Hâvvat Bin Cübeyr Kimdir?
خَــوَّا تُ بْــنُ جُــبَــيْــر
Baba Adı : Cübeyr bin Nû’man, bin Ümeyye.
Anne Adı : Ğatafan Oğulları’ndan bir kadın idi.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben Miladi 587. yıl. Medine,
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicretin 40. Miladi 660 yılında Medine’de altmış küsur yaşlarında vefat etti. Kabri, Cennetü’l-Baki de dir.
Fiziki Yapısı : Orta boylu, esmer tenli güzel yüzlü, saçla-rını kınalardı. Çok iyi bir şair, ve aynı zamanda çok güzel bir sesi vardı.
Eşleri : Umeyre bint-i Hanzala, ve Fukayme oğul-larından ismi bilinmeyen bir kadın
Oğulları : Salih, Hubeyb, Sâlim Abdullah,
Kızları : Ümmü Sâlim, Ümmü’l-Kasım.
Gavzeler : Bedir, Uhud, Hendek, Beni Kureyza, Hay-ber, Mute. Mekke’nin Fethi, Huneyn, Tâif, Tebük, Yemâme, Suriye, ve Irak bölgesi seferleri.
Muhacir mi Ensar mı : Medineli Ensâr’dan dır.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Rivayeti var, sayısı belli değil.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Havvât bin Cübeyr bin en-Nû’man bin Ümeyye bin Ümrülkays (O, Bürek) bin Sâ’lebe bin Amr bin Avf bin Mâlik bin Evs el-Ensari el-Evsi dir.
Lakap ve Künyesi : Ebû Abdullah, Ebû Sâlih.
Kimlerle Akraba idi : Abdullah bin Cübeyr ile kardeştirler.
Hâvvat Bin Cübeyr'in Hayatı
Havvât bin Cübeyr (r.a), takriben Miladi 587 yıllarında Medine’de doğmuş olub, Hicri 40. Miladi 660 yıllarında Medine’de vefat etmiştir. Medine’de Cennetü’l-Baki Kabristanlığına defnedilmiştir. Babası; Cübeyr bin Nû’man bin Ümeyye, Annesinin ismi hakkında bilgi yoktur. Ancak annesinin Ğatafan Oğulları’ndan bir kadın olduğu da söylenir. Ensâr’dan Uhud Ğazvesi’nde Ayneyn Tepesi’ndeki okçuların kumandanı olan ve Uhud Savaşı’nda şehid olan, Abdullah bin Cübeyr (r.a)’ında kardeşidir. Evs, kabilesine mensub olmakla beraber bazı kaynaklarda Beni Hazrec’e nisbet edilmektedir.Havvât bin Cübeyr (r.a), Hicret-i Nebeviyye’den önce, İslâmiyet ile müşerref olmuş, Medineliler arasında ilk Müslüman olanlardan sayılmış, ve dolaysiyle, Medineli Müslümanlar arasındaki Sabikunu evvelinlerdendır. Havvât bin Cübeyr (r.a); orta boylu, esmer ve güzel yüzlü idi. Ağarmış sakallarını kına ile boyardı.Son derece aktif ve çalışkan bir sahabi olan Havvât bin Cübeyr (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’e en iyi hizmet edebilmek için nasıl yapacağını âdeta şaşırdı. O’nun, emirlerini yerine getirebilmek için, hiçbir engel tanımazdı. Bu hasletinin yanında son derece şecaâtli idi. Bu yüzden ilk ğazve olan Bedir Ğazvesi’ne gidilirken yolda Revhâ veya Safra denilen yerde ayağı kırıldığından Resûlullâh (s.a.v), tarafından Medine’ye geri gönderilmiş, bununla beraber, kendisini Ashab-ı Bedir’den kabul ederek, ona, Bedir Ashabı’na verilen ğanimet payının aynısı verilmiştir.Bir yıl sonra Uhud Ğazvesi’ne kardeşi Abdullah bin Cübeyr (r.a) ile birlikte iştirak etmiş, bu savaşta her iki kardeş ellerinden gelen her türlü çaba ve gayreti göstermişlerdir. Uhud Ğazvesi’nde, kendisi yaralanmış, Ayneyn Tepesi’nde ki, okçuların kumandanı olan kardeşi Abdullah bin Cübeyr ise şehid edilmiştir.Hicri beşinci yılda meydana gelen onbin kişilik bir kuvvetle Medine üzerine gelerek Medine’yi kuşatıb İslâm devletini kökten yok etmek iste-yen, en başta Mekke müşrikleri, onların kiraladıkları Ğatafan Oğulları, ve Yahûdilerden oluşan şer güçleri hiziblere karşı, Hendek müdafaasına katılmıştır. Hendek günü Havvât bin Cübeyr (r.a) der ki:“-Hendek