Kâ’b Bin Ucre Kimdir?
كَــعْـــبُ بِــنْ عُــجْــرَة
Baba Adı : Ucre bin Ümeyye.
Anne Adı : Ümmü Kâ’b.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben Miladi 597.yıl Medine’de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 51-52-53. Miladi 671-72-73 yıllarında Medine de vefat etmiş olduğu söylenir.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : İshak, Muhammed, Abdullah. Rebiâ.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Mekke Fethi Huneyn ve Sonraki Seferler.
Muhacir mi Ensar mı : Ensâr’dan dır.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : 47 tane.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Kâ’b bin Ucre bin Ümeyye bin Adiy bin Ubeyd bin el-Hâris bin Amru bin Avf bin Ğanm bin Sevad bin Murey bin İraşe bin Amr bin Ğabile bin Kismil bin Ferran bin Beliy el-Beleviy.
Lakap ve Künyesi : Ebû Muhammed, Ebû İshak, Ebû Abdullah.
Kimlerle Akraba idi : Bilgi yok.
Kâ’b Bin Ucre'nin Hayatı
Kâ’b bin Ucre, Hazrec kabilesine hilf yoluyla mensub olan Beli bin Amr soyundandır. Medine doğumludur. Yetmiş beş veya yetmiş yedi yaşlarında iken Hicri 51-52-53. Miladi 671-72-73 yıllarında Medine’de vefât etmiş olduğundan, doğum tarihi takriben Milâdî 597. yılda Medine yakınlarında doğduğu tahmin edilmektedir. Babası Ucre bin Ümeyye, Annesi ise; Ümmü Kâ’b adında bir hanımefendi idi.Kâ’b bin Ucre (r.a), İslâmiyeti kabul etmeden önce evinde put bul-unduruyordu. Müslüman olması için yapılan tüm dâvetleri geri çeviriyor, tapınmış olduğu putundan asla vaz geçemiyordu. İslâmiyeti kabul eden dostu, Ubâde bin Sâmit (r.a) bir gün Kâ’b bin Ucre evinde yokken gidip putunu kırdı. Durumu öğrenen Kâ’b bin Ucre, büyük bir öfke ile Ubâde bin Sâmit’i aramaya çıktıysa da bir müddet sonra sakinleşti. Ve Ubâde bin Sâmit ile karşılaştığında ona Müslüman olduğunu açıkladı.Kâ’b bin Ucre’nin ne zaman Müslüman olduğu ve hangi Ğazvelere iştirak etmiş bulunduğu hakkında siyer kitablarında kesin bir kayıt bulun-mamaktadır. Ancak, Medine’de zaman zaman Resûlullâh (s.a.v)’i ziyaret eder ve zaman, zaman ashâb-ı kiram ile yapılan toplantılarda bulunurdu. Bu sebeple kırk yedi hadîs-i şerîf rivayet etmiştir.Kâ’b bin Ucre (r.a) şöyle rivayet etmektedir:“-Bir gün Mescid de, Ensâr’dan bir ğrub ile, Resûlullah (s.a.v)’ın huzurunda oturuyorduk. Muhacirlerden ve Benî Hâşim’den de birer cemâ-at orada bulunuyordu. Daha sonra, “-Resûlullâh (s.a.v)’e hangimiz daha yakınız, ve O, hangimizi daha çok seviyor? Diye münakaşaya başladık!”Ensâr dan, içlerinde benim de bulunduğum cemâat şöyle diyorduk: “-Biz, Ensâr, Allâh’ın Resûlüne îman ettik. O’na tabî olduk. Onunla beraber savaştık. Biz, O’nun düşman karşısında ön safta çarpışan bölüğü- yüz. Resûlullâh (s.a.v)’e en yakın ve O’nun en çok sevdikleri biziz!”dedikMuhacir kardeşlerimiz de şöyle diyorlardı:“-Biz, Muhacirler, yüce Allâh’ın emri üzerine Resûlullâh (s.a.v) ileberaber hicret ettik. Malımızı ve mülkümüzü ve çoluk çocuğumuzu terk edib buralara göç ettik. Sizin, savaştığınız bütün harblere