Meymûne Bint-i Hâris Kimdir?
مَـيـمُـونَـة بِـنْـتِ اْلحَـارِث
Baba Adı : Hâris bin Hazn (Harisü’l-Hilâliye)
Anne Adı : Hind bint-i Avf bin Züheyr, el-Kureyşi
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben Miladi 590 veya 594 yıllarında Mekke’de dünyaya ğeldi.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicretin 51-56. Miladi 671-76 yıllarında 80 küsur yaşlarında Mekke’nin Serif mevkiinde vefât etti. Kabri oradadır.
Fiziki Yapısı : Orta boylu, güzel bir hanım annemizdir.
Eşleri : 1-Mes’ûd bin Amr 2-Sehcere bin Ebû Rühm bin Abdulûzza 3-Resûlullâh (s.a.v).
Oğulları : Yok.
Kızları : Yok.
Gavzeler : Bazı ğazvelere katıldı.
Muhacir mi Ensar mı : Mekke’den, Medine’ye, Muhacir dir.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : 76 tane.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : Meymûne, Berre bint-i Hâris bin Hazn bin Züheyr bin el-Huzem bin Rüveybe bin Abdullah bin Hilâl bin Amr bin Sâ’saâtü’l-Hilâliye’dir.
Lakap ve Künyesi : Ümmü’l-Mü’minin.
Kimlerle Akraba idi : Resûlullâh (s.a.v)’in onbirinci hanımlarıdır. Hz.Abbas’ın eşi Lübabetü’l-Kübra, Hz.Ca’fer’in eşi Esmâ bint-i Ümeyse, Hz.Hamza’nın eşi Selmâ bint-i Ümeys, Hz.Hâlid bin Velid’in annesi Lüba-betü’l-Suğra’nın bacıları, Hâlid bin Velid ile Abdullah ibn-i Abbas’ın teyzeleridir.
Meymûne Bint-i Hâris'in Hayatı
Hz.Meymûne bint-i Hâris (r.a), takriben Miladi 590 veya 594 yılları civarında, Mekke şehrin’de dünyaya ğeldiler. Kabile ve Neseb silsilesi ise: Meymûne, (Berre) bint-i Hâris bin Hazen bin Büceyr bin el-Huzem bin Rüveybe bin Abdullah bin Hilâl bin Amr bin Sâ’saât’ül-Hilâliye’dir. Babasının ismi: Hâris bin Hazen bin Büceyr, Harisü’l-Hilâliye künyesi ile meşhur olmuştur. Babasının soyu Resûlullâh (s.a.v)’ın onsekizinci göbek-ten dedesi olan Mudar’da birleşir.Annesi: Hind bint-i Avf bin Züheyr el-Kureyşi’dir. Meymune (r.a) validemiz’ın annesi, Mekke’nin çok sayğın hanımlarından biridir. Annesi Hind bint-i Avf, birkaç kez evlenmiş olub bu evliliklerindende dokuz tane kızları vardı. her bir kızını Mekke’nin önemli âilelerinden birine vererek, onlarla âilevi bağlar tesis etmiştir.Büyük âlim İbn-i Habib: “-Hind’in sahib olduğu damatlar kadar asil damatlara sahib hiç bir Arab kadını yoktur!”demektedir. 1Meymune (r.a)’ın, Anne, veya anne baba bir bu kız kardeşlerinin hepside islâm tarihinde çok meşhur olmuş kişilerdir ki, Resûlullâh (s.a.v) bu bahtlı bacılara: “-Mü’mine kardeşler!”pâyesi’ni vermiştir. Bu kızkardeşler şöyledir.Anne baba bir kardeşleri:1- Meymûne bint-i Hâris, İslâmdan önce, Câhilliye devrinde Mes’ûd bin Amrü’s-Sekafi ile evli iken onunla anlaşamıyarak ayrıldı. Bu evlilik-ten sonra da, Sehcere bin Ebi Rühm bin Abduluzza ile evlenmişti. O da vefât edince, dul kaldı. Daha sonra Resûlullâh (s.a.v) ile evlendi.2-Lübabetü’l-Kübra Ümmü’l-Fadl; Hz.Abbas’ın