Iyâd Bin Ğanm Kimdir?
عِــيَــا ضُ بْـــنُ غَـــنْـــم
Baba Adı : Ğanm bin Züheyr.
Anne Adı : Bilgi yok.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben, Miladi 581 de, Mekke’de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 20. Miladi 640 yılında Medine, veya Şam veya Humus’da vefat etti denilir.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Ümmü’l Hakem bint-i Ebû Süfyan,
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Hudeybiye’den sonra, tüm seferlere katıldı.
Muhacir mi Ensar mı : Mekke, Medine, Muhacirdir.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Rivayeti var, sayısı belli değildir.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Bilgi yok.
Kabile Neseb ve Soyu : İyâd bin Ğanm bin Züheyr bin Ebi Şeddad bin Rebiâ bin Hilâl bin Vüheyb bin Dabbe bin el-Hâris bin Fihr el-Kureyşi el-Fihri’dir.
Lakap ve Künyesi : Ebû Sa’d veya Ebû Said,
Kimlerle Akraba idi : İyâd bin Züheyr’in yeğeni’dir. Ebû Ubeyde bin Cerrah’ın da Amcası oğludur.
İyâd Bin Ğanm'ın Hayatı
İyâd bin Ğanm (r.a), takriben Miladi 581-82 yıllarında Mekke’de doğmuş olup, Hicretin 20. Miladi 640 yıllarında Medine de veya Şam’da vefat etmiştir. Medine de vefat etmiş olması ihtimali daha fazladır. Câhiliye devrinde henüz Müslüman olmadan önce adı Abdüğanm idi. İsim ve künye benzerliği sebebiyle amcası İyâd bin Züheyr ve kendisinden hadis rivâyet ettiği İyâd bin Amr el-Eş’âri ile karıştırılmaktadır.İyâd bin Ğanm (r.a). ile amcası İyâd bin Züheyr (r.a)’ın her ikiside sahabedir. Her ikisininde hayat hikayeleri biribirine çok yakın olaması sebebiyle bazı siyer yazarları tarafından birbirileri ile karıştırılmaktadır. Bu itibarla hayat hikayeleri anlatılırken birinin hayatı diğerinin hayatı gibi anlatılmaktadır. Ayrıca her ikisinin nesebi verilirken de, atalarının isimleri Ebû Şeddad’dan sonra aynen sayılmaktadır. Bu durum ancak ikisinin birbirleri ile yakın akraba olduklarını gösterir.El-İsâbe de iki İyad veya İyaz hakkında şu bilgiler verilmektedir. İbn-i Sad tabakatında İyâd bin Züheyr’in Habeşistan’a hicret ettiğini belirtmekte İbn-i İshâk ise; Bedir, Uhud, Hendek Ğazveleri’nde bulunduğunu belirt-mektedir. Daha sonra da Hicretin 20. yılında Medine de vefat ettiğini kaydetmektedir.Halbuki aynı eserde, İyâd bin Ğanm için İyâd bin Ğanm, Hudey-biye’den önce İslâm olub, Hudeybiye andlaşmasına iştirak etmiştir. Daha sonra Hicretin 20. yılında 60 yaşlarında iken Şam’da vefat etmiştir denir. Bu sözlerin hepsi doğrudur. Zira, İyâd bin Züheyr, Habeşistan hicretine katılmış ve sonra Bedir, Uhud, Hendek Savaşları’nda bulumuştur. Bundan sonra İyâd bin Züheyr hakkında başka bir bilgi verilmemiştir.İyâd bin Ğanm (r.a), ise: Hudeybiye Andlaşması’ndan kısa bir zaman önce İslâm dinini kabul etmiş, daha sonra Hudeybiye Sulhuna katılmış ve Biat-ı Rıdvan’da bulunmuş, bir sahabidir. Bundan sonraki hayatı ise; “-Müşrik kadınlarla iman etmedikçe evlenmeyin. Bir müşrik kadın sizi imrendirse bile, iman etmiş bir câriye her halde ondan daha hayırılıdır. Müşrik erkeklerle de iman etmedikçe evlendirmeyin bir müşrik size hoş görünse bile, mü’min bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi ateşe dâvet ederler, Allâh ise izniyle cennete ve mağfirete dâvet ediyor, ve hatırda tutup öğüt almaları için âyetlerini insanlara açıklıyor!” 1Âyetleri nazil olduktan hemen sonra, İyad bin Ganm-ül-Fihrî de, nikâhı altında bulunan henüz Müslüman olmayan karısı Ebû Süfyân’ın kızı Ümmü’l-Hakem bint-i Ebû Süfyan’a ödediği mehri geri alarak, Ümmü Hakîm bint-i Ebî Süfyan’ı boşadı. Boşandıktan sonra da, Ümmü Hakim’i, Abdullah bin Osmanü’l-Sekâfî zevceliğe aldı. Ondan da Abdurrahman bin Osman oldu. Ümmü’l-Hakem, Mekke’nin fethinde Müslüman oldu.Hicri 8. Miladi 630 yılında Mekke’nın fethinde bulunduktan sonra Huneyn Savaşı’na, Tâif Kuşatması’na iştirak etmiş ve buradan Medine’ye geri dönmüş, Hicri 9. Miladi 630 yılında zorlu Tebük Seferi’ne katılmıştır. Hicri 10. Miladi 632 yılında Resûlullâh (s.a.v) ile birlikte Vedâ Haccı’nda bulunduktan sonra, Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatını görüb o üzüntüyü yaşadı.Resûlullâh (s.a.v)’ın vefatından sonra birinci halife Ebû Bekr (r.a), devrinde irtidad olaylarının bastırılması yalancı peyğamber Müseylime-i Kezzâb’a karşı Yemâme Savaşları’na iştirak etmiş bu savaşlarda oldukça başarılı olmuştur. Bu başarısından dolayı birinci halife Ebû Bekr (r.a) tara-fından kumandan olarak Irak’a gönderildi. Irak’ın güneydoğusunu kısmen feth ederek, Hâlid bin Velid (r.a) ile Hire şehrinde buluşup sonra, Miladi 633 yıllarında Dümmetülcendel’i ikinci defa ele geçirmişlerdir. Bu savaşta karşısına çıkan Mahalli bir hiristiyan arab ordusunu mağlup etmiş, bunun üzerine de halife Ebû Bekr (r.a) tarafından buraya vali tayin edilmiştir.Daha sonra amcasının oğlu olduğu söylenen, Aşere-i Mübeşşere’den Ebû Ubeyde bin Cerrâh, İyâd bin Ğanm (r.a)’ı Hicri 14. Miladi 635 yılların- da (Şam) Dımaşk’ın fethinde süvari birliklerinin kumandanlığına getirdi. Hicri 15.Miladi 636 yılında Yermük Savaşı’ındaki başarılı beş kumandan-dan biri ola İyâd bin Ğanm (r.a), bu muharebede hezimete uğrayan Bizans Rum İmparatorluğu ordusundan kaçanları Malatya’ya kadar takib etti, ve şehir halkı cizye ödemeyi kabul edince andlaşma yaparak geri döndü.Bu sebeble Bizans topraklarına geçiş yolunu ilk defa onun açtığı kabul edilir. Hicri 16. Miladi 637 yıllarında Kudüs’ün fethine katılan İyâd bin Ğanm (r.a), ertesi yıl Haleb’in fethinde Ebû Ubeyde bin Cerrâh yöne-timindeki kuvvetlerin öncü birliklerini sevk ile görevlendirildi ve Halebliler ile andlaşmayı o yaptı. Bir müddet sonra Halebliler bu andlaşmayı bozunca başka bir kumandanla birlikte tekrar onların üzerine gönderilip eski şartlarla andlaşmayı yeniledi.Antakya seferine öncü kuvvetlerin kumandanı olarak katıldı. Oradan Menbic’e geçti ve buranın halkıyla da bir andlaşma imzaladı. Ardından Ra’ban (Araban) ve Dülük halkıyla andlaşmalar yaptı.Ebû Ubeyde bin Cerrâh vefatından önce, İyâd bin Ğanm (r.a)’nı kendi yerine vekil olarak bıraktı. İkinci halife olan Hz.