biz de iştirak ettik. Sizin bulunduğunuz yerlerde bizler de bulunduk. Bu sebeblerden Resûlullâh (s.a.v)’e daha yakınız ve Onun en çok sevdikleri biziz!”dedilerHâşim oğulları kardeşlerimiz de: “-Biz, Resûlullâh (s.a.v)’ın âşiretindeniz. Sizin savaştığınız yerlerde bizler de savaştık. Sizin bulunduğunuz bütün yerlerde bizler de bulunduk. Resûlullâh (s.a.v)’e biz daha yakınız. En çok sevdiği de biziz!”dediler.Resûlullâh (s.a.v), Hücre-i Saâdetlerinden çıkıp yanımıza geldi ve: “-Neyin münakaşasını yapıyorsunuz?”buyurdu.Biz meseleyi anlattık: O zaman Resûlullah (s.a.v), Ensâr’a dönerek: “-Size kim itiraz edebilir? Elbette doğru söylüyorsunuz!” buyurdu.Muhacir kardeşlerimizin söylediklerini naklettik. O da: “-Doğru söylemişler. Bunu kim inkâr edebilir?!”dedi.Hâşim Oğullarının söylediklerini naklettik. Bu sefer, O yine: “-Onlar da doğru söylemişler. Buna kim karşı çıkabilir?”dedi.Daha sonra da: “-Aranızda bir hüküm vereyim mi?”buyurdu.Biz: “-Anamız babamız sana fedâ olsun yâ Resûlallâh, söyle!”dedik.Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurdu: “-Ey Ensâr! Ben sizin kardeşinizim!”Ensâr: “-Allâh-ü ekber! Kâbe’nin Rabbine hamd olsun ki, Resûlullâh (s.a.v) bizim tarafımıza geçti!”dediler.Resûlullâh (s.a.v) Muhacirlere dönerek: “-Size gelince, ey Muhacirler! Şunu bilin ki ben sizdenim!”buyurdu.Muhacirler: “-Allâh-ü ekber! Kâbe’nin Rabbine yemin olsun ki Resûlullâh (s.a.v) bizim tarafımıza geçti!”dediler.Daha sonra Hâşim Oğullarına dönerek: “-Size gelince, ey Hâşim oğulları! Siz, bendensiniz ve âhirette bana kavuşacaksınız!”buyurdu.Hepimiz, Resûlullâh (s.a.v)’ın söylediklerinden memnun ve hoşnut olarak oradan kalktık!”Kâ’b bin Ucre (r.a) anlatıyor:“-Resûlullâh (s.a.v) bir gün: “-Minberin yanında toplanın!”buyurdular.Toplandık. Minberin birinci basamağına çıkınca: “-Âmin!”dedi.İkinci basamağına çıkınca tekrar: “-Âmin!”dedi.Üçüncü basamağa çıkınca yine: “-Âmin!”dedi.Minberden inince kendisine: “-Ey Allâh’ın Resûlü! Bugün şimdiye kadar hiç yapmadığın bir şeyi yaptınız?!”dedik.Bunun üzerine şunları anlattı:“-Cebrâil gelerek: “-Ramazana yetişib’de affedilecek amel işlemeyenlerin burnu sürün-sün!”dedi.Ben de, “-Âmin!”dedim.İkinci basamağa çıkınca: “-Senin İsmini duyub’da sana Salâtü’s-Selâm getirmeyenlerin burnu sürünsün!”dedi.Ben de “-Âmin!”dedim.Üçüncü basamağa da çıkınca : “-Yanında anne babası veya bunlardan birisi ihtiyarladığı halde onlara hizmet ederek cennete giremeyenlerin de burnu sürünsün!”dedi.Ben de: “-Âmin!”dedim. buyurdular. 1Kâ’b bin Ucre (r.a) anlatıyor:“-Resûlullâh (s.a.v)’e geldim. Benzini solgun gördüm “-Canım sana fedâ olsun, yâ Resûlallâh, sana ne oldu?”dedim. “-Üç gündür ağzıma bir lokma yemek koymadım!”buyurdular.Bunu duyunca, hemen dışarı çıktım. Baktım, bir Yahûdi, develerini suluyordu. Bir kova karşılığı bir hurma alarak ona su çektim Bir miktar hurma elde edince, hemen onu, Resûlullâh (s.a.v)’e getirdim.Resûlullâh (s.a.v): “-Yâ Ka’b! Bunları da nereden buldun?”diye sordu.O’na her şeyi anlattım. “-Beni