Bulgulara göre, Hz. İbrahim Şanlıurfa’da dünyaya geldi ve 75 yaşına kadar burada yaşadıktan sonra Filistin’e doğru hicret etti. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celil Abuzar danışmanlığını, Doç. Dr. Ahmet Gündüz’ün ise yürütücülüğünü yaptığı bilimsel çalışmada Doç. Dr. Ömer Sabuncu, Dr. Öğr. Abdullah Kartal, Doç. Dr. Mahmut Öztürk ve Doç. Dr. M. Latif Altun’un araştırmacı olarak yer aldığı belirtildi. Harran Üniversitesinden yapılan açıklamada, ekibin geniş bir kaynak yelpazesinden elde ettiği verilere göre, Hz. İbrâhim’in ve atalarının yurdunun Keldâniler’e nispet edilen Irak’taki Ur kenti olmadığı, eski isimlerinden biri Ur olan şimdiki Urfa olduğu, Hz. İbrâhim’in Filistin’e gitmeden önce bu bölgede yaşadığı ve ateşe atıldığı görüşünün ağırlık kazandığı kaydedildi. Neden araştırılma ihtiyacı duyuldu?Araştırmanın amacıyla ilgili kısmında, Şanlıurfa’nın Peygamberler Şehri oluşuna dair söylemlerin çoğu zaman duyumlara veya eksik bilgilere dayandığı ifade edilerek şöyle denildi: “Bu durum asılsız yorumlara ve anlatılara yol açmaktadır. Özellikle son dönemde Hz. İbrahim’in hiç yaşamadığı şeklindeki bir iddianın ortaya atılması, bu konuda araştırmanın ne kadar da gerekli ve bir o kadar da önemli olduğunun canlı kanıtı olmuştur. Bunların önüne geçilmesi ve Şanlıurfa’nın Hz. İbrahim ve diğer peygamberler özelinde sahip olduğu bu kimliğinin gerçekliğinin ortaya konması adına Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde kurulan bilimsel araştırma grubu tarafından, ‘Şanlıurfa’nın Enbiyâlar Şehri Oluşunun İlmi Temelleri’ adıyla bir proje başlatıldı. Bu çerçevede öncelikle Hz. İbrahim ve ailesinin Urfa ile olan bağlantısı araştırıldı ve Şanlıurfa’nın geçmişte de Hz. İbrahim ile çokça anıldığı da gözler öne serildi.”29 bin 700 Arapça kaynak tarandıİlahiyat Fakültesi akademisyenleri, araştırmanın sağlıklı bir sonuca ulaşabilmesi için kaynak çeşitliliği ve çokluğuna olabildiğince dikkat etti. Bu nedenle teknolojik imkânlardan da yararlanılarak başta temel eserler olmak üzere 29 bin 700 tane Arapça kaynak içerisinde tarama yapıldı. Bunların arasında tefsir, hadis, tarih, coğrafya, seyahatname gibi birçok alana dair kaynak yer aldı. Bunun dışında olabildiğince çok sayıda yazılmış araştırma makaleler, tezler ve salnâmeler de incelendi.Arkeolojik bulgularda birçok noktada örtüştüHz. İbrahim ve ailesinin sadece Müslümanlar tarafından değil Yahudi ve Hıristiyanlar tarafından da kabul görülmesinden dolayı Kur’ân’ın yanı sıra Tevrat ve İncil de derinlemesine incelendi. Araştırma sonucuna göre Hz. İbrahim Şanlıurfa bölgesinde uzun yıllar yaşadı. Bu bağlamda İslami kaynaklardan elde edilen verilerin Ahd-i ‘Atîk, Ahd-i Cedid’de bulunan bilgilerle ve mevcut arkeolojik bulgularla birçok noktada örtüştüğü görüldü.Hz. İbrahim hangi dönemde doğdu?Hz. İbrâhim’in Ur kentinde dünya geldiğine dair doğu ve batı kaynaklarının adeta ittifak içinde olduğunu ifade eden Proje Yürütücüsü İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Gündüz, “Bazı rivayetlere göre Hz. İbrâhim, Nûh Tufânı’ndan sonra dünyaya gelmiştir. Onun doğumu ile Tufân arasında geçen zaman farkına ilişkin olarak 942, 1099, 1079, 1263, 1330 yıl gibi bazı süreler zikredilmektedir. Bir rivayete ise Hz. Peygamber’e, Nûh (a.s) ile Hz. İbrâhîm arasında ne kadar bir zaman dilimi geçtiği soruldu, o da bin yıl olduğunu söylemiştir” diye konuştu. “M.