Hûzâi Bin Esved El-eslemi Kimdir?
خُــزَاعِــيّ ُبْــنُ أسْــوَدُ الأسْــلَــمِــي
Baba Adı : Esved el-Huzai el-Eslemi.
Anne Adı : Bilgi yok.
Doğum Tarihi ve Yeri : Tarih yok, Medine doğumludur.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Bilgi yok.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bilgi yok.
Muhacir mi Ensar mı : Medineli Ensâr dan dır,
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Hûzâi bin Esved bin Hûzâi el-Eslemi.
Lakap ve Künyesi : Bilgi yok.
Kimlerle Akraba idi : Bilgi yok.
Hûzâi Bin Esved El-eslemi'nin Hayatı
Hûzâi bin Esved veya Esved bin Hûzâi’de denilir. Medine doğum-ludur. Ensâr’dan dır. Hangi yılda doğduğu bilinmemektedir. Hangi tarihte vefat ettiği de kesin belli değildir. Âile bireyleri hakkında da bilgi yoktur. Katıldığı savaşlarla ilgili hiçbir bilgi yoktur Ancak onun meşhur olduğu hicretin 3. yılında Hayberli zındık tüccar Ebû Rafi’in öldürülmesinde aktif görev almasıdır. Bu olay tüm detaylarıyla şöyledir..Yahûdi Tüccar Ebû Rafi’ Niçin ve Nasıl Öldürüldü:Hicretin üçüncü yılında Resûlullâh (s.a.v), Abdullah bin Atik’i dört arkadaşı ile birlikte Hayber Yahudilerinin en büyük reislerinden Ebû Râfi' Selâm bin Ebû Hukayk üzerine gönderdiAbdullah bin Kâ’b bin Mâlik (r.a) anlatıyor:Ensâr’dan Evs ve Hazrec, Allâh’ın Resûlü’ne bahşettiği iki kabile idi. Bunlar, iki kahramanın yiğitlikleriyle övündükleri gibi, Resûlullâh’ın yanında birbirlerine karşı övünürlerdi. Evs, Resûlullâh (s.a.v)’ı memnun edecek bir şey yaptığı zaman, Hazrecliler: “-Vallâhi bu hareketinizle, Resûlullâh (s.a.v) yanında bize karşı üstünlük iddia edemezsiniz!”derler.Çok geçmeden onlar da, Resûlullâh (s.a.v)’ın hoşuna gidecek bir şey yaparlardı. Hazrec bir şey yaptığı zaman, Evsliler aynı şeyi söylerlerdi. Evs, Allâh’ın Resûlü’nün düşmanı Kâ’b bin Eşref’i öldürdüğü zaman,Hazrecliler: “-Vallahi bununla, bize karşı hiçbir zaman üstünlük iddia edemez-siniz!”dediler.Onlar, Kâ’b bin Eşref gibi. Resûlullâh (s.a.v)’e düşman olan birini öldürmeyi kafalarına koydular. Hayberli, İbn-i Hukayk’ı öldürmeyi tasar-ladılar. Resûlullâh (s.a.v)’den, onun işini bitirmek için izin istediler. Resûlullâh (s.a.v) kendilerine izin verdi. 1Ebû Rafinin öldürülmesinin sebebi neydi?Müslüman olmadan önce, aslında iki kardeş aile olan Evs ve Hazrec kabileleri mensubları arasında şiddetli düşmanlık ve kıskançlık vardı. Bunlar, birbirleriyle çarpışmaktan geri durmazlardı. Yahudiler de, onları birbirlerine düşürmek için kışkırtır, dururlardı. Özellikle Buas Savaşlar’ın-da birbirleri ile vuruştururlardı. Buas Savaşları, her yılın mahsül alma döneminde olurdu. Bu husumetten ve kan davalarından dolayı mahsul kaldırılamazdı. Medine’de, bölgecilik, ırkçılık ve korku, hakimdi. Bu da, Arabistanda yaşayan sömürücü Yahudilerin işine geliyordu. Bu kavğadan ekonomik ve siyasi çıkarları vardı. En azından, iki tarafa gizli silah satışı, faizle erzak satışı gibi.Medinelilerin saflığından istifade edip