Savaşı’nda kuşatılmış olarak bulunduğumuz sıralar da idi, Resûlullâh (s.a.v), beni çağırdı ve: “-Beni Kureyzalara git de bak gör, onlar bir gece baskını yapmaya- mı hazırlanıyorlar? Yoksa, herhangi bir yerden, bir açık gedikten, içeriye sızmaya mı çalışıyorlar? Bana haber getir!”buyurdular.Güneş batacağı sıralardaydı, Resûlullâh (s.a.v)’in yanından ayrıldım. Sel’ Dağı’ndan aşağıya doğru indim. Güneş batınca akşam namazımı kıl-dıktan sonra hareket ettim. Ratic yolunu tuttum. Sonra, Abdüleşhel Oğul-larının, sonra, Zührelerin mahallerine, daha sonra Buas mevkiine eriştim. Beni Kureyza Yahûdileri’nin, beni görmemeleri için, kendimi onlardan saklayıb gizledim. Bir müddet karanlıkta onların kalelerini gözetledim…Fakat günlerdir, açlık, yorgunluk ve uykusuzluktan olacak ki, birden beni uyku sarmış ve uyumuş kalmışım. Ben, uyurken ve haberim yokken bir adamın beni sırtlayıb yüklendiğini anladım. Adam, beni omuzladıktan sonra yürümeye başladı. Ve ben, bu olaydan korktum. Anladım ki, adam Kureyza Oğulları Yahûdilerinin ya casuslarından veya gözcülerindendir. O zaman öyle bir utandım ki, Resûlullâh’e karşı çok hâcil olurum dedim. Çünkü Resûlullâh (s.a.v), bize: “-Korkulu yerlerde sınır kapılarında çok dikkatli uyanık ve tetikte bulunun!”diye emr etmişti.Bana, yapmış olduğu bu telkin ve tembihlere göre davranmamıştım. Adam, beni acele kendi kalelerinin önüne kadar sırtında taşıyıb götürdü. Yahûdice konuşub duruyordu. Kalelerinin önüne gelince. Ona: “-Sırtındaki nedir?”diye sordular.O da: “-Boğazlanıb da, ölüsü kurtlara kuşlara sunulacak besili bir av ile müjdelerim sizleri!”dediğini anladım.Beni Kureyza Yahûdileri’nden hiçbirinin, hiçbir zaman, bellerinde baltaları bulunmadıkça bir yere gitmediklerini o anda hatırladım. Ellerimi yavaşça uzatıb adamın belinden baltasını aldım. Adam kale üzerinde bul-unanlarla konuşmakla meşğul iken, balta ile birden öyle bir vurdum ki, adamın ciğerini söktüm, çıkardım!”Adam’ın: “-Canavaaar….!” diye bağırmasiyle sesinin kesilmesi bir oldu.Yahûdiler kulelerinde hurma yaprakları ve dallarını yakarak ortalığı aydınlattılar. Adam ölü olarak yere düşmüştü. Bende hemen oradan uzak-laştım. Gerisi ne oldu bilmiyorum?! Gelmiş olduğum yoluma yönelerek izim sıra geriye döndüm. Cebrâil (a.s) gelmiş, bütün bu, olub bitenlerı Resûlullâh’a haber vermiş. Ben Resûlullâh (s.a.v)’in yanına varınca bana: “-Ey Havvât! Muzaffer ve muvaffak oldun!”buyurdular.Sonra da ashâbı çağırarak: “-Sorun, Havvât’ın başına gelenleri?”deyip birer birer onlara başım-dan geçenleri haber vermiş, ben de Ashabıyla otururken gelmiştim.Beni görünce: “-Kurtulduğun yüzünden belli!”buyurdular.Bende: “-Sizin yüzünüzden de sevinciniz belli Yâ Resûlallâh!”dedim.Resûlullâh (s.a.v): “-Başından geçenleri anlat bakalım, neler oldu?”buyurdular.Bende, olub biten her şeyi birer birer anlattım.Resûlullâh (s.a.v), bana: “-Doğrusun! Cebrâil’in bana aynen aktardığı gibidir!”deyinceAshâb-ı Kirâm: “-Doğrudur! Resûlullâh’de bize senden önce böyle anlattı!”dediler. 1Resûlullâh (s.a.v)’ın onu Beni Kurayza Yahûdilerine barış teklifiyle gönderdiği, fakat onların buna yanaşmadıkları de belirtilmekte, Havvât ile birlikte Kurayza Oğulları’na giden heyet arasında Sa’d bin Muâz, Sa’d bin Ubâde ve Abdullah bin Revâha’nın da bulunduğu kaydedilmektedir.Havvât bin Cübeyr (r.a), Hicri 8. yılda yapılan Mûte Seferi’ne iştirak edib etmediği hakkında net bir bilgi yoktur. Miladi 630 yılında Mekke’nin fethine iştirak etmiştir. Sonra Huneyn Ğazvesi’ne, sonra Tâif Kuşatması’-na Hicri 9. yılda Tebük Seferi’ne katılmıştır.Havvât bin Cübeyr (r.a), Hicri 10. Miladi 632 yılında yapılan Vedâ Haccı’na iştirak ettikten sonra, Resûlullâh (s.a.v)’in irtihalini görmüştür.Birinci halife Ebû Bekr (r.a), devrinde irtidat olayları baş gösterince Havvât bin Cübeyr (r.a), en başta Yemâme Savaşları’na iştirak etti. Daha sonra gerek Hz.Ebû Bekr ve gerek Hz.