Muâz Bin Amr Kimdir?
مُــعَــا ذُ بـِـنْ عَــمْــر
Baba Adı : Amr bin Cemuh.
Anne Adı : Hind bint-i Amr bin Haram bin Sâ’lebe bin Haram bin Kâ’b. Uhud şehidi Abdullah bin Amr bin Haram’ın da, kız kardeşidir.
Doğum Tarihi ve Yeri : Tarih yok, Medine doğumludur.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hz.Osman devrinde vefat etti, denilir.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Sübeyte bint-i Amr el-Hazreci dir.
Oğulları : Abdullah.
Kızları : Ümame.
Gavzeler : Bedir ve diğerleri.
Muhacir mi Ensar mı : 2.Akabe biatı’nda bulunmuş Ensâr dandır.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Muâz bin Amr bin Cemuh bin Zeyd bin Haram bin Kâ’b bin Ğanm bin Kâ’b bin Selimetü’l Ensâri el-Hazreci Beni Selemi’dir.
Lakap ve Künyesi : Bilgi yok.
Kimlerle Akraba idi : Uhud Şehidi Amr bin Cemuh’un oğlu, yine Uhud şehidi Abdullah bin Amr, bin Haram’ın yeğenidir.
Muâz Bin Amr'ın Hayatı
Muâz bin Amr, bin Cemuh (r.a) Medine’de doğdu, ancak hangi tarih-te doğduğu ise kesin belli değildir. Hazrec kabilesinin Seleme veya Selime kolundandır. Babası; Amr bin Cemuh ile Annesi Hind bin-i Amr bin Haram da sahabi olup, annesi Hind Abdullah bin Amr bin Haram’ın kız kardeşidir. Ensâr’dan olan Muâz bin Amr (r.a), genç sahâbilerden biridir. Genç yaşta Müslüman oldu. Kabile reisi olan babası Amr bin Cemuh’un İslâmiyeti kabul etmesi hususunda ikna etti. İkinci Akabe Biatı’ında bulundu ve Bedir Ğazvesi’ne katıldı.Muâz bin Amr (r.a)’ın neseb silsilesi: Muâz bin Âmr, bin Cemûh, bin Zeyd, bin Hâram, bin Kâ’b, bin Ğanm, bin Kâ’b, bin Seleme, el-Ensariy el-Hazrecî, Benî Selemî’ dir.Muâz bin Amr (r.a), ikinci Akabe bîatı’na yetmiş kişlik kafilede bulunarak İslâmiyeti kâbul etmiştir. Medine’ye dönüşte babası Amr bin Cemuh’a Müslüman olmasını teklif etmiş ise de, babası tahtadan yapmış olduğu puta tapmakta ısrar etmişti. Babası Amr bin Cemuh ise akıllı ve mantıklı bir insan olmasına rağmen bir türlü Müslüman olmaya yanaş-mıyordu. Bir gün Muâz bin Amr ile Muâz bin Cebel, yanlarına bir iki arkadaşını da alarak geceleyin babasının putunun olduğu yere gidip onu aldılar ve bir çukura attılar.Bu olay birkaç kez aynen tekrar edildi. Nihayet babası Amr bin Cemûh, putunu çukurdan aldı ve boynuna kılıcını asarak: “-Eğer, sen de zerre kadar bir değer varsa kendini bir daha bu hale düşürmekten korursun!”dedi.Ertesi gün, Muâz bin Cebel ve Muâz bin Amr, putun boynundan kılıcı alarak yerine köpek leşi astılar. Bu durumu gören Amr bin Cemûh: “-Kendisini koruyamıyan beni nasıl korusun?”deyib, Resûlullah’a giderek İslâm dinine girdi.Muâz bin Amr, Bedir Ğazvesi’ne iştirak etti. Bedir Ğazvesi’nde Ebû Cehl’i öldürenlerden biri olarak İslâm tarihinde isim yaptı.Bu olayı Abdurrahman bin Avf (r.a) şöyle anlatmaktadır:“-Bedir Savaşı’nda saflar arasında dururken sağıma soluma baktım. Birde ne göreyim, Ensâr’dan iki gencin arasındayım. Hep böyle iki güçlü insanın arasında olmayı içimden geçirdim. Gençlerden biri bana gözüyle işaret ederek: “-Amcacığım! Ebû Cehl’i tanıyor musun?”dedi.Ben de: “-Evet, tanıyorum! Ne yapacaksın?”diye sordum.O da: “-Resûlullâh’a sövdüğünü duydum. Kudret ve İradesiyle yaşadığım O Allâh’a yemin olsun ki onu görür görmez haklıyacağım ve bu uğurda öleceğim!”dedi.Hayretler içinde kaldım. Diğer genç de gözüyle işaret ederek aynı şeyleri söyledi. Çok geçmeden Ebû Cehl’i müşrikler içinde dolaşırken gördüm. Gençlere: “-Bakın, işte sorduğunuz adam!”dedim.Hemen kılıçlarını çekerek onun işini bitirdiler. Sonra dönüp hâdiseyi Resûlullâh (s.a.v)’e haber verdiler.Resûlullâh (s.a.v): “-Hanginiz öldürdü?”diye sordu.Onlardan herbiri: “-Ben