başlarına melik olarak baş, münafık İbn-i Selül’ü getireceklerdi bu da onların sömürü işlerini kolaylaştıracaktı bir de bu Savaşlarda Medine’nin kahramanları karşı karşıya gelip, ya ölüyor, veya yaralanıp sakat kalıyordu buda Yahudilerin güvenliği açısından onlara soluk aldırıyordu.Ayrıca, o yıl boyunca, iki tarafın, Buas Savaşlarında ölenleri için anma günleri geceleri ve merasimleri yaparak sahte medhlerle ölenleri anarak cahiliye damarlarını kabartırlardı. İkinci seneye yeni bir kabile savaşlarına hazırlık yaptırırlardı. Dolaysıyla Yahudiler bu minval üzere hakimiyetlerini,ve çıkarlarını kolayca sürdürüyorlardı.Yani özet olarak: Bu iki kardeş kabileyi savaştıran onlar! Barıştıran onlar! İki tarafa gizlice silah satan onlar! Savaşlardan doğan ekonomik zararlarını yardım severlik adına, Faizli kredi ile ödeyen tefeci onlar dı! O günün medya kadar etkili şiir söyleyen şairleri onlardandı! Kimi, şiirleri ile, kimi mali güçleriyle, Medinelileri sömüren de onlar dı!Ne zaman ki Hz.Muhammed (s.a.v) Medine’ye İslamiyetle geldi. Evs ve Hazrec kabileleri barıştı. Kûr’an’ın dediği gibi bir ateş çukurunun kenarındaydınız! İşte o ateş çukurundan çekilip kurtarılınca Yahudiler rahatsız oldular. Müşrik Araplarla, Medine’deki Münafıklar ve zındık Yahudiler sürekli entrika peşindeydiler. Zira, onların geçimleri buydu, ve buna da mecburdular.Medine Anlaşmalarını bozuyorlar, Resûlullâh’e sinsice suikastler hazırlıyorlar Müslümanlığın aleyhinde ellerinden gelen her mel’aneti yapı-yorlardı. Müslümanları, o gün, bir nevi medya gücü ve etkisinde olan, şairlerinin şiirleri, hicvleri ile, hor ve hâkir, basit, fesatçı, ve anarşist göstermek, için âleyhte bir takım, etkili ve yıkıcı propağandalar yaparak, insanları, sömürmek için, siyasi ve ekonomik planlar kuruluyordu.Bu işlerin başında da, Yahudi Şair’i Kâ’b bin Eşref, ile Hayber’de oturan Hicaz Taciri Ebû Râfi’ Sellam bin Ebi’l-Hukayk gelmekte idi. Birisi, o gün medya gücünde olan etkili şiirleriyle, öteki’de maddi para gücüyle bu işleri rahatlıkla yapıyorlardı. Cebrâil (a.s), bunların öldürül-mesi için Resûlullâh (s.a.v)’e emir getirdi.Müslümanlık, Medine’deki Evs ve Hazrec kabilesinin aralarındaki düşmanlık ve kıskançlılara son verince, Evs ve Hazrec kabileleri İslâm dinine ve Resûlullâh’a yararlı olma yolunda birbirleriyle adeta yarışmaya başladılar. Evs kabilesinden bazı fedailer, gidip azılı İslâm düşmanı olan Yahudi zındıklarından Şair Kâ’b bin Eşref’i öldürmüş, onun kötülük ve zararlarının önüne geçmişlerdi. Dolaysıyla Resûlullâh (s.a.v)’in hoşnut-luğunu kazanmışlardı.Bu olay, Medine’ki Hazrec kabilesi mensuplarını harekete geçirdi. Kâ’b bin Eşref ayarında başka bir İslam düşmanını bulup temizlemeyi ve bu yolda Evs kabilesini hayırlı olan yarışta geçmekti. Hayber de oturan Yahudi zındıklarından Hicaz Taciri Ebû Râfi’ Sellam bin Ebi’l-Hukayk’ı öldürmek üzere, Resûlullâh (s.a.v)’den izin istediler.Ebû Râfi’ bir çok topluluklara faizle borç