hanımı, Abdullah bin Abbas, Fadl, Kusem, Mabed, Abdurrahman, ve Meşhur hanım muhaddis ve âlimlerden olan Ümmü Habibe’nin Anneleridir.3-Lübabetü’l-Suğra; Velid bin Muğire’nin eşi, Hz.Hâlid bin Velid’in muhterem annesi dir.4-Âsmâi, Ubeyy bin Halef’in eşidir.5-Azze, Ziyad bin Abdullah bin Mâlik’in hanımıdır.Anne bir kız kardeşleri ise şunlardır;1-Zeyneb bint-i Huzeyme: ilk önce, Resûlullâh (s.a.v)’ın amcası oğlu Tufeyl bin Hâris ile evliyken ondan boşandı. Sonra, diğer kardeşi Ubeyde bin Hârise ile evlendi. Onun Bedir’de şehâdetinden sonra, Abdullah bin Cahş ile evlendi. Onun’da Uhud’da şehâdetinden sonra Resûlullâh (s.a.v) ile evlendi, üç beş ay sonra da vefat ettiler.2-Esmâ bint-i Ümeys’e, Hz.Câ’fer bin Ebû Tâlib (r.a)’in eşi, onun şehâdetinden sonra, Hz.Ebû Bekr (r.a) ile evlendi. Onun vefatından sonra ise, Hz.Ali bin Ebi Tâlib (r.a) ile evlendi.3- Selmâ bint-i Ümeys’e, Hz.Hamza (r.a)’ın eşi, onun Uhud’da şehid olmasından sonra, Şeddâd bin Hâdiyyü’l-Leysi ile evlenmiştir.4- Selâme bint-i Ümeys’e, sahabeden Abdullah bin Kâ’b’ın eşidir.İslami kaynaklarımız Meymûne (r.a)’nin asıl isminin saliha ve hayırlı kadın anlamına gelen Berre olduğunu, ancak böyle isimleri insanın kendi kendini temize çıkarması ve gurura kapılması olarak değerlendiren Resûlullâh (s.a.v), onunla evlendikten sonra, Berre ismini yine cömert, dürüst, veya itaatkâr anlamlarına gelen Meymûne olarak değiştirmiştir.Hz.Meymûne (r.a), İslâm gelmeden önce, Câhilliye devrinde Mes’ûd bin Amrü’s-Sekafi ile evli iken onunla anlaşamıyarak ayrılmak zorunda kaldı. Bu evlilikten sonra da, Sehcere bin Ebû Rühm bin Abduluzza ile evlen-mişti. O da vefât edince, dul kaldı. Resûlullâh (s.a.v)’ın sevgili Amucası Hz.Abbas (r.a), dul kalmış olan bu Mü’mine baldızı Hz.Meymûne bint-i Hâris’i, Resûlullâh’a hep övmüştü.Resûlullâh (s.a.v), ve sahabeler, hicri altıncı yılın sonlarına doğru, Zilkade, ayında sırf Umre yapmak için Mekke’ye gittiklerinde Hudeybiye denen yerde, müşriklerin engellemesinden dolayı, o, yıl Umre yapamamış-lardı. Uzun bir tartışma ve pazarlıklardan sonra Hudeybiye’de iki taraf bir anlaşma yapmışlardı. Bu anlaşma gereği Resûlullâh ve sahabeler ancak bir yıl sonra, üç günü geçmemek şartıyla Mekke’ye gelecekler, ve Umrelerini kaza ettikten sonra derhal Mekke’yi terk edeceklerdi.Hudeybiye anlaşmasından tam bir yıl sonra, hicretin yedinci yılının Zilkade ayında, idi ki: Resûlullâh ve sahabeler, bir yıl önce yapamadıkları Umre’lerini kaza etmek üzere Medine’den yola çıkmadan önce, Amucası Hz.Abbas (r.a)’ın çok tavsiye ettiği, baldızı Hz.Meymûne bint-i Hâris’i kendisine nikahlamak üzre, Azadlı kölesi Ebû Râfi’ ile, Ensârdan bir zât olan Evs bin Havli’yi Mekke’ye dünürlüğe göndermiş bulunuyordu.Resûlullâh (s.a.v) Kaza Umre’si için yola çıkıp Cuhfe’de bulunduğu sırada, Amucası