Ömer (r.a)’de onu Humus, Kınnesrin ve el-Cezire bölgesi valiliğine getirerek bu bölgelerin fethiyle görevlendirdi. İyâd bin Ğanm (r.a) Hicri 18. Miladi 639 yıllarının Şaban ayı ortalarında 5000 veya 8000 kişilik bir kuvvetle el-Cezire’ye hareket etti. Birkaç günlük bir kuşatmanın ardından Rakka şehrini barış yoluyla teslim aldı.Yapılan andlaşmada savaşabilecek yaşta olan erkeklerden yıllık bir veya dört dinar cizye alınması, yeni kilise inşa edilmemesi, âleni olarak dini merasimlerin yapılmaması, bu şartlara uyulması halinde can ve mal güven-liklerinin sağlanacağı, mevcut kiliselerine dokunulmayacağı gibi hükümler yer aldı.İyâd bin Ğanm (r.a)’ın Katıldığı Savaşlar Serüveni:Hicri 12. Miladi 633.yıl 18 Mart 16-Nisan aylarında ilk defa Hâlid bin Velid ile İyâd bin Ğanm Irak’taki Hire şehri üzerine gönderildi. İslâm tarihinde Irak topraklarına yapılan ilk hareket ve Fars’lılardan alınan ilk cizye vergi bu idi.Hicri 12. Miladi 633. yılın 17 Nisan 15 Mayıs ayları arasında Irak topraklarında Hâlid bin Velid komutasındaki İslâm ordularıyla İran ordu-ları arasında çok kanlı çarpışmalar yaşanmış olup Es-Siny Vak’ası, Velece Vak’ası, Fırat kıyısında bulunan Ülleys Savaşı, Ülleys’ten sonra Amgişiyya Vak’ası olmuştur.Hicri 12.yılın Rebiülevvel ayında, Miladi 633. yılın 16 Mayıs 14 Haziran ayı arasında Amgişiyya Vak’ası’ndan sonra, Resûlullâh (s.a.v)’ın Hendek kazılırken verdiği ilk müjde olan Irak’taki o meşhur Hire şehri çok kanlı bir savaş ile Hâlid bin Velid ve İyâd bin Ğanm (r.a), tarafından Feth edilmiştir.Bundan sonra Irak bölgesinde sırasıyla Enbar, ve Aynu’t-Temr, feth edildi. Arkasından Hâsid ve Hanasif Vak’ası ve Musayyah Vak’ası Es-Seni ile Ez-Zümeyl Vak’aları (savaşları) oldu.Daha sonra Hâlid bin Velid (r.a) Rudab’dan Firad üzerine yürüdü. Firad, Şam, Irak ve el-Cezire üçgeni arasında bir yerdedir. Burada Bizans Rumları ilk defa asırlar boyu ezeli düşmanları olan İranlılarla birlikte Müslümanlara karşı anlaşıp Fırat kıyısında savaştılar. Fakat çok zayiat vererek Hâlid bin Velid’in ordusuna yenildiler.Hicri 13. yıl Miladi 634-635. yıllarda Teyma bölgesinde Sahabeden Hâlid bin Sa’d komutasındaki İslâm ordusuyla Bizans’ın Rum ve bölge-deki kabilelerden müteşekkil orduları Bahan adındaki Rum genaralinin komutasındaki bu iki ordu burada savaştılar Hâlid bin Sa’d bu komutanı bizzat kendisi öldürüb Rumları hezimete uğrattı.Bu olaydan sonra halife Ebû Bekr (r.a) bu bölgelerdeki fitnelerin Şam’daki Bizans Rum İmparatorluğu devleti ve onun Lideri Herakliüs tarafından organize edildiğine kesin kanaat getirerek Şam’ı feth etmeyi hedef seçti.ve bu işler için hazırlıklar başlattı. Umman Valisi Amr bin Âs’a tailmatla yardımcısı olan Velid bin Ukbe’ye emir vererek arablardan asker toplayıb bir araya getirmelerini emretti. Onlarda yeni bir ordu teşekkül ederek Filistin üzerine yürüdüler.Halife Ebû Bekr (r.a) bu orduya takviye olarakta Ebû Süfyan’ın oğlu Yezid’i ve Süheyl bin Amr gibi kişileri, büyük bir orduyla Şam’a doğru gönderdi. Toplanan bu orduların başına da cennet ile müjdelenmiş olan sahabi Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ı baş komutan olarak tain etti.Şam bölgesinde toplanan İslâm ordularıyla Bizans Rum orduları arasında sık sık küçük veya büyük çaplarda çatışmalar oluyordu. Rumlar bu gelişmelerden endişelenerek durumu İmparatoları olan Hirakliüs’a bildirdiler. Hirakleüs ise: “-Müslümanlarla barış yapmanız görüşündeyim. Allâh’a yemin ede-rim sizin onlarla Şam bölgesinden alınan mahsulün yarısını vermek üzere barış yapıp geri kalan yarısı ile birlikte Rum diyarının size kalması sizin için Şam bölgesinde de sizleri yenib Rum diyarının yarısını elinizden almala-rından daha iyidir!”dediyse de onun bu görüşüne karşı çıktılar ve çeşitli görüşler etrafında toplandılar.Bunun üzerine kral Heraklieos onları tekrar bir araya getirip onlarla birlikte Humus’a doğru yürüdü. Humus’ta konakladı, askerlerini savaşa hazırladı. Her bir Müslüman ğrubu kendi askerlerinden bir ğrub ile uğraş-tırmayı amaçlamıştı. Çünkü Rum askerleri çoktu. Ve, her bir Müslüman ğrubu karşılarındakileriyle uğraştırmak suretiyle zayıf düşürmek istiyordu.Heraklieos anne baba bir kardeşi Tozarik’i 90,000 askerle birlikte Amr bin Âs’ın komuta ettiği İslâm ordusu üzerine gönderdi Teozer’in oğlu Cerece (Georges)’i Yezid bin Ebû Süfyan’ın üzerine Nastus’un oğlu Kaykar’ı 60,000 askerle birlikte Ebû Ubeyde bin Cerrâh’ın üzerine, Dragos’u da Şurahbil bin Hasene’nın tarafına gönderdi.Bu plan’ı duyan İslâm orduları komutanları derhal ordularını birleş-tirme kararı aldılar. Müslüman ordular bu şekilde Bizanslıları 6 Nisan ile 2 Temmuz ayları arasında muhasara ettiler. Fakat Müslümanlar Bizanslıların uzunca bir süre dayandıklarını görünce durumu Halife’ye bildirib yardım istediler. Halife Ebû Bekr (r.a) hemen bir yazı ile Irak bögesinde savaş-larda bulunan Hâlid bin Velid’e bildirerek şöyle dedi: “-Ey Halid askerlerinin yarısının üzerine Müsenna bin Hârise eş-Şeybani’yi komutan bırakarak diğer kalan yarısını alarak derhal Şam’daki İslâm ordularının yardımına gitmeni istiyorum!”derEcnadeyn Vak’ası:Hicri 12 Cumadelula ayı Miladi 31 Temmuz 634 yılında birinci halife Ebu Bekr (r.a)’ın