öldürdüm!”deyince,Resûlullâh (s.a.v): “-Kılıçlarınızı sildiniz mi?”diye sordu.Onlar da: “-Hayır!”dediler.Resûlullâh, kılıçlarına bakınca: “-İkiniz beraber öldürmüşsünüz!”buyurdu.Ebû Cehl’in malını Muâz bin Amr ile Afra’nın oğlu Muâz bin Hâris arasında paylaştırdı.Aynı olayı Muâz bin Amr bin Cemûh şöyle anlatmaktadır:“-Halktan, Ebû Cehl’in çok güçlü olduğunu işittim: “-Kimse Ebû Cehl’e bir şey yapamaz!”diyorlardı.Bunu duyar duymaz harekete geçip onu aramaya başladım. Buldum. İlk Fırsatta bir kılıç darbesiyle bir bacağını ikiye biçtim. Ayağı bir tarafa fırladı. Düşen ayak, taşın üzerinden fırlayan hurma çekirdeğine benziyor idi. Tam bu sırada Ebû Cehl’in oğlu İkrime’de benim omuzuma bir kılıç darbesi indirdi. Bir kolum sadece küçük bir deri parçasıyla omuzuma bağlıydı. Bu vaziyette savaşmak beni çok yordu. Buna rağmen bütün gün savaştım. Kolum’da yanıma sarkıyordu. Bana dayanılmaz derecede eziyet vermeye başlayınca, eğilerek, ayağımla sarkan kolumun üzerine bastım ve onu çekip kopardım!” 1Başka bir rivayette ise: Muâz bin Amr, bin Cemuh der ki:“-Müşrikler Ebû Cehl’i erişilmez bir tarzda koruyorlar ve ona erişil-emez diyorlardı. Onların bu sözünü işitince ona doğru gittim yanına sokulmak imkanını bulunca üzerine saldırıp bir vuruşta bacağının yarısını ayağı ile birlikte kestim. Vallâhi o vurulunca onun yere düşmesi hurma çekirdek yemlerini döven değirmen taşının altından çekirdeğin sıçramasını andırıyordu.O sırada Ebû Cehl’in oğlu İkrime omuzumdan kılıcı ile vurup elimi kolumu kesti. Elim derisinden sallandı, kaldı. Çarpışmanın şiddeti bana onu unutturdu. O gün kesik elimi arkama atıp hep çarpıştım durdum. Bana kesik olan elim zahmet verince de ayağımı üzerine bastım. Sallanan elimi koparıp attım. Sonra İkrime’ye her yere sığınmak istediği zaman rastladım. Eğer o gün kolum yanımda sağlam olsaydı. Ona yetişir ve işini bitirirdim.Afra’nın oğlu Muâz bin Hâris ise, Ebû Cehl’i yaralanmış bir halde yerde görünce kımıldamayacak bir hale getirinceye kadar ona kılıç darbe-siyle vurdu. Sonra Muâz bin Amr ile Muâz bin Hâris Resûlullâh (s.a.v)’ın yanına vardılar. Ve hadiseyi anlattılar.Resûlullâh (s.a.v)’de: “-Ebû Cehl’i hanginiz vurdunuz?”diye sordu.İkisi de: “-Ben vurdum!”dediler.Resûlullâh (s.a.v.) de onlara: “-Kılıçlarınızı sildiniz mi?”diye sordu. “-Hayır silmedik!”dediler.Bunun üzerine Resûlullâh (s.a.v) onların kılıçlarını gözden geçirdi: “-Doğru, ikinizde vurmuşsunuz!”buyurdular.Ebû Cehl’in ele geçen kılıcını ve eşyalarını Muâz bin Amr, bin Cemuh’a verdi. Daha sonra, Abdullah İbn-i Mes’ûd, Ebû Cehl’in başını kesib gövdesinden ayırdı. 2Muâz bin Amr bin Cemuh (r.a) bundan sonra meydana gelen Uhud Ğazvesi’ne ve diğer ğazvelere sakatlığı nedeniyle katılamadı. Zira tek kollu kalmıştı.Resûlullâh (s.a.v): “-Ne güzel adam!”dediği birkaç kişi arasında Muâz bin Amr (r.a)’ın adınıda saymıştır. Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatına kadar Medine’de o hali ile çeşitli hizmetlerde bulundu. Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatından sonra birinci halife Hz. Ebû Bekr (r.a) dönemini ve ikinci halife Hz.Ömer devrini İdrak etti. Hz.Ömer (r.a) ona çok ihtimam gösterirdi.Abdullah bin Abbas’ın kendisinden rivâyette bulunduğu Muâz bin Amr (r.a)’ın buna rağmen uzun zaman yaşadığı da söylenir. Hz.Ömer’in hilafetinin son zamanlarında, Hicri 23. Miladi 643 yılında, başka bir görüşe göre ise, Hz.Osman’ın hilafetinin başlarında Hicri 24-25. Miladi 644-45 yıllarında Medine’de vefat ettiği belirtilmektedir.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-2-555-5562- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-9-151