Hz.Abbas’la buluşunca, Hz.Abbas (r.a): “-Yâ Resûlallâh! Meymûne bint-i Hârise, dul kaldı. Onu, kendine zevceliğe alsan olmaz mı?”diye bir daha teklifte bulunarak hatırlatmıştı.Oysa ki; Resûlullâh (s.a.v), kafile daha Medine’den yola çıkmadan önce, Hz.Meymûne’ye dünürlük yapmak üzere âzadlı kölesi Ebû Rafi’ ile Ensâr’dan Evs bin Havli’yi Mekke’ye göndermişti bile. Hz.Abbas (r.a), herhalde bundan haberdar değildi?.Resûlullâh (s.a.v)’ın önden göndermiş olduğu elçiler Mekke’ye var-dılar, Meymûne (r.a)’ya, Resûlullâh (s.a.v)’ın kendisi ile evlenmeye tâlibli olduğunu haber verdiler. Meymûne (r.a), Resûlullâh (s.a.v)’ın bu mutlu evlenme teklifi haberini, deve üzerinde bulunduğu sırada alınca: “-Deve’de, üzerindeki’de, Resûlullâh (s.a.v)’ın dır!”dedi.Kendisini, Resûlullâh (s.a.v)’me bağışladı. Gereğinin yapılmasını da, kız kardeşi olan Ümmü’l-Fadl’a, o da, kocası Hz.Abbas’a bıraktı. Bunun üzerine, Hz.Abbas, Resûlullâh (s.a.v)’den dörtyüz dirhem mehr alarak, Mü’mine baldızı Hz.Meymûne’yi yeğeni Resûlullâh (s.a.v)’e, nikahladı. 2Abdullah İbn-i Abbâs’dan yapılan bir rivâyete göre:Resûlullâh (s.a.v), Hâris’in kızı, ve teyzem Meymûne ile nikâhlandı. Bu esnada Mekke’de üç gün kalmış, Üçüncü günü Huveytıb bin Abdül-uzza beraberinde Kureyş’den bir ğrub insanla Resûlullâh’a gelerek: “-Verdiğimiz mühlet doldu. Artık Mekke’yi terket!”dedi.Resûlullâh (s.a.v)’de: “-Eğer, biraz daha mühlet verirseniz, aranızda düğünümü yapar ve size bir ziyafet çekerim! Ne dersiniz?”diye sorunca,Onlar: “-Senin ziyafetine ihtiyacımız yok. Çık, git buradan!”dediler.Bunun üzerine, Hâris’in kızı Meymûne’yi de alarak şehri terketti. Serif’e varınca orada düğününü yaptı!”demektedir. 3Bir başka bir rivâyette; Kaza Umre’sini yaparken Resûlullâh (s.a.v), Mekke’de üç gün kadar oturdu. Mekke evlerinden hiçbir evin çatısı altına girmedi. Mekke’nin Ebtah semtinde kendisine deriden yapılmış bir çadır kurulmuştu. Mekke’den ayrılıncaya kadar bu çadırda kaldı. Zaten sefer-lerinde, evlerde oturmazdı. Resûlullâh (s.a.v), Mekke’de üç gün oturdu. Bununda sebebi ise; Hudeybiye Andlaşması idi.Resûlullah (s.a.v), bu andlaşma gereği, yarım kalan Umre’sini kaza etmek için, bu andlaşma tarihinden itibaren en az bir yıl sonra, Mekke’ye gelerek yarım kalan Umre’sini kaza edecek. En fazla üç gün içersinde bu Umre’sini bitirib, Mekke’yi terk edecekti.Hudeybiye andlaşma şartlarına göre Resûlullâh (s.a.v)’ın Mekke’de Umre’sini kaza etmek için kalacağı üç günlük müddet dolmuş bulunu-yordu. Mekkeliler onun çıkmasını istediler.Resûlullâh (s.a.v): “-İsterseniz, âilemle evlenme törenini yapmak üzere burada üç gün daha oturayım ve vereceğim düğün ziyafetine sizi de çağırayım?”dedi.Bu daveti yapmak için, Kureyşilere, Hz.Osman (r.a) ile haber saldı. Resûlullâh (s.a.v), bu vesile ile Kureyşilerı kendine ısındırmak