hilafetinin son zamanlarıydı Âmr bin Âs’ın komutasın-daki İslâm ordularıyla Hiraklieos’un kardeşi Tozarik komutasındaki Bizans orduları Filistin’in Remla ile Beyti Cebr arasında bir yer olan Ecandeyn mevkiinde karşılaşmırlardı. Her iki ordu Hicri 13. yılın Cumadel’ula ayın-da, Miladi 31 Temmuz 634 yıllarında Müslümanların zaferleriyle sonuçlan-mıştır. Tarihçiler Ecnadeyn Savaşı ile Yermük Savaşı’nın hangisinin önce veya sonra olduğunda ihtilaflı görüşler arz etmişlerdir.Yermük Savaşı:Hicri 13 veya 15. yılın Cumadelahir ayı, Miladi 634 veya 636. yılın 20 Ağustos 1 Eylülüne kadar sürdü. Hâlid bin Velid’ın Irak’tan gelmesi ile İslâm ordularının sayısı 40 ve 46 bin kişi olmuştu Bizanslı Rum ve onlara yardım eden aşiretlerden müteşekkil ordunun sayısı ise 200,000 idi bunlar-dan 80,000’ı bağlı, 40,000’ide ölüme hazır kaçmasınlar diye zincirlenmiş-ler, 40,000’ı de kaçmamak için sarıklarıyla birbirlerine bağlanmışlardı. 80,000’ı ise piyadeydiler. Bu askerler başlarındaki Rum rahib ve papaz-larıyla Yermük Vâdisi’ne geldiler. Ğünlerce süren kanlı çatışmalardan sonra bir çok sahabeler şehid oldular. Fakat netice olarak zafer Müslüman-ların oldu. İyâd bin Ğanm bu savaşta beş komutandan biriydi.Bu savaşlardan sonra Hz.Ebû Bekr (r.a)’ın vefat haberi gelmiştir. Hz.Ebû Bekr (r.a)’ın vefatı Hicri 13. yılın 22 Cumadelahir ayında Miladi 22 Ağustos 634. yılda vaki olmuştur.İkinci halife Hz.Ömer (r.a) hilafete gelir gelmez Hz.Ebû Bekr (r.a) döneminde başlayan Şam’ın fethi proğramına eksiksiz devam eder. Yermük Savaşı kazanılınca Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a), Şam halkına Humus’tan yardım geldiğini bir Mektubla halife Hz.Ömer (r.a)’a bildirdi.Halife Hz.Ömer (r.a), Ebû Ubeyde bin Cerrâh’a cevaben yazdığı mektubta şöyle demişti: “-Şam bölgesinin sığınak kalesi ve yönetim merkezi olması bakı-mından Dımaşk’ı (Şam’ı) fethetmekle işe başlamasını Fihl bölgesinde bulu-nanları karşılarında durabilecek süvarilerle meşğul etmesini Şam’ı feth ettikten sonra Fihl’e yürümesini Fihl’de Feth edildikten sonra ise Hâlid bin Velid’le birlikte Humus şehrine yürümesini Şurahbil bin Hasene ile Amr bin Âs’ı Filistin de bırakmasını emretti!”Bunun üzerine Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a) hemen Fihl’e bir ğrub Müslüman gönderdi. Başka bir ğrub Müslüman askere’de Humus ile Şam arasında karargah kurdu. Başka bir ğrub ise Şam ile Filistin arasında karar-gahlarını kurdular. Ebû Ubeyde (r.a) ile Hâlid bin Velid (r.a) Şam şehri üzerine yürüdüler. Şam’ın komutanı Nastas adında bir Rum genarali idi. Şehrin bir tarafında Ebû Ubeyde (r.a) bir tarafında ise Hâlid bin Velid (r.a) diğer bir tarfta ise Amr bin Âs (r.a) karargahlarını kurdular.İmparator Heraklieos ise Humus şehrinin yakınlarında bulunuyordu. Müslümanlar, Şam’ı yetmiş gün süreyle şiddetli bir şekilde kuşatma altına aldılar. Onlarla hem mancınıklarla hemde piyade olarak günlerce savaşıp durdular. Heraklieos’un süvarileri birlikleri Şam şehrine yardımcı olarak gelmek istedilerse de Humus yakınlarındaki İslâm süvarileri onlara fırsat vermediler. Böylelikle Şam’lılar umutsuzluğa düştüler Müslümanların ise feth umudları oldukça arttı.Bu kuşatma içersinde Şamlılar’ın Nastas adındaki komutanlarının o günlerde bir çocuğu doğmuştu. Bu doğumun şerefine Şamlılar’a bir ziyafet verdi. Günlerce yemekler yenildi, içkiler içilip eğlenceler yapıldı. Bu arada askerler, özellikle nöbetçiler sarhoş olup nöbet yerlerini terk ettiler. Bu durumu çok iyi değerlendiren ve dahiyi harb olan Hâlid bin Velid (r.a), hemen merdiven şeklindeki pek çok kemendleri hazırlatıp ziyafetin veril-diği günün akşamında seçkin askerlerden oluşan Ka’ka bin Amr, Mezkür bin Adiy ve benzeri askerlerle birlikte Müslüman birliklerin önüne geçip: “-Surların üzerinde tekbir sesimizi işittiğiniz zaman bizim yanımıza çıkınız ve kapıya doğru ilerleyiniz!”dedi.Bu taktikle surlara çıkılıp kapılar açılınca Müslümanlar şehre giri- verdiler. Bir müddet direnişle karşılaştılar fakat sonunda Şamlılar anlaş- mayla teslim oldular.Arkasından Fihl Ğazvesi oldu bu savaşı da Müslümanlar kazandılar. Bu savaşlardan sonra o günün süper güçü olan Bizans Rum imparatorlu-ğunun askerleri yenilip bozğuna uğramışlar askerler artık ordudan firar etmeye başlamışlardı. Tarihçilerin bazılarına göre; önce Fihl Savaşı oldu, sonra Şam fethedildi derler. En doğrusunu Allâh bilir.Hicri 14. Miladi 634. yıllardaki ardı ardına gelen savaşlarda Şam bölgesinde hemen hemen feth edilmedik yer kalmamıştı.Bu Yıllarda Irak bölgesinde Sa’d bin Ebi Vakkas komutasındaki ordular tarafından tamamen feth edilme noktasına gelmiş idiHz.Ömer (r.a) Dönemindeki Rumlarla Olan Savaşlar:Hicretin 15. Mildi 636 veya 637. yıllarda Mercu’r-Rum Vak’ası oldu. Başkomutan Ebû Ubeyde bin Cerrâh ile Hâlid bin Velid (r.a) ve beraber-lerindeki İslâm askerleri ile birlikte Şam’ın fethinden sonra Humus yoluna koyulmuşlar yolda da Zu’l-Kela’a uğramışlardı. Heraklieus bu durumdan haberdar olmuş oraya derhal Patrik ve komutan Teodor’u göndermiş, o da Şam’ın batısında bulunan Mercu’r-Rum denilen yere kadar gelmiş ve orda karargahını kurmuştu.Ebû Ubeyde (r.a)’de aynı şekilde Mercu’r-Rum’ bölgesine gelip karargahını orada kurdu. Ebû Ubeyde (r.a)’ın vardığı aynı gün Bizanslı genarel Şenez de Rahib Teodor’un atlıları kadar atlı ile hem Teodor’a yardımcı kuvvet, hemde Humus halkına destek kuvvet olmak üzere geldi. Sabah olduğunda etraf Teodor ve onun atlılarıyla dolup taşmıştı. Hâlid bin Velid (r.a) Teodor’un, karşısında Ebû Ubeyde (r.a) ise Şenes’ın karşısında idiler. Teodor Şam yolunu tutunca Hâlid bin Velid’de yanına bir birlik