Ömer zamanlarında Suriye ve Irak taraflarındaki savaşlara fetihlere katılmıştır.Halife Hz.Osman (r.a) devrinde Havvât bin Cübeyr, birkaç savaşa iştirak ettikten sonra Medine’ye geri dönmüştür. Hz.Ali devrinde yaşının epeyce ilerlemiş olmasına rağmen Hz.Ali (r.a) tarafını iltizam ederek Sıffın Savaşı’na iştirak etmiştir.Onun şöyle bir kısası anlatılır:Sahâbilerin Resûlullâh (s.a.v) ile beraber yaptıkları bir yolculuk sıra-sında Mekke yakınlarında Merrü’z-Zehrân’da mola verildiği esnada bir ğrub kadını gören Havvât (r.a), kılık değiştirerek onların arasına katıldı. Tam o sıralar da çadırından çıkan Resûlullâh (s.a.v), kendisini farkedib yanına çağırdı. Başına geleceklerden korkan Havvât (r.a), kaybolan deve-sini aradığını söyledi. Onun bu sözüne inanmış gibi görünen, ayıbını yüz-üne vurmayan Resûlullâh (s.a.v), daha sonra ona rastladıkça: “-Şu kaybolan deveden ne haber?”diye kendisine takılırdı.Bu imalı sözlerden çok utanan Havvât bin Cübeyr, bir defasında: “-Müslüman olduğumdan beri o deve artık hiç kaybolmadı!”diye söyleyince; Resûlullâh (s.a.v), ona üç defa: “-Allâh, sana merhametiyle muamele etsin!”diye dua etti.Havvât bin Cübeyr (r.a)’ın güzel sesli bir şair olduğu bilinmektedir. Hz.Ömer ile birlikte Hacca giderlerken aralarında Ebû Ubeyde bin Cerrâh ile Abdurrahman bin Avf gibi nice sahabelerin de bulunduğu kafile içinde seher vaktine kadar kendi şiirlerinden meydana gelen medhiyeler okuduğu bilinmektedir.Havvât bin Cübeyr bunu şöyle anlatır:“-Yol arkadaşlarım bana şöyle dediler: “-Bize Dırar’ın şiirlerinden söyle!”Bunun üzerine Hz.Ömer şöyle dedi: “-Bırakın Ebû Abdullah, gönlünün duyğularını söylesin!”dedi.Seher vaktine kadar şiirler söyledim durdum. Ömer şöyle dedi: “-Ya Havvât, kes sesini artık yeter! Seher vakti geldi!”Havvât bin Cübeyr (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’den birkaç hadis rivâyet etmiş, kendisinden de Abdurrahman bin Ebû Leylâ, Âta bin Yesâr ve oğlu Salih rivayette bulunmuştur. Hayatının son yıllarında gözlerini kaybeden Havvât bin Cübeyr (r.a), Hicretin 40-42. Miladi 60-61-62-63 yıllarında Medine’de vefat etmiştir. 2Vâkidiye göre; Havvât bin Cübeyr (r.a), Hicri 40. Miladi 660 yıllar-ında, Merzubâni’ye göre ise; Hicretin 42. Miladi 622 yılında Medine’de 74 yaşlarında iken, Dâr’ı-Beka’ya rihlet etmiştir. Kendisi, Medine’de vefat ettiği zaman, hayatta kalan dört veya beş sahabiden biri idi. O tarihden sonra, Medine’de ikamet eden bir iki tane sahabe kalmış oldu.Hayatının son zamanlarında oğullarından Salih hayatta idi. Havvât bin Cübeyr (r.a), etrafındakilere nasihat ederken, hakimâne konuşurdu. İmam’ı Buhâri, onun hakimane sözlerinin olduğunu beyânla bir tanesini naklet-mektedir. Bu güzel sözlerinden birisi şöyledir: “-Günün evvelinde uyumak akılsızlık, ortasında uyumak akıllılık, sonunda uyumak ise ahmaklıktır!” 3Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-12-241
2- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-16-546
3- el-İsabe İbn-i Hacer el-Askalani-2-93-No-2300