vererek ticari yönden ele almış ve bu gücü kullanarak onları kışkırtıp Resûlullâh’ın başına belâ etmişti. Resûlullâh’a düşman olan kabilelerı, servetiyle destekleyen azılı bir İslam düşmanı idi. Ğatafan’ları ve bunların çevresindeki müşrik Bedevi Arabları kandırarak Resûlullâh ile çarpışmak üzere onlardan büyük bir topluluk meydana getirmişti. Resûlullâh ve Ashabını daima rahatsız ve huzursuz etmekte, Kâ’b bin Eşref gibi, o da, toplulukları, Resûlullâh ve Ashab’ının aleyhine kışkırtmaktan geri durmamakta idi. Resûlullâh (s.a.v), Hicretin üçüncü yılında, Kâ’b bin Eşref gibi, Ebû Râfi’in de şerrinden emin olmak üzere öldürülmesine müsâade etti.Abdullah bin Atik (r.a)’in kumandası altında, Mes’ud bin Sinan, Abdullah bin Üneys, Ebû Katâde Haris bin Rib’iy ve Huzai bin Esved’ den oluşan beş kişilik bir fedâi birliği kuruldu. Resûlullâh (s.a.v), onlara kadın ve çocukları öldürmemelerini emir ve tavsiye buyurdu.Abdullah bin Atik (r.a) ile arkadaşları hazırlanarak yola çıktılar. Medine ile Hayber’ın arası, altı konak, yani, bugün takriben, yüzseksen kilometre’dir. Ebû Râfi’in Hayber’deki kalesine yaklaştıkları zaman, gün, batmıştı. Hayber halkı da, deve sığır ve koyun gibi yaylım hayvanlariyle mer’adan dönmüşlerdi.Abdullah bin Atik arkadaşlarına: “-Siz, yerinizde durunuz. Ben, gidip kale kapıcısının yüzüne bir güleyim bakayım. Belki, kaleye girme imkanını bulurum” diyerek kale kapısına doğru yürüdü. Kapıya yaklaşınca, kendisini saklamak üzere maşlahına bürünüp ihtiyacını gideriyormuş gibi yere çömeldi. Kale halkı, tamamıyla kaleye girmişti. Bu sırada kale kapıcısı, Abdullah bin Atik’e: “-Ey Allâh’ın kulu! Kaleye gireceksen gir! Ben, kapıyı kapamak istiyorum!” diyerek seslendi.Abdullah bin Atik (r.a): “-Tamam geldim!” deyip hemen kaleye girdi ve kapının yanındaki bir merkep ahırına gizlendi. Kale dışında kimse kalmayınca, kapıcı, kale kapısını kilitleyerek anahtarları bir direğe astı. Vakit geceye meyil edince, Abdullah bin Atik kapıyı açtı arkadaşlarını içeriye aldı.Ebû Râfi’in yanında, akşamdan sonra gece sohbeti yapılırdı. bu sohbet, kalenin en üst katlarında olurdu. Gece sohbeti sona erip, dostları Ebû Râfi’in yanından dağıldılar. Ebû Râfi’in konağı sur içindeydi. Kendisi, konağının üst katında ve topluluk arasında oturuyordu. Abdullah bin Atik’le Abdullah bin Üneys, gizlice Ebu Rafi’nin konağının kapısına vararak yanına girmek için izin istediler.Ebû Râfi’in karısı: “-Siz kimsiniz?”diye sordu. “-Biz, Arablardan bazı kimseleriz. Yiyecek erzak almak istiyoruz!” dediler. Abdullah bin Atik biraz yahudice bilirdi. Yahudice: “-Ebû Râfi’ye armağan getirdim!”dedi.Ebû Râfi’in karısı: “-Bu, Abdullah bin Atik’in sesidir!”dedi.Ebû Râfi’ kadına: “-Hay anan ağlasın! O, Yesrib’de dir. Bu saatte senin yanına nasıl gelebilir? Kalk, kapıyı aç!”dedi.Ebû Râfi’in karısı kapıyı açıp silahlı olduklarını görünce, bağırmak istedi. Kılıçla sus işareti ile tehdit edilince, kadın sustu. İslam