istemişti. Kureyş müşrikleri, Hz.Ali (r.a)’in yanına geldiler: “-Artık, yanımızdan ayrılıb git! Müddet dolmuştur! diye efendine git söyle!”dediler.Resûlullâh (s.a.v)’e, Hz.Ali (r.a) ile haber saldılar. Kureyş müşrik-leri, Resûlullâh (s.a.v) ile Ashabı’nı Mekke’den çıkartma işini Huvaytıb bin Abduluzza’ya havale etmişlerdi. Müşrikler, Resûlullâh’a, Hz.Ali ile haber salmakla da, kalmadılar. Huvaytıb bin Abduluzza ile Süheyl bin Amr, birlikte kalkıb Resûlullâh (s.a.v)’ın yanına kadar geldiler. O sırada Resûlullâh (s.a.v), Medineli Müslümanların meclislerinden bir mecliste oturmuş, konuşuyor ve yanında Ensâr’dan Sa’d bin Ubâde bulunuyordu.Kureyş temsilcileri şöyle dediler: “-Yâ Muhammed! Müddetin dolmuştur. Çık git artık yanımızdan!”Resûlullâh (s.a.v): “-Ben, sizden bir kadını nikâhlamıştım. Onunla evlenme törenini yapıncaya kadar bırakılmamdan size ne zarar gelirdi? Ne olurdu, beni bıraksaydınız da, evlenme törenimi aranızda yapsaydım. Sizin için yapa-cağımız düğün yemeğimizde bulunsaydınız? Böyle yapmak, size düşmez, yaraşmaz mıydı?!” buyurdu.Kureyş temsilcileri: “-Senin düğün yemeğinde bulunmak, bize gerekmez! Bize, ne sen, ne de, düğün yemeğin gerek! Hemen çık git, artık yanımızdan!”diyerek: “-Yâ Muhammed! Allâh’ın aşkına söyle! Toprağımızdan muhakkak çıkıp gideceksin! Diye aramızda seninle müahade yapmadık mı? İşte o üç günlük müddet de dolmuştur!”dediler.Sa’d bin Ubâde, onların Resûlullâh (s.a.v)’e karşı böyle sert ve kaba konuştuklarını görünce son derecede kızdı. Süheyl bin Amr’a: “-Ey anasının bilmem nesini………yiyesi adam yalan söylüyorsun. Burası, ne senin ne de babanın toprağıdır. Şunu bil ki Resûlullâh (s.a.v), ancak buradan kendisi istemedikçe çıkmaz. Vallâhi, O, buradan, ancak, muahadeye uyarak rızası ile çıkar gider. Yoksa zorla çıkıb gitmez!”dedi.Sa’d bin Ubâde’nin bu sözleri üzerine, Huveytib bin Abduluzza ve Süheyl bin Amr sustular ve sindiler. Resûlullâh (s.a.v)’de bunun üzerine gülümsedi. Sonra da: “-Ey Sa’d! Konak yerimizde kavmimizden, bizi ziyarete gelenleri incitme!”buyurdular.Resûlullâh (s.a.v) daha sonra: “-Müslümanlardan hiçbir kimse, burada akşama kadar kalmayacak Mekke’yi terk edecek, ve yola çıkacaktır!”diyerek göç emrini halka duy-urması için, Ebû Rafi’a emretti.Resûlullâh (s.a.v)’de hemen devesine bindi. Derlenib toparlanabilen Müslümanlarla birlikte Mekke’den ayrılarak Mekke’nin dışında ki Serif mevkiine varıb orada konakladı. Arkadan gelen Müslümanlar da, orada toplanıb tamamlandılar.Resûlullâh (s.a.v), Mekke’den çıkarlarken, Amcası Seyyid’ü-Şüheda Hz.Hamza’nın, eşi ve Hz.Meymûne’nin bacısı Selmâ bint-i Umeys’den doğma kızı Umâme bint-i Hamza, Mekke’de bulunuyordu. Mekke’ye gel-indiği sıralarda, Hz.Ali, Resûlullâh (s.a.v)’e: “-Amucamızın biricik yetim kızını, şu müşriklerin arasında ne diye