alarak arkasına koyuldu.Diğer taraftan Ebû Süfyan’ın oğlu Yezid’ın de Teodor’un gelişinden haberi olmuş ve onu karşılamıştı. Onlar çarpışmakta iken Hâlid bin Velid onlara yetişmiş ve Bizans ordusuna arkadan baskın yapmıştı. Kaçabilen çok az kişi dışında ölümden kurtulan olmadı. Müslümanlar onlarla birlikte bulunan tüm malları ğanimet olarak ellerine geçirdiler. Bu mallar mucahid-ler arasında paylaştırıldı. Teodor’da ölenler arasında idi.Hâlid bin Velid (r.a)’ın Teodor’un peşine takılmasından sonra Ebû Ubeyde (r.a)’de Şenes ile Mercu’r-Rum’da savaştı. Bizanslı Rumlar görül-memiş bir şekilde öldürüldüler. Şenes de öldürülenler arasında bulunuyor-du. Müslümanlar onları Humus’a kadar kovaladılar.Heraklieus bu durumu haber alınca Humus Patriği (komutanı)’ne oraya yürümesini emretti. Kendisi ise eski adı Ruha olan Şanlıurfa’ya kaçıp gitti. Ebû Ubeyde (r.a) ise Humus üzerine yürüdü. Humus yakınlarında soğuk kış günlerinde Humuslularla çok çetin savaşlar oldu.Bu arada zor durumda kalan Hiraklieus el-Cezire halkından yardım istemişti onlar yardım etmek istediyselerde o günlerde çok yakınlarında savaşan Sa’d bin Ebi Vakkas’dan korkarak bu yardımdan vaz geçtiler.Müslüman Mücahidlerin aldıkları tekbir sedaları Humus şehrini sallı-yordu. Öyleki bir çok evin ve binaların duvarları bu tekbirlerden çatladı. Netice de barış anlaşmasına razı oldular Şamlılar’la yapılan andlaşmanın aynısını kabul ettiler.Ebû Ubeyde (r.a), Humus’dan sonra yerine sahabeden Ubâde bin Samit’i vekil bırakarak Hama şehri üzerine doğru yürüdü Hamalılar Ebû Ubeyde (r.a) ile anlaşmaya vardılar. Hama’dan sonra Şeyzer, ile de sulh anlaşması sağlandı. Ve, ardından Lazkiyye şehri savaş sonucu feth edildi. Arkasından Antartus şehri feth edildi. Arkasından Kınnesrin’de savaş son-unda Humus halkının şartları gibi anlaşmayı kabullendiler.Heraklieus ise halen kaçıyor ve bulunamıyordu.Ebû Ubeyde (r.a), Kınnesrin’deki işlerini bitirdikten sonra Haleb şehrinin üzerine yürüdü. Fakat yolda Kınnesrin şehri halkının yaptıkları andlaşmaları bozduklarını ve şartlara uymadıklarının haberini alınca oraya Simt el-Kindi’yi gönderdi. Simt el-Kindi Kinnesrin’i muhasara edip orayı feth etti. Ve, oradan epey ğanimet aldı.Bu sırada Ebû Ubeyde (r.a) Haleb yakınlarına vardı. Bölge halkını toplayıp onlarla konuşup anlaştı. Büyük bir kısmı Müslüman olmayı bir kısmı ise dinlerinde kalarak Cizye vermeyi kabul ettiler. Arkasından ileri kuvvetlerinin başında Fihr’li İyâd bin Ganm olduğu halde Haleb’e geldi.Halebliler kalelerine sığındılar, Müslümanlar da onları muhasaraya aldılar. Fakat fazla zaman geçmeden, kendileri, çoluk çocukları, şehirleri kiliseleri ve kaleleri için olmak üzere eman istediler. Bu konuda yapılacak mescid için bir yer dışında onlara istedikleri eman verildi.Onlarla barış yapan İyâd bin Ğanm (r.a) idi. Ebû Ubeyde (r.a)’de bunu aynen kabul etti ve karşı çıkmadı. Barış gerçekleşince Haleb’i terk edenler şehirlerine döndüler.Ebû Ubeyde (r.a) Haleb’den sonra Antakya üzerine gitti Antakya’nın Müslümanlar yanında çok büyük bir değeri vardı. Halife Hz.Ömer (r.a), Ebû Ubeyde (r.a)’a mektubunda şöyle dedi: “-Antakya’da Müslümanlardan bir heyet teşkil et ve bunları orada Murabıt olarak görevlendir, sakın onlara maaş vermemezlikde etme!”diye emretti.Ebû Ubeyde (r.a) bu bölgenin önemli kasaba ve yerleşim birimlerını feth ederek tekrar Haleb’e döndü. Daha sonra Ebû Ubeyde (r.a) yine ileri kuvvetlerinin başında İyâd bin Ğanm (r.a) olduğu halde Menbic üzerine yürüdü. İyâd bin Ğanm (r.a) önden gidip Menbicliler’le Antakya şartları gibi andlaşma yaptı. İyâd bin Ğanm (r.a)’ı bu günkü adı Ğazianteb olan şehrin Dülük ve Ra’ban (Araban) taraflarına gönderdi. Buraların halkıda Menbicliler’in şartlarıyla anlaştılar.Ebû Ubeyde (r.a) fethettiği her bir yerleşim yerine bir Amil (görevli) dikerek onun yanınada otorite için bir miktar asker bırakıyordu. Habib bin Mesleme (r.a) ile birlikte Kasir’in üzerine bir ordu gönderdi, buranın halkı onlarla cizye vermek yada sürülmek şartlarıyla barış yaptı. O da onların bir çoğunu Rum diyarına el-Cezire bölgesine ve Cisr Menbic köyüne sürdü. O zaman henüz Menbic köprüsü yoktu. Zira bu köprü halife Hz.Osman devrinde yapılmıştır.Müslümanlar bu taraftan Fırat’a kadar olan Şam bölgesini ellerine geçirdiler. Daha sonra Ebu Ubeyde (r.a) Filistin’e döndü. Daha sonraki günlerde Hâlid bin Velid’i Maraş üzerine gönderdi Hâlid bin Velid (r.a.) Antakya ile Maraş arasındaki yerleri ve Maraş halkını eman altında sürmek şartıyla fetheder.Miladi 637. yılınıın iki Nisan bir Mayıs ayında bu yıl içersinde Beytülmakdis Kuds-ü Şerif’de fethedildi. Hicri 16. yılın Rebiülevvel ayında halife Hz.Ömer (r.a) Medine’den gelerek Kudüs şehrini teslim almıştır. Dolaysıyla bu fethle beraber orta doğuda Rumların ve diğer kavimlerin etkiside son bulmuştur. Yani bir nevi orta doğu bölgesi Rumlardan tama-men temizlenmiştir.Hicri16. Miladi 637. yılın 2 Şubat, 1 Nisan aylarında Irak bölgesin-deki Kadisiye Savaşı sonucu İran kapıları Müslümanlara açıldı. Medain, Tekrit, Musul, ve tüm bölge feth edildi.Hicri 17. Miladi 638.yılda Kûfe ve Basra şehirleri inşa edildi artık Müslümanlar bu bölgelere yerleşiyorlardı. Fakat zaman zaman buralarda saldırılar isyanlar ve ayaklanmalarda oluyordu.