fedaileri, konağın kapısını içerden kilitlediler.Abdullah bin Atik, Ebû Râfi’in yattığı odaya doğru ilerledi. Oda, karanlıktı. Ebû Râfi’ âilesi arasında yatıyordu. Abdullah bin Atik, onun odanın neresinde yatmakta olduğunu pek farkedemiyordu. Yerini iyice anlamak için: “-Ebû Râfi’!!” diye seslendi.Ebû Rafi’: “-Kim o?” dedi.Abdullah bin Atik, ses gelen tarafa yaklaşıp, ona kılıçla ilk darbeyi indirdi. Ebû Râfi’in karanlıkta, karartısı, ancak Kipti bezine benziyen elbisesinin beyazından sezilebiliyordu. Zaten, Abdullah bin Atik’ın de gözleri az görürdü.Ebû Râfi’in karısı, İmdad! Çığlıkları koparmak isteyince, Abdullah bin Üneys, kılıcını kaldırıp onu öldürmek istedi. Fakat, Resûlullâh’ın bu yoldaki yasağını hatırlayarak öldürmekten vazgeçti.Abdullah bin Atik, Ebû Râfi’a bir şey yapamamış olmanın telâş ve heyacanı içindeydi. Ebû Râfi’ feryad edince odadan dışarı fırladı. Biraz sonra, tekrar içeri daldı. Sesini değiştirerek: “-Nedir bu çığlık ey Ebû Râfi’!”diye sordu.Ebû Râfi’: “-Anan Cehenneme girsin! Sen, seslenmeden önce, birisi beni oda içinde kılıçla vurdu yaraladı!”dedi.Ebû Râfi’ Abdullah bin Atik’in elindeki kılıcı ve kendisini vurmak istediğini görünce, kendisini yastıkla korumaya çalıştı Abdullah bin Atik ona kılıçla bir daha vurmaya çalıştıktan sonra Abdullah bin Üneys’in yanına çıktı ve: “-Git de öldür onu!”dedi.Abdullah bin Üneys: “-Olur!”diyerek içeri girdi. Abdullah bin Üneys, kılıcını Ebû Râfi’in karnına saplayarak öbür tarafına geçirirken, Ebû Râfi’: “-Yeter! Yeter!”diye bağırmakta idi.Abdullah bin Atik ile, Abdullah bin Üneys, Ebû Râfi’in işini bitirince, dışarı çıktılar.Abdullah bin Atik’in gözleri iyi görmediği için, konaktan inerken merdivenden düşüp bacağı fena halde incindi: “-Vay bacağım! Vay bacağım!” diye sızlanmaya başladı. Abdullah bin Üneys, onu yere indirdi: “-Yürü! Ayağında fazla bir zarar yok!”dedi. yürüyerek arkadaşları-nın yanlarına geldiler.Ebû Râfi’in karısı ve ev halkı ortalığı velveleye verdiler.Hâris Ebû Zeyneb, Ebû Râfi’i öldürenleri ele geçirmek için, üç bin kişiyi harekete geçirdi. Işıklarla her tarafı aramaya çıktılar.Abdullah bin Atik ile arkadaşları, kalenin dışarıdan içeri gelen su kanalına girip saklandılar. Bir hayli arama ve taramalardan sonra ümitleri kesilen kale halkı Ebû Râfi’in yanına döndüler. Ebû Râfi’i son dakikalarını yaşıyordu.Abdullah bin Üneys, yayını merdivenin yanındaki yerde bıraktığını hatırlayarak geri döndü. Hayber halkı, kaynaşmakta idi. Herkes: “-Ebû Hukayk’ın oğlu Ebu Rafi’yi kim öldürmüş?!” “-Ebû Hukayk’ın oğlu Ebu Rafi’yi kim öldürmüş?!”sözünden başka bir söz söylemiyordu. Abdullah bin Üneys de, kimin yüzüne baksa veya kim onun yüzüne baksa Hayberliler gibi: “-Ebû Hukayk’ın oğlu Ebu Rafi’yi kim öldürmüş?!”demekte idi.Kale halkı merdivenden inip çıkarken, Abdullah bin Üneys de, merdi-venden çıkarak yayını koyduğu yerden aldı.Yahudilerin ileri gelenleri, Ebû Râfi’in çevresinde toplanmışlardı. Karısı elinde bir