Haşim Bin Utbe Kimdir?
Baba Adı : Utbe bin Ebi Vakkas.Anne Adı : Halid bin Ubeyd el-Kinâni’nin kızı dır.
Doğum Tarihi ve Yeri : Tarih yok, Mekke doğumludur.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Sıffın Savaşı’nda şehid olmuştur.
Fiziki Yapısı : Yermük Savaşı’nda bir gözünü kaybetmişti.
Eşleri : 1-Ümeyme bint-i Avf 2-Ümmü İshak bint-i Sa’d bin Ebû Vakkas 3-Seyyide bint-i Kays ve Ümmü veledleri...
Oğulları : Abdullah, Abdurrahman, Abdülmelik, İshak, Beşir, Haşim bin Haşim.
Kızları : Ümmü’l-Hakem, Bilgi yok.
Gavzeler : Mekke fethi sonrası birçok savaşlara katıldı.
Muhacir mi Ensar mı : Mekke Fethin den sonra Medine’ye geldi.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Rivayeti var, sayısı belli değildir.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Yoktur.
Kabile Neseb ve Soyu : Haşim bin Utbe bin Ebi Vakkas Ebû Vak-kas’ın ismi Mâlik bin Uheyb bin Abdimenaf bin Zühre el-Kureyşiy ez-Zühri dir.
Lakap ve Künyesi : Mirkal Ebû Ömer, Haşim bin Utbe ez-Zühri.
Kimlerle Akraba idi : Sa’d bin Ebi Vakkas’ın kardeşi oğludur.
Haşim Bin Utbe Hayatı
Haşim bin Utbe (r.a) Mekke şehrinde doğdu. Hangi tarihte doğduğu ise bilinmemektedir. Mekke’nin fethedildiği gün kardeşi Nâfi’ ile beraber Müslüman oldu. Uhud Ğazvesi’nde Resûlullâh (s.a.v)’ın mübarek dişini şehid eden Utbe bin Ebi Vakkas’ın oğludur. Aynı zamanda Cennet ile müjdelenen Sa’d bin Ebi Vakkas’ın da kardeşi oğlu ve yeğeni ve damadıdır. Babası Utbe bin Ebi Vakkas, Sa’d bin Ebi Vakkas’ın baba bir kardeşidir. Utbe Mekke’nin fethinden önce İslâmiyeti kabul edemeden küfür üzere öldü.Haşim bin Utbe (r.a) Şecaatıyla tanınır. İman ettikten sonra bir çok savaşlara katılmıştır, bunlardan; Yermük Savaşı’na atlı bir birliğin kuman-danı olarak katıldı ve bu savaşta bir gözünü kaybettiği için kendisine; “Aver” tek gözlü lakabıyla hitab ederlerdi. Şam’ın fethinden sonra orada ikamet etti. Halife Hz.Ömer (r.a) onu Şamlılar’dan oluşan bir kıtanın başında Irak üzerine gönderdi. Amucası Sa’d bin Ebi Vakkas’ın emrinde Kâdisiye Savaşı’na katılarak ordunun sol kanadına komuta etti. Bu savaş-lardan sonra barış yolu ile Hulvân’ı fethetti. Daha sonra ise; emrindeki 12,000 kişilik bir kuvvetle seksen gün süren bir kuşatmadan sonra da Celûle’yi fethetti.Buralardan sonra İran bölgesinin ve, el-Cezire’de Harran bölgesi ve yakınlarındaki bir çok beldelerin fetihlerinde bulunmuştur. Ona, Fatihler Fatihi denmiştir.Halife Hz.Osman zamanında tek başına şevval hilâlini görerek iftar edip bayram yaptığı için cezalandırıldığı rivâyet edilir.Dördüncü halife Hz.Ali (r.a) ile Hz.Âişe, Zübeyr bin Avvam ve Talha bin Ubeydullah’ın taraf oldukları Cemel Vak’ası’ndan önce Hz.Ali (r.a), onu, oğlu Hasan ve Ammâr İbn-i Yâsir ile birlikte taraftar toplamak ve muhtemel bir çatışmaya hazırlanmak için Kûfe’ye gönderdi.Hz.Ali (r.a) ile Muâviye bin Ebû Süfyan arasında ki mücadelede Hz.Ali (r.a)’ın yanında yer aldı. Savaş oyunlarını çok iyi bilen, düşmanla-rına karşı seri hareketleri ve hızlı darbeleri sebebiyle “Mirkâl” lakabıyla anılırdı. Sıffın Savaşı’nda Basralılar’dan oluşan kuvvetlerin başında ordu-nun bayrağını taşıması Muâviye bin Ebû Süfyan ile Amr ibn-i Âs’ı korkuya düşürdü.Ebû Abdurrahman es-Sülemi anlatıyor:Hz.Ali (r.a) ile beraber Sıffın Savaşı’nda bulundum. Kendisine bir şey olmaması için yanına iki adam vermiştik. Fırsat bulur bulmaz karşı, tarafın üzerine hücum ettiği zaman, kılıcı alkana boyanıncaya kadar savaştı. Sonra döndü ve: “-Beni mazur görün. Kılıcımın ağzı körelinceye kadar dönmemeye yemin etmiştim!”dedi.Ammâr İbn-i Yâsir (r.a) ve Haşim bin Utbe (r.a)’i de saflar arasında koşarlarken gördüm.Ammâr İbn-i Yâsir (r.a): “-Yâ Haşim! Vallâhi bu Muâviye’nin tuttuğu yol, hayırlı bir yol değil- dir. Ordusu’da mutlaka mağlûb olacaktır! Yâ Haşim! Cennet kılıçların altındadır! Bugün dostları, Muhammed (s.a.v) ve arkadaşlarına kavuştu. Yâ Haşim! Bu şaşı Muâviye’de hayır yok. Ona güç yetmeyecek!”dedi.Haşim bin Utbe ise, bayrağı sallayarak: “-Şaşı Muaviye, soyuyla ilgili bir takım taleblerde bulunuyor. Zaman onun taleblerine cevab verib onu bıktıracak. Mutlaka hezimete uğraması veya uğratılması gerekir!”Sonra, Ammâr, Sıffın Vadisi’nde yerini aldı. Muhammed (s.a.v)’in Ashâbı’nın onun peşinden gittiğini, onu âdeta, kendilerinin bayrağı telakki ettiklerini gördüm. Sıffın Savaşı’nda Resûlullâh’ın Ashâbı’nın Ammar’ın peşinden gittiklerini gördüm. Ammar, Hz.Ali (r.a)’nin sancağını taşıyan Haşim bin Utbe’nin yanına geldi ve: “-Yâ Haşim! Yürü, Cennet kılıçların gölgesi altındadır. Ölüm mız-rakların ucundadır. Cennet kapıları açılmış, hurileri süslenmiştir. Bugün dostları Muhammed (s.a.v) ve Ashâbı’na kavuşacaktır!” dedi.İkisi beraber hücuma geçip şehit edildiler. İşte o zaman Hz.Ali ve arkadaşları Şamlı’lara Muâviye’nin ordusuna karşı dehşetli bir hücuma geçtiler. Sanki bu iki şehit onların sancağıydı. 1Başka bir rivayette ise:Ammar İbn-i Yâsir Sıffın Savaşı’nda şöyle dedi: “-Ey Müslümanlar! Cennetten mi kaçıyorsunuz? Ben, Yâsir’ın oğlu Ammar’ım, Cennetten mi kaçıyorsunuz? Yâsir oğlu Ammar’ım! Benim yanıma gelin!”diyordu. 2Sıffın Savaşı devam ettiği bir sırada Haşim bin Utbe ortaya atılmış ve akşam üzeri halka seslenerek şöyle demişti: “-Evet ey yoldaşlar! Allâh’ı ve ahiret yurdunu arzu edenler benim yanıma gelsin!”Bunun üzerine bir çok kimse etrafında toplanmış, o da Şamlılar üze-rine birkaç kez saldırı da bulunmuştu. Ancak Şamlılar ona karşı direnmiş-ler, Haşim bin Utbe büyük çarpışmalara girişmiş ve yanındaki arkadaşları-na şöyle demişti: “-Sakın onların böyle direnip durmaları ve savaşa devam etmeleri sizi korkuya düşürmesin. Vallâhi onların böyle direnmeleri Arablık damarları-nın kabarmasından ve şu ellerinde tuttukları sancakları korumak amacın-dan başka bir şey değildir. Onlar dalâlet içinde, siz ise Hak üzeresiniz!”Sonra yanındaki arkadaşları aralarında bulunan Kûr’an hafızları ile birlikte onları savaşa teşvik etmiş ve hep birlikte savaş meydanına atılmış-lar ve sevinebilecekleri birçok başarılar elde etmişlerdi. Onlar böyle çarpışıp dururken genç bir adam karşılarına çıkıp şöyle bağırıp çağırmıştı:“-Ben, Ğassan Oğulları’nın evlâtlarındanım!Gün bu gündür, gün Osman’ın günüdür!Ve bize şu haber ulaştı ki.Affân’ın oğlunu Ali öldürmüştür!”Sonra eline kılıcını alan bu genç birden etrafına saldırmış, küfredip önündekilere lânet okuyup durmuştu. Onun böyle davrandığını gören Haşim bin Utbe şöyle demişti: “-Ey adam! Senin söylediğin bu sözün ardından düşmanlık