Özellikle bu yıl içerisinde Heraklieos son Bizanslılarla el-Cezire halkı-nında kışkırtmalarıyla yeniden toparlanıp Humus şehrin’de bulunan Müslü-manların üzerine saldırmayı kararlaştırdılar.Bu konuda Bizanslıları kışkırtanlar el-Cezire halkı olmuştu, çünkü el-Cezireliler Bizans kralına haber göndermiş ve onu Şam’a asker gönder-mesi konusunda ikna etmiş, kendilerinin de bu konuda yardımcı olacak-larını vadetmişler, o da onların bu tekliflerine uyğun hareket etmişti. Müslümanlar Bizanslıların toplandıkları haberlerini alınca Ebû Ubeyde, bin Cerrah (r.a) silahlı askerlerini toplayarak Humus şehrinin düzlüğünde bir karargah kurdu.Hâlid bin Velid (r.a)’de Kınnesrin den gelerek onlara katıldı. Ebû Ubeyde (r.a) yardımcı kuvvetlerin gelmesine kadar savaşa başlamak, yahut savunma yapmak konusunda görüşünü sorunca, Hâlid bin Velid (r.a) savaş yapılması görüşünü ortaya koyarken diğer komutanlar şehre sığınarak Hz.Ömer’e mektub yazılması görüşünü ileri sürdüler.Ebû Ubeyde (r.a), onların görüşüne uyarak Hz.Ömer’e mektup yazdı. Hz.Ömer daha önce her bölgede Müslümanların mallarından artan miktar kadarıyla olabilecek durumlarda kullanılmak üzere ihtiyat atlar hazırlatmış idi. Küfe’de bu gibi ihtiyat atlardan dört bin tane vardı. Bunların başlarında ise Selmân bin Rebia el-Bahili ile Küfe halkından bir ğrub bulunmaktaydı.Diğer sekiz bölgede de aynı şekilde oranın imkanlarına göre ihtiyat atları bulunmakta idi. Bu atların kullanılması gerektiği zamanda askerler gelir bu atlara biner ve diğer insanlar savaşa hazırlanıncaya kadar bunlar hazır kuvvet olarak yollarına koyulurlardı.Halife Hz.Ömer (r.a) haberi alınca Sa’d bin Ebi Vakkas’a mektup yazmış ve ona: “-Hazır insanları Ka’ka’ bin Amr ile birlikte aynı günde çıkar, çünkü Ebu Ubeyde bin Cerrah’ın etrafı düşman ile sarılmış bulunuyor!”diye talimat vermişti. Aynı şekilde ona: “-Süheyl bin Adiyy’i Rakka’ya gönder, çünkü Bizanslıları Humus-luların üzerine kışkırtanlar bizzat el-Cezire halkıdır!”demişti.Abdullah bin İtban’ı da Nuseybin üzerine göndermesini emretmiş, Nuseybin’den Harran ve Ruha (Urfa) üzerine gitmesini söylemişti.Diğer taraftan Velid bin Ukbe’yi el-Cezire bölgesinde bulunan Rabia ve Tenuh Arabları üzerine, yollamasını İyâd bin Ğanm’ı ise aynı şekilde göndermesini bildirmiş ve savaş olması halinde karar verme yetkisinin de İyâd bin Ğanm (r.a)’a ait olduğunu belirtmişti.Aynı gün Ka’ka bin Amr, 4000 süvari ile birlikte Humus’a yürürken İyâd bin Ganm (r.a) ile el-Cezire’nin komutanları da el-Cezire’nin yoluna koyulmuşlardı. Her komutan tayin edildiği ve emredildiği yerleşim bölge-sine yürüdü. Ayrıca Hz.Ömer (r.a)’de Medine’den çıkıp Humus’a varmış, Ebû Ubeyde’ye yardımcı olmak üzere bizzat Cabiye’ye kadar gelmişti.Humus halkına karşı Bizanslılara yardımcı olan el-Cezire halkı, onlar ile birlikte iken, İslâm ordusunun geliş haberi yetişince kendi yurdlarının çeşitli yörelerine dağıldılar ve Bizanslılar dan ayrılıb gittiler. Bu şekilde el-Cezire halkı onlardan ayrılıp gittikten sonraEbû Ubeyde (r.a), Hâlid bin Velid’i Bizanslılara karşı çıkıp savaşmak konusunda onun fikrini aldı. Hâlid (r.a), onlara karşı çıkıp savaşmak fikrini ortaya atınca, Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a)’da Bizanslılara karşı çıkıp savaştı. Ve, Allâh’da ona zafer nasib etti.El-Cezire ve Ermenistan’ın Feth Edilmesi:El-Cezire bölgesi İslâmiyetin ortaya çıkmasından önce bu bölgede Sasani (İranlı Persler) ve Bizanslı Rumlar, bölgedeki hakimiyetleri adına yaptıkları o kanlı savaşlarda kendi emniyetleri ve devletlerinin selameti için sınır uçlarında birnevi tampon bölge oluşturmak gayesiyle bazı küçücük Arab devletlerinin meydana gelmesine göz yummuşlardı.Hatta bu küçük Arab aşiret devletlerin yaşaması ve devam etmesi için kendi devlet bütçelerinden yardımlar bile yapmışlardır. Örnek olarak verirsek; bunlardan başkenti Irak’ın Hire şehri olan Arab Lahmi aşiretinin devleti. İran Sasanilerinin garantörlüğünde bir nevi tampon devlet idi.İkinci örnek ise; Suriye’deki Cabiye ve Cillik olan Gassaniler devleti Bizans Rum devletine tabi idi. Bunlar gibi nice Arab Aşiret devletciklerini sayabiliriz.Bu tampon devletlerin etkisiyle El-Cezire bölgesine de bazı Arab kabilelerine mensub aşiretler gelip yerleşmişlerdi. Bu sebeble Arablar bu bölgeyi sakin olan Arab kabilelerine nisbetle Diyar-ı Mudar, Diyar-ı Rabia ve Diyar-ı Bekir olmak üzere üç kısma ayırdılar.Diyar-ı Mudar’ın merkezi Harran, Harran’a bağlı olarak diğer şehir-leri ise; Şanlıurfa, Rakka, ve Suruc’tur. Diyar-ı Bekr’in merkezi ise; Meyyafarikin (Silvan) diğer şehirleri ise Amid (Diyarbakır), Mardin, ve Erzen’di. Diyar-ı Rabia’nın merkezi ise Nusaybin, diğer şehirleri ise Sincar, Ra’s el-Ayn Ceylanpınar, Beled, Dara, Habur, Cizre, Azremte idi.Bu sayılan şehir ve beldelerin tümüne el-Cezire denir. Hicri 17. Miladi 638 veya 639. yıl, Bu yıl içerisinde el-Cezire feth edildi. Bundan önce Sâ’d bin Ebi Vakkas’ın el-Cezire bölgesine asker göndermesinden söz etmiş idik. İyâd bin Ğanm (r.a) ve beraberindekiler yola koyulunca Sâ’d bin Ebi Vakkas (r.a), Süheyl bin Adiy’i de Rakka’ya göndermiş idi. El-Cezire halkı Kufelilerin durumunu haber alınca Humus üzerine gitmek-ten vazgeçerek kendi bölgelerine geri çekildiler.İyâd bin Ğanm (r.a), onların bulundukları bölgeye inince kendisiyle barış yapıncaya kadar muhasaraya devam etti. El-Cezire bölgesinin ortala-rında bir yerde iken kendisine barış teklifinde bulundular, o da bu teklifler-ini kabul edib bir anlaşma yaptı. Böylelikle bunlar Zimmi oldular. Diğer taraftan Abdullah bin İtban, Musul üzerinden Nusaybin’e kadar çıktı. Nusaybinliler de kendisiyle karşılaştıklarında barış teklifini yaparak Rakka-lılar’ın yaptığını yaptılar.İyâd bin Ğanm (r.a)’e bu konuda mektup yazınca o da tekliflerini kabul etmiş ve anlaşma yapmıştı. Diğer taraftan Velid bin Ukbe (r.a)’de Küfe’den çıkıp el-Cezire halkı üzerine gelmişti. El-Cezire Arablarının İyâd bin Nizarlılar hariç, Müslümanları da kafirleri de onunla birlikte oldular. İyadlılar Bizans topraklarına girip orada kaldılar. Velid bin Ukbe bunu yazdığı bir mektubla Hz.