seviyor musun, yâ Ka’b?”buyurdular. “-Elbette seviyorum!”dedim. “-Beni, seven adamın başına, fakirlik, selin akışından daha süratle gelir. Senin başına da musibet gelecek. Bu musibetlere karşı şimdiden hazırlığını yap!”buyurdular.Daha sonraları Resûlullâh (s.a.v), onu göremez oldu. Merak edib: “-Kâ’b’a ne oldu?”diye sordu. “-O hastadır!”dediler.Resûlullâh (s.a.v) kalkıp yürüyerek Kâ’b bin Ucre’nın evine gitti ve: “-Müjde, yâ Kâ’b!”dedi.Bunu duyunca Kâ’b bin Ucre’nın annesi, oğluna: “-Haydi gözün aydın, Cennete giriyorsun!”dedi.Resûlullâh (s.a.v): “-Kim bunu diyen?”diye sordu.Ben hemen: “-Yâ Resûlallâh! O, benim annem dir!”dedim.Resûlullâh (s.a.v): “-Ey Kâ’b’ın annesi! Oğlunun Cennet’e gireceğini nereden biliyorsun? Belki Kâ’b, kendine fayda vermeyen bir şey söylemiş, faydalı işler yapmamıştır?!”dedi. 2Rivayet ettiği hadislerden biride şöyledir: “-Benden sonra bazı idareciler gelecektir. Kim onların yanına gider, yalanlarını doğrular ve haksız olan işlerinde onlara yardımcı olursa benden değildir, ben de onlardan değilim. O kimse, Kıyamet Günü benim havzımın başına yaklaşamayacaktır. Kim onların yanına gitmez, haksızlıklarında onlara yardımcı olmaz ve yalanlarını tasdik etmezse, o, benden dir, ben de ondanım ve o havuz başında benimle buluşacaktır!” 3Bu hadîs-i şerîf, Kâ’b bin Ucre (r.a)’in Ensâr dan olduğunu gösterdiği gibi, Resûlullâh (s.a.v)’in takip etmiş olduğu siyaseti de gayet güzel gös-termektedir. Kâ’b bin Ucre (r.a)’in, yukarıda belirtildiği üzere, hangi ğazvelere iştirak etmiş olduğu tam olarak kesin değildir. Ancak, Bey’atü’r-Rıdvan’a Mekke’nin Fethi’ne ve Huneyn Ğazvesi’ne Tâif Kuşatması’na iştirak etti. Ayrıca, Tebük Ğazvesi’ne Medine ve civarındaki bütün kabile-ler iştirak ettiği için Kâ’b bin Ucre (r.a)’ın da bu gazveye iştiraki kabul edilmektedir.Tebuk Seferi’ne çıkılırken sahabeden Vasile bin Eska şöyle anlatır: “-Ey kız kardeşim! Allâh, senin hayrını ve iyiliğini diledi Müslüman oldun. Öyle ise, bu kardeşini gazi cihazıyla cihazlandır. Yani yol hazırlı-ğımı azığımı koy! Çünkü, Resûlullâh (s.a.v) sefere kanatlanmak ve ğazaya çıkmak üzeredir!”dedi.Kız kardeşi, Vasile bin Eska’ye yol azığı olarak kova içinde bir müd un dan hamur yoğurdu. Kendisine bunu bir miktar hurma ile birlikte verdi. Vasile, azığını alınca Medine ye geldi. Fakat, Resûlullâh (s.a.v)’mı iki gün önce Mücahidlerle birlikte Tebük’e doğru hareket etmiş buldu. Geride ancak yolda geride gelmekte olan kafileler kalmıştı. Vasile bin Eska’yı sırtında taşıyacak bir binek hayvanı bulunamuyordu. Hemen Beni Kaynuka çarşısına gitti: “-Beni, hayvanına nöbetleşe bindirecek kim var?”Diyerek seslendi. Kendisi yaya olarak yürümeğe dayanamaz bir kimse idi. Onu, Kâ’b bin Ucre (r.a) yanına çağırdı: “-Ben, seni, gecede gündüzde nöbetleşe, yeme de ve içme de de ortaklaşa olmak üzre hayvanıma bindireyim!”dedi.Vasile bin Eska (r.a): “-Olur!”dedi.Kâ’b bin Ucre (r.a), Tebük’e varıb Resûlullâh (s.a.v) ile buluşuncaya kadar Vasile’yi hayvanına bindirdi.Vasile