Ö. 2000 - 1400 yıları arasında yaşadığını söylemek mümkün”Gündüz, Hz. İbrahim’in hangi dönemde yaşadığına ilişkin şu ifadelere yer verdi: “Tevrat’ın beyanına göre; Ellasar Kralı Aryok, Goyim Kralı Tidal, Şinar Kralı Amrafel, Elam Kralı Kedorlaomer; Sevoyim Kralı Şemever’e, Gomora Kralı Birşa’ya, Bala –Soar– Kralına, Sodom Kralı Bera’ya ve Adma Kralı Şinav’a karşı savaş açtılar. Bu savaşlar esnasında Hz. İbrâhim’in yeğeni Lût (a.s) esir düşmüştür. Savaş açan Kral Amrafel’in, Hammurabi olduğu düşüncesinde olanlar Hz. İbrâhim’in yaşadığı dönem için MÖ. 2123-1905 tarih aralığını öne sürmektedir. Bunun dışında farklı tarihlendirmeler de söz konusudur. Ancak genel olarak MÖ. 2000-1400 yılları arasında yaşadığını söylemek mümkündür.”Hz. İbrahim’in Urfa’da doğduğu sonucuna nasıl varıldı?Hz. İbrahim’in inanç noktasında babasıyla ters düştüğünü aktaran Gündüz, şunları söyledi: “Burada ihtilaf edilen konu Ur kentinin Güney Mezopotamya’da Irak sınırları içerisindeki Ur kenti mi, yoksa Kuzey Mezopotamya’da Güneydoğu Anadolu bölgesindeki eski simlerinden biri Ur olan Urfa mı olduğudur. Tevrat burayı Keldânîlerin Ur kenti olarak dile getirmektedir. Ancak bu, batılı bazı araştırmacıların da çalışmalarında açıkça zikrettiği gibi Tevrat’ın tercümelerine sonradan eklenmiş bir şey olup önceki yazımlarında yer almamaktadır. Irak’taki Ur kentinden Filistin’e hicret edecek biri için yol güzergâhı bağlamında Harran daha Kuzey’de kalmaktadır. Bu sebeple Harran bu güzergâhta bir durak yeri değildir. Ancak ülke sınırlarımız içinde olan Ur (Urfa) bu konu için daha uygun bir noktada yer almaktadır. İbn Meymûn ve Titus Flavius Josephus gibi Yahudi bilginler de bu düşüncededir.
Tevrat, Hz. İbrâhim’in ve eşi Sâre’nin, babası Tareh tarafından Kenân (Filistin) bölgesine giderken Harran’a getirildiğini söylemektedir. Bu sırada Hz. İbrâhim Sâre ile evli olduğuna göre onun yetişkin ve kendi ayakları üzerinde durabilecek bir yaşta olduğunu söylemek mümkündür. İbrâhim (a.s) daha küçük yaştan itibaren babasıyla inanç noktasında anlaşmazlığa düşmüştür. Nasıl olur da babası kendisini ve eşi Sâre’yi alıp Harran’a getirmiştir? Bu malumat pek makul görünmemektedir. Kenân diyarına gitmek üzere yola çıktıklarına göre neden Tareh’in diğer oğlu Nahor Harran’da yaşamaya devam etmiştir? Hz. İbrâhim’in bulunduğu yerden hicret etmesi, Nemrud tarafından ateşe atılması hadisesinden sonradır. Babasının bu sebeple Irak’taki Ur kentinden Harran’a hicret etmesi zor görünmektedir. Çünkü babasının Nemrut ile inanç anlamında bir anlaşmazlığı yoktu. Buraya, evlenmiş ve bir aile kurmuş olan oğlu İbrâhim ile gelmiş olması da mümkün değildir. Zira oğlu ile inanç konusunda tam bir tenakuz içerisindeydi.Tevrat’ta Hz. İbrâhim tarafından oğlu İshak için kız istenmesi konusunu haber verilirken Harran için “baba, ata yurdu” olarak bahsetmektedir. Bunun yanı sıra Tevrat’ta şunları da açıkça görmekteyiz: Hz. İbrâhim’in babası Harran’da vefat etmiştir. Kardeşi Nahor burada kalmıştır. Çocukları İshâk (a.s) ve Ya‘kûb’un (a.s) eşleri Harranlıdır. Ya‘kûb’un (a.s) çocuğu Hz. Yûsuf (a.s) Harran’da dünyaya gelmiştir. İshâk (a.s) ve Ya‘kûb’un (a.s) kayınbabaları ve dayıları burada yaşamaya devam etmişlerdir. Harran, Hz. İbrâhim’in Kenân diyarına hicretinde bir durak olsaydı bunların birçoğunun vuku bulması imkânsız olurdu.”