Ömer (r.a)’a bildirdi.Müslümanlar, Rakka ile Nusaybin’i aldıktan sonra İyâd bin Ğanm, yanına Süheyl bin Adiyy ile Abdullah bin İtban’ı da alarak hep birlikte Harran üzerine gittiler. Oraya vardıklarında Harran halkı cizye vermek teklifinde bulundu. O da bu teklifi kabul ettiİyâd bin Ğanm (r.a), Süheyl bin Adiyy ile Abdullah bin İtban’ı Ruha (Urfa) üzerine göndermiş, Ruhalılar onların cizye ödeme teklifini kabul etmişlerdi. Daha sonra el-Cezire bölgesinde zorla aldıkları bütün yerleri de zimmilik statüsünde değerlendirdiler. El-Cezire bölgesi her taraftan daha kolay fethedilen bir yer oldu.Bu fetihlerden sonra Sühyl bin Adiyy ile Abdullah bin İtban Küfe’ye döndüler. Ebû Ubeyde bin Cerrah (r.a), Cabiye’den ayrıldıktan sonra, Hz.Ömer (r.a)’a mektub yazarak Hâlid bin Velid (r.a)’ı Medine’ye alması halinde, İyâd bin Ğanm (r.a)’ı kendisine katmasını istedi.Hz.Ömer (r.a) İyâd bin Ğanm (r.a)’ı Ebû Ubeyde (r.a)’nın yanına gönderdi. Habib bin Mesleme (r.a)’ı el-Cezire bölgesinin Acem halkı üzerine ve savaş işlerinin başına getirirken Velid bin Ukbe (r.a)’ı el-Cezire bölgesinin Arabları üzerine tayin etti.Büyük Siyercilerden İbn-i Cerir der ki: “-El-Cezirenin fethi Hicri 17. yılda gerçekleşti”Yine büyük Siyerci İbn-i İshak da der ki:“-El-Cezire’nin fethi Hicretin 19. yılında Miladi 2 Ocak 20 Aralık 640 yılında olmuştur. Yine onun dediğine göre Hz.Ömer (r.a) Sa’d bin Ebi Vakkas’a şöyle bir mektub göndermiştir. “-Allâh Şam ile Irak bölgelerinin fethedilmesini nasib ederse el-Cezire’ye bir ordu gönder ve ordunun başına Hâlid bin Urfute veya Haşim bin Utbe, ve yahut, İyâd bin Ğanm’den birisini orduya komutan tayin et!”Bunun üzerine Sa’d bin Ebi Vakkas (r.a): “-Mü’minlerin emirinin İyâd bin Ğanm’ı son olarak zikretmesinin tek sebebi onu sevmesidir. Ben de onu komutan tayin ediyorum!”Dedikten sonra İyâd bin Ğanm (r.a)’ı aralarında Ebû Mûsa el-Eş’âri, kendi oğlu Ömer bin Sa’d olduğu halde bir ordunun başında göndermişti. Kendi oğlu Ömer’in komutan olarak hiçbir yetkisi yoktu. İyâd bin Ğanm yola koyulup ordusuyla birlikte Ruha’da (Urfa da) konakladı.Ruha halkının şartlarıyla barış antlaşması yaptı. Diğer taraftan İyâd bin Ğanm (r.a), Ebû Mûsa el-Eş’ari’yi Nuseybin’e göndermiş, o da orayı fethetmişti. Kendisi de Dara üzerine giderek orayı fethetti.Ayrıca Osman bin Ebi’l-Âs’ı Ermeniye er-Rabia’ya göndermişti. Osman bin Ebi’l-Âs’da Ermeniyeliler ile çarpışmıştı. Bu çarpışmalarda Safvan bin el-Muattal şehid olmuş (Başka bir rivayette ise Samsat’ta şehid olmuştur) sonunda Ermeniye halkı Osman bin Ebi’l-Âs ile cizye vermek şartıyla barış yapmıştı.Bu görüşe göre el-Cezire’yi fethedenler Irak bölgesini fethedenler olmuş oluyor Fakat bir çok İslâm tarihçileri ise el-Cezire bölgesinin Şamlı-lar tarafından fethedildiği görüşündedir. Bunu diyenlerin delilleri ise:İyâd bin Ğanm (r.a)’ı el-Cezire bölgesine gönderen Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a)’dır derler. Ebû Ubeyde bin Cerrâh (r.a), Hicri 18. yıldaki Amavas Taûn’undan vefat edince yerine İyâd bin Ğanm (r.a)’ı tayin etmiş ve onun Humus, Kınnesrin ve el-Cezire bölgelerinin valiliğine tayin edil-diğine dair Halife Hz.Ömer’e bir mektub yazmıştır.Halife Hz.Ömer’den bu mektuba cevab gelince İyâd bin Ğanm (r.a) Hicri 18. yılın şaban ayının Miladi 639. yıl 7 ağustos 4 Eylül aylarında 5.000 asker ile birlikte el-Cezire üzerine yürümüştür. Ordusunun sağ kanadının başında Said bin Amr, bin Hizyem el-Cumahi, sol kanadının başında Safvan bin el-Muattal, ileri kuvvetlerinin başında ise Hubeyre bin Mesruk bulunuyordu. İyâd bin Ğanm (r.a)’ın keşif kuvvetleri Rakka’ya varıp orada çiftçilerin üzerine bir baskın yapmış ve Rakka şehrini muhasara etmişlerdi.Diğer taraftan İyâd bin Ğanm (r.a) etrafa çeşitli seriyyeler gönder-miş, gönderdiği bu seriyyeler de esir ve yiyecek şeyler getirmişlerdi. Rakka şehrinin muhasarası altı gün sürmüş daha sonra Rakkalılar barış andlaşması yapmak istemişlerdi. Onlarla canları, malları, çoluk çocukları şehirlerinin güvenlik altında olması şartıyla antlaşma yaptı ve şunları da ekledi. “-Arazi bizimdir, çünkü biz buraya ordumuzla gelmiş ve onu mülk olarak elimize geçirmiş bulunuyoruz!”Böylece bu araziyi onlara haraç ödemeleri şartıyla bırakmış ve cizye ödemek mükellefiyetini koymuştu. Daha sonra oradan Harran üzerine yürümüş orayı kuşatmak üzere bir bölük asker bırakmıştı. Bunların başında ise Safvan bin el-Muattal ile Habib bin Mesleme bulunuyordu.Kendisi ise diğer askerlerle birlikte Ruha (Urfa) üzerine yürümüştü. Ruhalılar kendisiyle çarpıştıktan sonra sonunda yenilgiye uğradılar ve Müslümanlar onları şehirleri içinde muhasara altına alınca barış teklifinde bulundular. İyâd bin Ğanm (r.a)’da onların bu teklifini kabul etti.Bundan sonra İyâd bin Ğanm (r.a) Harran’a döndüğünde Safvan bin Muattal ile Habib bin Mesleme’nin Harran’a bağlı bir takım kasabaları ellerine geçirmiş olduklarını gördü. Bu kasabaların halkları kendisiyle Ruhalıların şartlarına benzer şartlarda antlaşma yaptılar.