bin Eska (r.a): “-Allâh, onu hayırla mükafatlandırsın! Beni hayvanına nöbetleşe ve hatta fazlasıyla dahi bindirir. Kendisi ile yemek yerken de benim için elini yemekten kaldırır geri çekerdi diyerek iyiliğini anar dururdu!”der.Vasile bin Eska ashab-ı Suffe’den di. 4Tebük Seferi sırasında Dümmetü’l-Cendel Seferi’ne Vasile bin Eska ile Kâ’b bin Ucre’de katılmıştı. Vasile bin Eska ğanimet mallarından kendi hissesine düşen altı genç ve zinde deveyi sürüb, Kâ’b bin Ucre’nin çadırına kadar götürdü: “-Allâh, seni rahmetiyle esirgesin yanıma çık! Şu develerine bak ve onları teslim al!”dedi.Kâ’b bin Ucre (r.a) dışarı çıktı gülümsüyerek: “-Allâh, onları sana mübarek kılsın kardeşim. Ben, senden bir şey almak maksadıyla seni deveme bindirmiş değilim ki!”dedi. 5Hicretin 10. Miladi 632 yılında ifa edilen Veda Haccı’na ise bütün Müslümanların gittiği gibi Kâ’b bin Ucre’de gidip Haccı’nı edâ etmiştir.Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatlarından sonra, Hz.Ebû Bekr devrinde ise; mürtedlerin ortaya çıkması olayın da bu savaşlara iştirak etmiştir. Hz.Ömer devrinde Kâ’b bin Ucre (r.a)’in faaliyetleri meçhuldür. Ancak, Kûfe şehri inşa edildikten sonra Küfe’ye veya Basra’ya gittiği ve orada ikamet ettiği tarihen sabittir. İleriki yıllarda Küfe ve Basra’da hadis rivâyetiyle meşğul oldu. Bilâl-i Habeşi ve Hz.Ömer’den hadis rivâyet etti.Kendisinden oğulları, Abdullah ibn-i Ömer, Abdullah ibn-i Abbas, Câbir bin Abdullah, Abdurrahman bin Ebi Leylâ, İbn-i Sirin ve diğerleri rivâyette bulundu. Resûlullâh (s.a.v)’den kırk yedi hadis nakletmiş, rivâyet-leri Kütüb-i Sitte’de yer almıştır. Ahmed İbn-i Hanbel’in el-Müsned’inde de otuz iki hadisi mevcuddur.Kâ’b bin Ucre (r.a)’ın naklettiğine göre:Hudeybiye Seferi sırasında ihramda iken kulak memelerine kadar uzayan saçlarının bitlendiğini gören Resûlullâh (s.a.v) onun bu durumu ile yakından ilgilenmiş, saçlarını tıraş etmesini, fidye olarak da üç gün oruç tutmasını veya altı fakiri doyurmasını yahut bir kurban kesmesini emretmiş, bunun üzerine şu âyet nâzil olmuştur: “-Başladığınız hac ve umreyi Allâh için tamamlayın. Alı konu-lursanız kolayınıza gelen bir kurban kesin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsızlığı bulunan varsa onun fidye olarak oruç tutması veya sada-ka vermesi gerekir…!” 6Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatından sonra Kûfe’ye yerleşen ve ömrünün sonlarına doğru tekrar Medine’ye dönen Kâ’b bin Ucre (r.a) Hicri 51-52-53. Miladi 671-72-73 yıllarında Medine de öldüğü de zikredilmiştir. Kâ’b bin Ucre’nin isimleri bilinen çocukları, İshak, Muhammed, Abdullah ve Râbia’dır. Kendilerinden kırk yedi hadîs-i şerîf rivayet edilmiştir. 7Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-4-16612- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-921
3- Müsned-4-242
4- M.Âsım Köksal islâm Tarihi-16-150
5- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1098
6- Bakara-196
7- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-24-6-7