bırakalım?”demiş, Resûlullah (s.a.v)’de bunu olumlu karşılamıştı.Hz.Ali (r.a), amcası kızı Ümame’yi, erkekler arasında Kâbe’yi tavaf ederken görüb elinden tutmuş ve hanımı Hz.Fâtıma’nın yanına getirmiş: “-Amucanın kızı yanında dursun!”demiş onu, Hz.Fâtıma’nın deve-sinin hevdecine koymuştu.Resûlullah, Mekke’den ayrılırken, Ümâme: “-Amuca! Amuca!”diyerek seslenib, Resûlullâh (s.a.v)’in peşinden koşmuş, Resûlullah (s.a.v)’de onu alıb Medine’ye getirmiştir.Resûlullâh (s.a.v), Ebû Rafi’i, Hz.Meymûne (r.a)’nin göç hazırlığını görmek ve onu getirmekle vazifelendirmişti. Ebû Rafi’, akşama kadar Hz.Meymûne (r.a)’nin işleriyle uğraştı. Resûlullâh (s.a.v)’in arkasından, akşamleyin Hz.Meymûne ve onun yanında bulunanlar, hep birlikte yola çıktılar. Yolda, Anâ mevkiinde, müşriklerin ayak takımı ile karşılaştılar. Onlar Resûlullâh ve Hz.Meymûne’ye dil uzatmağa başladılar.Ebû Rafi’, Hz.Meymûne’ye: “-Onlardan herhangi birisini, arkadaşlarından ayrılarak gelib sana sataşmasını bekle!”dedi.Onlar, böyle bir şey yapmadılar. Bunun üzerine, Ebû Rafi’, onlara: “-Siz, bizden ne istiyorsunuz? Vallâhi süvariler ve silahlar, Mekke yakınlarında işte, Batn-ı Ye’cec’de bekliyor! Siz anlaşmayı bozmak mı istiyorsunuz?”deyince müşrikler, başlarını önlerine eğdiler, dönüb gittiler.Ebû Rafi’ ve yanında bulunanlar, Batn-ı Ye’cec’e vardılar. Oradaki süvarilerle birlikte bütün gece yola devam ettiler. Nihâyet Serif’e geldiler. Serif, Mekke’ye altı mil bugün ise yirmi kilometre uzaklıkta bir yerdedir. Mescid-i Âişe ile Batn-ı Merv arasındadır. Tenim’in çok yakınındadır. Hz.Meymûne (r.a)’nın, Mekke’de birtürlü yapılamayan evlenme töreni, işte bu Serif denilen yerde yapıldı.Hz.Meymûne’den: “-Resûlullâh (s.a.v), Benim ile ihrâm hali dışında iken nikâhlandı. Ve, ihram hali dışında Serif’de benimle gerdeğe girdi!”diye rivâyet edilir.Resûlullâh (s.a.v) akşamleyin Serif’den ayrıldı. Geceleri serinde yola devam ederek Zilhicce ayında Medine’ye vardı. 4Abdullah İbn-i Abbâs anlatıyor:“-Ben, çocuktum, teyzem Meymûne’ye bir gece misafir olmuş idim. O gece, teyzem, namaz kılamadı. Bir kumaş parçası getirdi. Onu bıraktı, sonra bir tane daha getirerek başucuna koydu. Kumaşın bir parçasını altı-mıza diğer bir parçasını da üstümüze alarak yattık. İkimizde aynı yatakta yatıyorduk. Resûlullâh (s.a.v) yatsı namazını kılmış olarak geldi. Yatağın baş ucundaki diğer kumaş parçasını aldı, onu beline sararak elbiselerini çıkardı. Sonra elbiseleri asarak Meymûne’nin yanına yattı.Gece yarısı olunca kalktı asılı duran su tulumunu çözdü, abdest aldı. O esnada kalkıb suyunu dökmek istedim, fakat benim uyanık olduğumu bilmesini istemedim. Abdest aldıktan sonra tekrar yatağın yanına geldi, elbiselerini giyerek belindekini de çıkardı. Namaz kıldığı yere giderek namazını kılmaya başladı. Hemen ben de kalktım, abdest aldım, gidib sol tarafına durdum. Arkasından beni eli ile kendi sağ yanına çekti. O’nunla beraber onüç rekât namaz kıldık. Namazdan sonra oturdu, ben de, O’nun yanına oturdum. Yanaklarını yanağıma dayadı. Biraz sonra uyuduğunun farkına vardım. Bilâl-i Habeşi geldi: “-Haydi! Namaza yâ Resûlallâh!”dedi.Kalktım Mescide gittim. İki rekât kıldıktan sonra Bilâl-i Habeşi (r.a) kamete başladı!” 