İyâd bin Ğanm (r.a) ğazasını yapar ve ondan sonra Ruha’ya dönerdi. Sümeysat’ı (Samsat) Fethetmiş, oradan Serüç (Suruç) Ra’s Keyfa ve el-Ard el-Beyda’yı fethederek buranın halkıyla Ruhalılarla yapılan şartların aynısıyla barış yapmıştı. Daha sonra Sümeysat halkı antlaşmaya uyğun hareket etmeyince İyâd bin Ğanm (r.a) tekrar bunların üzerine yürüyüp kalelerini fethedinceye kadar onları kuşatma altında tuttu.Daha sonra Fırat kenarında bulunan bir takım kasabaların üzerine gitti. Bu kasabalar, Cisr, Menbic (Münbic) ve ona yakın yerler idi. Buraları fethettikten sonra Ra’su Ayn, veya Aynu’l Varde denilen yer (Ceylanpınar) üzerine yürüdü. Buranın halkı kendilerini savunmaya alınca İyâd bin Ğanm burayı bırakıb, Tel’Mevzen üzerine yürümüş, burayı da, Hicri 19. yılda Ruha halkının antlaşmaları şartıyla fethetmişti.Oradan Amid (Diyarbakır) üzerine giderek burayı muhasara altına almıştır. Amid halkı kendisiyle savaştıktan sonra yine Ruhalıların barış şartları ile onunla andlaşma yaptılar.Meyya Farikin’i (Silvan)’de aynı şartlarla fethetmiş oradan Kefer Tusa’ya geçmiş oradanda Nasibin’e (Nusaybin) gitmişti. Nasibinliler önce kendisiyle savaştıkları halde daha sonra Ruhalıların barış şartlarıyla barış yaptılar. Ayrıca İyâd bin Ğanm (r.a) Tur Abdin ile Mardin kalesini de feth etmiştir. Oradan Musul üzerine geçerek Musul’un iki kalesinden birisini fethetmiştir. Diğer bir rivayette ise şöyle denilir.İyâd bin Ğanm (r.a)’ın Musul’a kadar varmadan Zevzan adındaki komutanın gelerek onunla barış antlaşması yaptığı ve daha sonra Erzen üzerine giderek orayı fethettiği, arkasından yola koyulup Bitlis’e kadar vardığı, Hilat (Ahlat)’a da varmış olduğu buranın komutanının kendisiyle barış yaptıktan sonra Erminiye’nin Aynulhamida’sına kadar vardığı arka-sından Rakka’ya varıb oradan da Humus’a geçtiği ve Hicri 23.yılda vefat ettiği söylenmiştir.İyâd bin Ğanm (r.a) Sümeysat’ı (Samsatı) fethedince Habib bin Mesleme’yi Malatya’ya göndermiş, o da burayı savaş sonucunda feth ettikten sonra Malatyalılar barış antlaşmasının şartlarını bozmuşlardı. 2Bizans Rum İmparatoru Hereklieos’un Akibeti ne Oldu?:Bizans Rum İmparatoru Heraklieos’un orduları Yermük Savaşı’nda büyük bir yenilgi aldıktan sonra arkasından Şam şehrinin düşmesi sonucun-da Humus şehrinde toparlanmaya çalıştıysada İslâm ordusunun Mercu’r-Rum Vak’ası’ndan da zaferle çıktıklarını duyunca hızla Humus şehrinden çekildi. İslâm ordularının Humus, Hama, Lazkiye ve Kınnesrin şehirlerini feth etmelerinden sonra İslâm ordularının peşinde olduğunu yakından bilen Heraklieos kendisini konstantiniye topraklarına atmıştı.Müslümanlar onu iki koldan çapraz takibe aldılar. Hâlid bin Velid ve, İyâd bin Ğanm (r.a) ile Şam (Suriye) bölgesi tarafından. Amr bin Malik ise Kûfe tarafından yola koyularak Karkisiya tarafından çıkıp Heraklieos’un üzerine yürüdüler.Abdullah bin El-Mutemm (r.a) ise ordularıyla Musul taraflarından yola koyulmuş, ancak daha sonra da Musul’a geri dönmüşlerdi. İşte bu sıralarda Heraklieos Kostantiniyye’ye girdi. Müslümanların bu şekilde cesaretle çeşitli kollardan Kostantiniye topraklarına ilk ilerleyişleri olup Hicri 15. veya 16. yılda olduğuda söylenmiştir.Bazı tarihçiler dediler ki:Bizans Rum İmparatoru Heraklieos, Kudüs’e her Hacca gidiş ve dönüşünde Suriye topraklarına bakıp şöyle derdi. “-Ey Suriye! Sana vedâ ediyor, ve, seni teslim ediyorum. Amma, sendeki amacıma ulaşamadım!”Heraklieos Şam beldelerinden ayrılıp Urfa’ya gitti Urfalılar’dan kendisiyle birlikte Bizans’a gelmelerini yeniden toparlanmak için istedi.Onlar da: “-Burada kalmamız seninle beraber gelmemizden daha iyi ve faydalı olacaktır!”dedilerBunun üzerine Heraklieos, onları Urfa’da bıraktı. Şemşan’a ulaştığın- da yüksek bir tepeye çıkıp Beyt-i Makdis taraflarına yönelerek aşağıdaki şu sözleri dedi. 3Heraklieos, İslâm ordularının yakın takiblerinden dolayı kendisini acilen Urfa’ya atmıştı. Bir müddet Urfa sarayında (Urfa kalesinde) kendi-sini gizlemeye çalıştıysa da Müslümanların öncü birlikleri onu her yerde arıyorlardı. Nihayet genç bir sahabe olan Ziyad bin Hanzale et-Temimi ve arkadaşlarıyla Urfa’nın surları etrafında geceleyin at koşturmaya başladı. Fakat çok muhkem olan Urfa surlarını geçemedi. Ancak Tarih’te İslâm adına Urfa’nın köpeklerini ilk havlatan, ve tavuklarını ilk korkutan, Müslüman kişi, Sahabeden Ziyad bin Hanzale et-Temimi olmuştur.Heraklieos bu haberi alınca hemen geceleyin gizlice saklandığı Urfa kalesinden ayrılarak Urfa’dan ayrılmıştır. Heraklieos Urfa’dan ayrılırken Yüksekçe bir yerin üzerine çıkıp yüzünü Şam taraflarına döndü ve tarihi şu sözleri söyledi. “-Selâm sana Suriye! Bir daha görüşmemek üzere selâm! Bundan sonra sana hiçbir Bizanslı, uğursuz çocuk dünyaya gelmedikçe korkusuz-ca giremiyecektir. Keşke bu çocuk doğmasa!”Burada bahs’ı geçen, Bizanslı uğursuz çocuktan kasıt Allâh-u Âlem Şam’ın fethine sebeb olan Bizanslı komutan Nastas’ın çocuğudur. Zira bu çocuğun doğumunu kutlarken içkiler içilmiş, eğlenceler yapılmış ve bu eğlence gecelerinden bir gece Müslümanlara sarhoş ve ğafil yakalanmaları sonucunda Şam’ın düşmesiyle Bizans Rum İmparatorluğunun Bu bölgeler-deki çöküşüne sebeb olan bu çocuğunun doğum kutlamalarını kast ediyor.Hereklieos’un bu davranışı ne kadar güzel, fakat Bizanslılar içinde ne kadar büyük bir musibet! Heraklieos Urfa’dan ayrılıp Şimşat’ta (Samsat) konakladı Oradanda Kostantiniyye’ye doğru yola koyuldu. Daha sonra yoluna devam ederek Kostantiniyye’ye vardı, İskenderun ile Tarsus arasın-da bulunan kaleleri tahrib edib içindekileri de yanına aldı.Bundan maksadı ise Antakya ile diğer Rum şehirleri arasında kalan bölgelerde Müslümanların mâmur bir yere rastlamamaları idi. Kalelerde- kileri de dağıtmış olduğundan Müslümanlar kimse bulamıyorlardı. Bazen de bu kalelere yakın yerlerde Rumlar tuzaklar kuruyor ve geride kalanları ğafil avalayabiliyorlardı. Daha sonra Müslümanlar, bunun içinde gerekli tedbirleri aldılar. 