kandil tutuyor, kocasının yüzüne bakıyor, Yahudilerin iler gelenleriyle konuşuyor ve: “-Vallahi, işittiğim ses, Atik’in oğlunun sesi idi. Sonra, kendi kendimi yalanladım:Atik’in oğlu bu beldelerde ne gezer?dedim!”diyordu.Kadın, dönüp kocasının yüzüne bakarken: “-Yahudilerin Tanrısına and olsun ki öldü!” diyerek feryada başladı.Abdullah bin Atik ise, kendi kendine: “-Şu herifi öldürüp öldürmediğimi iyice anlayıncaya kadar bu gece, kaleden çıkmam!”diyordu. Horozlar ötmeye başlayınca, ölü ilancısının kale surunun üzerine dikilip: “-Hicaz halkının Tâciri Ebû Râfi’in ölümünü sizlere bildiririm!” diyerek seslendiği işitildi.Abdullah bin Atik arkadaşlarına: “-Artık, halâs! Yeter! Allâh, Ebû Râfi’yi öldürdü!”dedi.Fedâiler, su kanalında iki gün beklediler. Yahudilerin arama ve taramalarının yavşadığını anlayınca saklandıkları yerden ayrılıp Medine yolunu tuttular. Gündüzleri gizlendiler, geceleri yürüdüler. Gündüzün gizlendikleri zaman, aralarından birisi gözcülük etmekte, bir şey gör-dükçe, işaret vermekte idi. Böylece, yollarına devam ederek Medine’ye yakın Beyza mevkiine geldiler. Orada Abdullah bin Üneys gözcülük vazifesini üzerine aldı. Bir ara, işaret vererek arkadaşlarını koşturdu.Medine’ye yaklaştıkları sırada arkalarından yetişti arkadaşları: “-Sana ne oldu? Bir şey mi gördün de, bizi acele acele koşturdun durdun?”dedilerAbdullah bin Üneys ise: “-Hayır, bir şey görmedim. Fakat, size yorğunluk geldiğini anladı-ğım için, korkutarak sizi yürütmek istedim!”dedi.İslâm fedâi birliği, Resûlullâh’in huzuruna gelip Allâh düşmanı Ebû Râfi’in öldürüldüğünü haber verdiler.Ebû Râfi’i kimin öldürdüğü kesin olarak bilinmiyor. Abdullah bin Atik de, Abdullah bin Üneys de, onu kendisinin öldürdüğünü zan ve iddia ediyordu. Bunun üzerine, Resûlullâh (s.a.v): “-Haydi, kılıçlarınızı getiriniz!” buyurdu.Kılıçları gösterdiler. Abdullah bin Üneys’in kılıcına bakınca: “-Ebû Râfi’i, bu öldürmüştür: Onda, yemek eseri görüyorum!” buyurdu. Resûlullâh, Abdullah bin Atik’in ayağının incindiğini işitince: “-Uzat ayağını!”buyurdu.Abdullah bin Atik, ayağını uzattı. Resûlullâh (s.a.v), onu sıvazlar sıvazlamaz, sanki hiç ağrı sızı geçirmemişe döndü. “-İncindi yâ Resûlullâh!”dedi. Resûlullâh (s.a.v.) Mübarek elleriyle sıvazladı hiç olmamış gibi iyileşti.Şair Hassan bin Sâbit (r.a), Ebû Râfi’le, Kâ’b bin Eşref hakkındaki bir şiirinde şöyle dedi. “-Allâh, o topluluğu hayırla mükafatlandırsın ki, ey Ebû’l-Hukayk’ın oğlu! Ve sen ey Eşref’in oğlu! Onlar, sık ormanların arslanları gibi sevi-nerek zağlı kılıçlarla sizin yurdunuza kadar yürüdüler, size eriştiler. Bir anda öldürücü kılıçlarla ölüm şerbetini size içirdiler. Onlar, Peyğam-berlerinin dinine yardım için, mallarını ve canlarını giderecek herşeyi göze aldılar, hiçe saydılar!” 2Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh, bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-1-376
2- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-10-22-28