde’nin yıkadığı’da, rivâyet edilir. Sanıldığına göre: ikisi birlikte yıkamışlardır. Hz.İbrahim yıkanırken, Resûlullâh (s.a.v) ile Hz.Abbas, orada oturdular. Hz.İbrahim’in cenazesi Ümmü Bürde’nin evinden küçük bir serir üzerinde kabre kadar taşındı. Resûlullâh (s.a.v) Baki kabristanında Hz.İbrahim’in cenaze namazını kıldırdı. Cenaze namazını kıldırırken dört tekbir aldı. Resûlullâh (s.a.v)’e: “-Yâ Resulullah! İbrahim’i, nereye gömelim?”diye soruldu.Resûlullâh (s.a.v): “-Onu, Baki’ye sâlih selefımiz, Osman İbn-i Maz’un’un yanına gömünüz!”buyurdu.Hz.İbrahim, Bâki Kabristanı’nda Muhacir sahabeden olan Osman İbn-i Maz’un’un yanına gömüldü. Hz.İbrahim’in kabri, yola ve Akil bin Ebi Tâlib’in evine çok yakındı. Fadl bin Abbas ile Üsame bin Zeyd, kabr-in içine indiler. Resûlullâh (s.a.v), kabrin kıyısında, Amcası Abbas’da, yanına oturdu. Resûlullâh (s.a.v), kabrin yan tarafındaki kerpiçler arasında bir açıklık görüp kapatılmasını emretti. Kerpici oraya kendi eliyle koydu ve açığı kapatıp düzeltti ve: “-Sizden biriniz, bir iş yaptığınız zaman, onu, içe sinecek biçimde yapsın. Çünkü böyle yapmak, musibete uğrayanın içini yatıştırır. Gerçi, bunun, ölüye ne zararı, nede yararı olur. Fakat, bu, ölü yakını olan dirinin gözünü aydınlatır!” buyurdu.Hz.İbrahim, gömüldüğü zaman, Resûlullâh (s.a.v): “-Bir kırba su getirecek kimse var mı?”diye sordu.Ensâr’dan bir zat, hemen bir kırba su getirdi. Resûlullâh (s.a.v), ona: “-İbrahim’in kabrinin üzerine serp!”buyurdular.Hz.İbrahim’in kabrinin başına bir taş getirilmesini de, emir edib geti-rilen taşı kabrin başına dikti. Hz.İbrahim’in kabri, bir alametle belirlendi. Kabrinin üzerine ilk defa su serpilen de, o, oldu.Hz.İbrahim’in vefat ettiği gün, güneş tutulmuştu.Halk: “-İbrahim’in ölümü için güneş tutuldu!”dediler.Resûlullâh (s.a.v), bunu işitince, hemen Mescide gidip minbere çıktı Allâh’a hamd-ü sena’dan sonra: “-Ey insanlar! Şüphe yok ki: güneş ve ay, Allâh’ın ayetlerinden iki ayettir’ki bunlar, hiçbir kimsenin ne hayatı, ne de, vefatı için tutulmazlar. Bunları bu halde tutulmuş gördüğünüzde, hemen mescidlere sığınınız. güneş tutulması açılıncaya kadar Allâh’a dua ediniz ve “Küsüf” namazı kılınız!”buyurdu. 2Enes bin Mâlik (r.a)’dan:Oğlu Hz.İbrahim’i, Resûlullâh’ın önünde can çekişirken gördüm. İbrahim’in bu durumuna dayanamayan Resûlullâh’ın gözleri yaşardı ve: “-Göz, yaş döker. Kalb mahzun olur! Fakat, biz, Rabbimizi razı ede-cek şeyden başkasını söyleyemeyiz. İbrahim, vallâhi seni kaybedeceğimiz için kederleniyoruz!”dedi.Mekhul (r.a) den:“-İbrahim can çekişirken, Resûlullâh (s.a.v), Abdurrahman bin Avf’a dayanarak içeri girdi. İbrahim vefat ettiği zaman, Resûlullâh (s.a.v)’ın gözleri yaşardı. Abdurrahman bin Avf, kendisine: “-Yâ Resûlallâh! Bu, insanlara yasak ettiğin şeydir. Senin ağladığını gördükleri zaman Müslümanlar da ağlarlar!”dedi.Resûlullâh (s.a.v): “-Onun üzeri açılınca gözlerim yaşardı!”dedi ve şöyle devam etti: “-Bu merhamet’den bir eserdir. Merhamet etmeyene asla merhamet edilmez. Biz insanları, ancak bağıra çağıra ve ölenin layık olmadığı sıfat-ları söyleyerek ağlamaktan men’ ediyoruz! Eğer ilahi bir va’d, ilahi bir nizam olmasa, sonrakiler, öncekilerle buluşmasa, o zaman da başka bir şeye kızar, üzülürdük. Biz de, İbrahim’e çok üzülüyoruz. Gözler yaş döker, kalb mahzun olur. Rabbimizin hoşuna gitmeyen şeyi söylemeyiz. Geri kalan süt emme müddetini cennette tamamlayacak!”dedi.Enes bin Mâlik (r.a) anlatıyor: “-Resûlullâh (s.a.v)’den başka, çocuklarına karşı fevkalâde şefkâtli davranan hiç bir kimse görmedim. Medine’nin yukarı taraflarında oğlu İbrahim’in süt annesi vardı. Bizde beraberinde olduğumuz halde oraya gider, evine girer ve ocağını yakardı. Süt annesinin kocası demirci idi. Resûlullâh (s.a.v) İbrahim’i tutar, öper ve geri dönerdik!”Amr’dan: İbrahim vefat ettiği zaman Resûlullâh (s.a.v): “-İbrahim benim oğlumdur. Sütten kesilmeden öldü. Onun iki süt annesi var, emzirme müddetini cennette tamamlayacaklar” buyurdu. 3Hz.İbrahim’in kabri, Medine’de Cennetü’l-Baki de dir.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-15-565-568
2- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-17-16-19
3- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1298