4Büyük tarihçi İbn-i Kesir şöyle der:Heraklies daha sonra batıya doğru yoluna devam ederek batı kostan- tiniye’ye vardı. Hükümdarlığına ölene kadar burada devam etti. Yanında bulunup Müslümanlarla birlikte esir edilmiş (Rus asıllı) bir adama sordu: “-Şu Müslümanları bana anlat?”Adam da şu cevabı verdi:“-Onları sana öyle bir anlatacağım ki, onları seyrediyormuş gibi olacaksın: “-Onlar gündüzleyin savaşırlar, gecede rahibler gibi ibadet ederler. Zimmetlerindeki şeyin bedelini ödemedikçe onu yemezler. Bir yere girer-ken mutlaka selâm verirler. Savaşacakları kimselerin yanına gitmezler. Meğer ki onlar kendilerinin yanına gitsinler!”Heraklieos: “-Eğer bana söylediğin şeyler doğruysa onlar şu iki ayağımın bastığı yerlere de sahib olacaklardır’”Büyük alim ve tarihçi İbn-i Kesir (İstanbul henüz o tarihlerde feth edilmemişken) şöyle der:“-Müslümanlar Kostantiniyeyi (İstanbul) Emeviler zamanında kuşatma altına aldılar fakat fethedemediler. Kitabu Melahim adlı eserde anlattığımız gibi ahir zamanda Müslümanlar oraya sahib olacaklardır. Bu hususta Sahih-i Müslim’de ve diğer hadis imamlarının eserlerinde Resûlullâh (s.a.v)’den nakledilen sahih hadisler vardır. Allâh’a hamd olsun. Cenab-ı Allâh zamanın sonuna kadar Bizanslıların Şam beldelerine sahip olmalarını yasaklamıştır. Nitekim bu hususta Buhari ve Müslim’in sahihle-rinde Ebû Hüreyre’den rivayet edilen bir hadiste sabit olduğu gibi.Resûlullâh (s.a.v) şöyle buyurmuştur:“-Kisra öldükten sonra başka bir Kisra gelmeyecektir. Kayser öldük-den sonra başka bir Kayser gelmeyecektir. Nefsim kudret elinde bulunan Zat’a yemin ederim ki siz, Kayser ile Kisra’nın hazinelerini Aziz ve Celil olan Allâh yolunda sarfedeceksiniz. 5Resûlullâh (s.a.v)’ın bu müjdesi benim gördüğüm kadarıyla tamamen tahakkuk etmiştir. Ve haber verdiği şey kesinlikle gerçekleşecektir. Yani Kayserlerin hakimiyeti Şam’a asla girmeyecektir. Çünkü Kayser kelimesi Arablara göre bir cins ismidir ki Bizans beldeleriyle birlikte Şam’a sahib olan kimselere verilen bir addır. Şam’ın hakimiyeti Kayserlerin eline asla geçemeyecektir!”Heraklieos’un doğumu Miladi-565.yıl Ölümü ise; Miladi 641. yılında 76 yaşlarındayken Konstantin topraklarında ölüp gitti.Cubeyr bin Nufeyr anlatıyor:“-İyâd bin Ğanm, Darr’a fetih edildiği zaman valisine çok sopa atmış idi. Yanına gelen Hişâm bin Hakim kendisine çok ağır sözler söyledi. Ve yanında birkaç gün kaldı. Bir gün İyad’a özür dileyerek:“-Resûlullâh (s.a.v)’in: “-Hesab günü en korkunç azaba duçar olanlar dünya da insanlara çok eziyet edenlerdir!” buyurduğunu bilmiyor musun?” dedi.İyâd bin Ğanm (r.a) kendisine: “-Yâ Hişam! Senin duyduğunu bizde duyduk. Senin gördüğünü bizde gördük. Senin arkadaşlık ettiğinle bizde arkadaşlık ettik. Yâ Hişam Resûlullâh (s.a.v)’in bir kimsenin salahiyetli birisine söyleyeceği bazı tavsiyeleri olur. Bunu kendisine açıkça söyleyemezse bir kenara çeksin gizli söylesin. Bu tavsiyeleri kabul ederse eder şayet kabul etmezse bu tavsiyeleri yapan kendi vazifesini ifa etmiş olur!”Buyurduğunu duymadın mı? Yâ sen ya Hişam! Devlet başkanına karşı gelebilecek kadar cesursun. Halifenin gazabına uğrayıp öldürülmekten korkmuyor musun?”dedi.Bu sözler üzerine Hişam bin Hakim oradan uzaklaştı. 6İyâd bin Ğanm (r.a) bu sıralarda Irak’da bulunan Sa’d bin Ebû Vakkas’ın isteği üzerine ona yardımcı kuvvet gönderdi. Kendiside Mardin ve civarını alarak Musul’a yönlendi. Erzen, Derbe, Bitlis, Hilât, (Ahlat) ve Besne’yi (Behisni) fethederek Rakka’ya döndü. Hicri 17 ile 20. yıl Miladi 638 ile 641 yılları arasında tamamı üç yılda durmadan cepheden cepheye koşan, hemen hemen el-Cezire bölgesinin tamamını İslâm topraklarına katan İyâd bin Ğanm (r.a), Rakka’da iken halife Hz.Ömer’den Şam’a dönmesini ve hasta olan Yezid bin Ebû Süfyan’ın ölümü halinde idareyi ele almasını bildiren bir mektub aldı. bunun üzerine Utbe bin Ferkad’ı yerine bırakıp yola çıktıysa da Humus’a ulaştığında vefat etti. ve, arkadaşı Hâlid bin Velid’in kabri yanına defnedildi. Onun Medine’de öldüğünün söylen-mesi amcasıyla karıştırılmasından kaynaklanmış olmalıdır. 7Başka bir rivâyette ise:Hz.Ömer devrinde İyâd bin Ğanm Mısır da Amil iken Süslü elbiseler giydiğine dair hakkında epey şikayet edilince Ömer (r.a), Muhammed bin Mesleme’yi Mısır’a göndererek giymiş olduğu elbiseler ile azledilerek Medine’ye getirilmiş ve Hz.Ömer tarafından sorguya çekilerek üzerindeki elbiseler çıkarılıp çoban elbiseleri giydirilmiş ve bütün rütbeleri elinden alınarak çobanlık yapması istenmiştir’de denilir.İyâd bin Ğanm (r.a)’in Medine’ye gelişi vefat tarihine yakındır. Bu itibarla bazı eserlerde Hicretin 20. Miladi 640 yıllarında Medine de vefat etmiş olduğu söylenir.Bazı eserlerde ise:Medine de kalmayarak Şam taraflarına gidip orada aynı yılda vefat ettiği belirtilmektedir. Bütün bu durum kendi hayatı ile amcası İyâd bin Züheyr’in hayatının birbirine karıştırılmasından kaynaklanmaktadır.İyâd bin Ğanm (r.a)’ın âilesinin Âmid’de kaldığı, bu şehirdeki Ebû Eyyüb âilesinin onun soyundan geldiği belirtilmektedir. İyâd bin Ğanm’ın kendisinden devlet memuriyeti isteyen akrabalarını reddetmesi, ğanimet-lerden payına düşen her şeyi dağıttığı için geriye iki at ve bir deveden başka birşe bırakmaması onun dürüst ve cömert bir kişiliğe sahib olduğunu göstermektedir. İyâd bin Ğanm (r.a)’dan rivâyet ettiği bir hadis Ahmed bin Hanbel’in el-Müsned’inde yer almıştır. 8Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.1- Bakara-221
2- İbn-i Esir fi’t-Tarihi Kâmil-2-485-489 özeti
3- İbn-i Kesir-el-Bidaye ve’n-Nihaye-7-91
4- İbn-i Esir fi’t-Tarihi Kâmil-2-453 özet
5- İbn-i Kesir el-Bidaye ve’n-Nihaye-7-92 -263
6- M.Yusuf Kandehlevi Hadislerle Müslümanlık-2-658
7- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-23-498
8- Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi-23-499