5Hz.Meymûne (r.a)’dan: “-Mekke’nin fethinden önce, Benî Bekir’lerin, Huzaâ’lılar’dan bazı kişileri katletmeleri üzerine, Resûlullâh (s.a.v)’den, o gece manen feryad ederek yardım istemişlerdi!”Resûlullâh’ın zevcesi Hz.Meymûne bint-i Hâris’in bildirdiğine göre:“-Resûlullâh (s.a.v), benim evimde gecelediği ve namaz için kalkıb abdest aldığı sırada, üç kere: “-Lebbeyk! Dâvetine icabet ediyorum!”üç kerre de: “-Nusirte! Sen, yardım edilmiş oldun!”buyurdular.Hz.Meymûne (r.a): “-Yâ Resûlallâh! Yoksa, yanında bir kimse mi var?”diye sordu.Resûlullâh (s.a.v): “-Şu, Kâ’b Oğullarının recez okuyucusu (şair) feryad ederek bana sesleniyor ve imdatlarına yetişmemi istiyor! Kendilerine karşı, Kureyşi-‘lerin, Benî Bekir’lere yardım ettiklerini söylüyor!”buyurdular. 6Beytülmakdis’de Namaz Kılma Adağı:Mekke Fethi günü, Resûlullâh (s.a.v)’in yanına bir adam gelerek: “-Yâ Resûlallâh! Allâh, Sana Mekke’nin fethini nasib ederse, ken-dim, Beytülmakdis’e gidib namaz kılmayı adadım!”dedi.Resûlullâh (s.a.v)’de: “-İşte şurada kılman, daha faziletlidir!”buyurdular.Adam sözünü, ve sorusunu üç kere tekrarlayınca, Resûlullâh (s.a.v): “-Varlığım Kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki! İşte şur-ada kılınacak namaz, başka beldelerde kılınacak bin namazdan daha üstündür!”buyurdu.Resûlullâh (s.a.v)’in zevcesi Hz.Meymûne’de: “-Yâ Resûlallâh! Ben de eğer, Allâh, sana Mekke’nin fethini nasib ederse, Beytülmakdis’de namaz kılmayı kendime hak bilmiştim?”dedi.Resûlullâh (s.a.v): “-Senin buna (şimdi) gücün yetmez. Seninle oranın arasına Rumlar girmiştir!”buyurdular.Hz.Meymûne (r.a): “-Ben de önümde, arkamda koruyucularla giderim!”dedi.Resûlullâh (s.a.v): “-Sen, buna güç yetiremezsin. Fakat hayrına Beytülmakdis’ın aydın-latılması için kandilinde yanmak üzere zeytinyağı gönder. Oraya gidib namaz kılmış gibi olursun!”buyurdu.Bunun üzerine Hz.Meymûne her yıl, kendi parasıyla, zeytinyağı alıb, Beytülmakdis’ın kandillerinde yanmak üzere Beytülmakdis’e gönderirdi. Vefât edeceği zaman da bunu vasiyet etmişti. 