gelir. Düşmanlığın getirdiği savaştan sonra da hesab vardır. Allâh’dan kork. Sen bu işin erbabı değilsin ve sen buraya kendi iradenle de gönderilmiş de değilsin!”Ancak bu genç adam ortaya atılarak: “-Ben sonuna kadar savaşacağım! Çünkü sizin başınızdaki adam namaz kılmıyor ve siz de namaz kılmıyorsunuz. Sizin adamınız bizim halifemizi öldürdü ve siz de bu konuda ona yardım ettiniz!”Diye konuşmuş, Haşim bin Utbe, ona şöyle karşılık vermişti: “-Sana ne Osman’dan. O’nu Resûlullâh (s.a.v)’ın ashabı ve ashabının çocukları ile Kûr’ân-ı gayet iyi okumasını bilen kimseler öldürdü. Onlar gerçekten dinlerine bağlı, ilim sahibi kimselerdir. Aslâ bir göz kırpması kadar bile olsun dinin emirleri ihmal edilmemiştir. Senin bizim adamımızın namaz kılmadığını iddia etmene gelince; Vallâhi o Allâh’ın bütün kulları arasında en çok namaz kılan ve dinde fakih olan bir kimsedir. O Allâh’ın dininde Resûlullâh (s.a.v)’e en yakın olan bir kimsedir. Ve şu anda benim yanımda görüp durduğun şu adamların hepsi gece namazı ve Teheccüd kılan kimselerdir. Bu şaki adamlar seni sakın aldatmasınlar!”Haşim’in sözlerini işiten bu genç adam: “-Peki ben bundan sonra tevbe edebilir miyim?”diye sorunca;Haşim: “-Evet, Allâh’a tevbe et. Allâh da senin tevbeni kabul eder, çünkü Allâh kullarından tevbeyi kabul edip onların günahlarını da affeder!”Bu şekilde adam geri dönüp gitmiş.Şam halkı ona: “-Seni aldattı!”demişler,Genç adam ise: “-O bana öğüt verdi!”şeklinde onlara cevab vermişti.Sonra Haşim bin Utbe ve adamları zafer işaretlerini görünceye kadar kahramanca çarpışıp durmuşlardı. O gün güneşin batmasından çok kısa bir müddet önce Tenûh kabilesinden bir askeri birlik onlara karşı çıkmış idi. O gün meydana gelen çarpışmalarda dokuz ve on kişi öldürülmüştü. Hâris el-Münzir et-Tenûhi Haşim’in üzerine hamle yapmış, fakat Haşim onu yere yıkarak yaralamıştı. 3Haşim bin Utbe (r.a) Sıffın’deki muharebelerin birinde bütün gün var gücüyle çarpıştıktan sonra zifiri akşam karanlığında Hâris bin Münzir tarafından öldürüldü. Ölmeden önce bir ayağını kaybettiği zikredilmiştir. Şamlılar’ı sevindiren bu ölüm haberi Hz.Ali’nin ve Irak ordusunun derin üzüntüsüne sebeb oldu.Başta Hz.Ali (r.a) olmak üzere Haşim’in oğlu Abdullah ve Ebû’t-Tufeyl Âmir bin Vâsile onun hakkındaki tessürlerini mersiyeleriyle dile getirdiler.“Mirkal” diye tanınan ünlü ve cesur bir kişidir; Sa’d bin Ebi Vakkas’ın kardeşinin oğludur. Dulâbi der ki: “-Mirkal lakabını almasının sebebi şudur: harblerde çok süratliydi. Kelime olarak “el-Irkal” kökünden gelmedir. Süratli olmak demektir. Bir tür saldırı anlamına gelir!”Heysem bin Adiy der ki:“-Fars kralı Yezd-ü Cerd ile yapılan savaşta amcası Sa’d bin Ebi Vakkas, onun, eline sancağı vererek ordunun başına geçirdi. Böylece Celûla Savaşı meydana geldi.Haşim bin Utbe; Resûlullâh’ın şöyle buyurduğunu işittim der: “-Müslümanlar, Arab yarımadası’na, İran ve Rum’a, tek gözlü Deccâl’e ğalib gelecektir!”…. 4Haşim bin Utbe (r.a)’nin kabri, Suriye’nin Raka şehrinde dir.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-2-566
2- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-4-1399
3- İbn-i Esir fi’t-Tarihi Kâmil tercemesi-3-317-318
4- el-İsabe İbn-I Hacer el-Askalani-4-601-No-8918