7Hz.Meymûne bint-i Hâris (r.a)’dan:“-Bir sene çok kıtlık oldu. Bedeviler Medine’ye akın etmeye başladı. Resûlullâh (s.a.v), ashabı’ndan her birine emrediyor. Onlardan imkânları nisbetinde adam alıb evlerine misafir olarak götürüyorlardı. Bir gece, Resûlullâh (s.a.v) ile bir bedevi bize geldi. Resûlullah (s.a.v)’in evinde azıcık yemeği ve biraz da sütü vardı. Gelen Bedevi onların hepsini yedi. Resûlullâh (s.a.v)’e, hiçbir şey, bırakmadı. O bedevi, birkaç gece geldi. Evimiz de, ne var, ne yok, yiyib bitiriyordu. Nihayet ben dayanamadım. Resûlullâh (s.a.v)’i düşünerek: “-Ey Allâh’ım! Bu adamı ne yapacaksan yap! Resûlullah (s.a.v)’in yemeğini yiyor, ve, onu aç bırakıyor!”dedim.Ertesi gece, o adam yine geldi. Fakat, az bir şey yedi. Resûlullâh’a bunun hikmetini ve sebebini sordum. Adam o gün Müslüman olmuştu. Resûlullâh (s.a.v), bana: “-Kâfir, yedi bağırsağını dolduruncaya, karnını şişirinceye kadar yer. Mü’min ise, sadece bir bağırsağını dolduracak kadar yer!” buyurdular. 8Hz.Meymûne (r.a)’nın cariyesi Müdbe den:“-Meymûne, beni, Abdullah İbn-i Abbâs’a göndermişti. Gittim bir de baktım ki, evinde iki yatak var, gerisin geriye, Meymûne’ye gelerek: “-Benim, anladığıma göre, yeğenin Abdullah İbn-i Abbâs, hanımı ile dargın!”dedim.Bunun üzerine, Meymûne, yeğeni Abdullah İbn-i Abbas’ın hanımı Serecü’l-Kindi ’nin kızına haber göndererek durumu öğrenmeye çalıştı. Abdullah İbn-i Abbâs’ın eşi: “-Aramızda hiç bir şey yok. Yalnız ben hayızlıyım!”dedi.Bunu öğrenen Meymûne (r.a) İbn-i Abbâs’a şöyle dedi: “-Yeğenim! Sen Resûlullâh (s.a.v)’in sünnetini terk mi ediyorsun? Vallâhi, Resûlullâh (s.a.v), hanımlarından hayızlı olanlarla da beraber yat-ardı. Yalnız, hayız olan dizlerine kadar uzanan bir eteklik giyerdi!”dedi. 9Hz.Meymûne Medine hayatında, gerek, Resûlullâh ile beraber iken gerek se, Resûlullâh’ın vefatından sonra bütün vaktini ibâdet ve zikir ile geçirdi. Siyer bilginleri Hz.Meymûne’nin: Resûlullah (s.a.v)’ın evlenmiş olduğu en son hür kadın!”olarak zikretmektedirler.Bu evlilik sırasında Hz.Meymûne annemiz, otuz altı veya otuzsekiz yaşlarında idi. Buna göre Miladi 590 yıllarında doğmuştur.Bu evlilikle ilgili şöyle nakledilir: “-Bir de kendisini Resûlullâh’a hibe eden ve Resûlullâh’ın da kendisini almayı dilediğine inanmış kadını diğer mü'minlere değil de sırf sana mahsus olmak üzere helâl kıldık!” 10Âyeti kerimesi bu olay üzerine nâzil olmuştur. Bu âyetlerden sonra, Resûlullâh (s.a.v)’ın hür bir kadınla evlenmediğini rivâyet ederler.Bu evliliklerinde bazı siyasi hedefler de güden Resûlullâh (s.a.v)’ın Hz.Meymûne (r.a) ile olan bu evliliğiyle yetmiş kadar sahabinin şehid düştüğü, Bi’ri Maûne olayından sonra Hz.Meymûne’nin mensub olduğu Arabistan’ın güçlü kabilelerinden Âmir bin Sâ’saâ ile akrabalık kurmak istediği anlaşılmaktadır. Zira, bu evlilikten sonra Âmir bin Sâ’saâ kabile-sine mensub heyetler, Medine’ye gelib Resûlullâh (s.a.v) ile görüşmüş ve kabile halkı islâmiyet’i kabul etmişlerdir.Hz.Meymûne validemiz Resûlullâh (s.a.v)’i çok sever, sayar ve, itaat ederdi. Diğer annelerimiz ile de çok iyi geçinirdi. Resûlullah (s.a.v) ile üç yıl beraber yaşadı O’nun bazı hallerine şahid oldu. Resûlullâh (s.a.v)’ın vefâtlarından sonra, Ebû Bekr (r.a), Ömer (r.a), Osman (r.a) ve Ali (r.a)’ın devirlerini idrak etti. Takvâ ve ihlâs üzere yaşadı. Ancak ömrünün bir çoğunu Mekke’de, ve özellikle Resûlullâh (s.a.v) ile evlendiği yer olan Serif’de geçirdi.Kütüb-i Sitte’de yer alan Hz.Meymûne (r.a) validemizin Resûlullâh (s.a.v)’den yetmişaltı veya kırkaltı hadis naklettiği kaydedilmekte, bunlar-dan yedisi Sahihayn’de, biri yalnız Sahih-i Buhâri’de, beşi yalnız Sahih-i Müslim’de bulunmaktadır. Bu rivâyetlerinden altmış tanesi Ahmed ibn-i Hanbel’in el-Müsned’inde yer almaktadır. Kendisinden bu hadisleri kız kardeşlerinin çocukları Abdullah ibn-i Abbas, Abdullah bin Şeddâd bin Hâd, Yezid bin Esam, Abdurrahman bin Saib ile Âzadlıları Süleyman bin Yesâr ve Atâ bin Yesâr. Abdullah ibn-i Abbas’ın âzadlısı Küreyb ve başkaları rivâyet etmişlerdir. Bunlardan bir şöyledir.Meymune bint-i Hâris, İbn-i Abbas’a şöyle anlatmıştır:“-Resûlullâh (s.a.v)’den izin almadan kendi cariyemi azad etmiştim. Resûlullâh (s.a.v)’ın benim odamda geceleyeceği gün gelince: “-Ey Allâh’ın Resûlü! Fark ettin mi cariyemi azad ettim!”dedim.Resûlullâh (s.a.v): “-Öyle mi yaptın?!”buyurdu. “-Evet!”dedim.Resûlullâh (s.a.v): “-Onu azad edeceğine dayılarına verseydin mükâfâtın çok daha bol olurdu!”buyurdular. 11Hz.Meymûne (r.a) validemiz, Hicretin 51-56. Miladi 671-676 yılla-rında bir hastalık sonucu 80 küsür yaşlarında iken vefât ettiler. Cenaze namazını yeğeni ve talebesi olan Abdullah ibn-i Abbâs (r.a) kıldırdı. Mekke’nın yirmi kilometre kadar dışında Resûlullâh (s.a.v) ile evlenib zifaf olduğu Serif’te ki aynı yerde vefat etti. Kendisinin aynı yere defn edilmesini istedi. Kabri, bugün, Medine’den, Mekke’ye gelirken sağda Mekke’ye yirmi kilometre kala otoban’ın kenarında bulunmaktadır.Vefâtından sonra Hz.Âişe (r.a) şöyle dedi: “-Vallâhi! Meymûne geçip gitti. Vallâhi O, bizim takvâ bakımından en üstünümüz akrabaya iyilik bakımından da en sağlamımız idi!” dedi.Gerçektendende orta boylu, güzel bir hanımefendi olan bu annemiz, çok yardım sever, akrabalık bağlarına rivayet eden, köle azad etmeyi çok seven ve ibadetlerine çok düşkün olan bir şahsiyete sahib idiler.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh onlardan râzı olsun.1- İbn-i Habib, el-Muhabbar-s-1092- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-14-347
3- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1227
4- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-14-347-352
5- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1295
6- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-15-169
7- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-15-341
8- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-2-787
9- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-3-1308
10- Ahzab-50
11- Muhtasar Fethü’l-Bâri-Hibe bölümü-15-2592