Hâlid Bin Bükeyr Kimdir?
Baba Adı : Bükeyr bin Abd Yâlil el-Leysi el-Kinâni.Anne Adı : Afrâ bint-i Ubeyd.
Doğum Tarihi ve Yeri : Takriben Miladi 589 da Mekke’de doğdu.
Ölüm Tarihi ve Yeri : Hicri 4. yıl’ın Sefer ayı, Miladi 624 yılının Ağustos ayında, Reci’ Vak’âsı’nda 34 yaşlarında iken şehid oldu.
Fiziki Yapısı : Bilgi yok.
Eşleri : Bilgi yok.
Oğulları : Bilgi yok.
Kızları : Bilgi yok.
Gavzeler : Bedir, Uhud, Reci’ Seriyyesi.
Muhacir mi Ensar mı : Mekke’den Medine’ye Muhacir dir.
Rivayet Ettiği Hadis Sayısı : Bilgi yok.
Sahabeden Kim ile Kardeşti : Ensâr’dan Zeyd bin Desine, veya Yezid bin San’e ile din kardeşi ilan edilmişti.
Kabile Neseb ve Soyu : Hâlid bin Bükeyr bin Abdüyalil bin Naşib, bin Giyere bin Sa’d bin Leys bin Bekr bin Abdimenat bin Kinâne el-Leysi, el-Kinâni dir.
Lakap ve Künyesi : Bilgi yok.
Kimlerle Akraba idi : İyas, Akil, Âmir bin Bükeyr’ın kardeşidir.
Hâlid Bin Bükeyr'in Hayatı
Hâlid bin Bükeyr (r.a), Mekke’de takriben Miladi 589. yılda doğdu. Câhiliye döneminde dedesi Abdüyâlil’in, Hz.Ömer’in dedesi Nüfeyl bin Abdüluzzâ el-Âdevi ile yaptığı barış sebebiyle Âdevi nisbesiyle de anılır. Kabile ve soyu: Hâlid bin Bükeyr bin Abdüyalil bin Naşib bin Giyere bin Said bin Leys bin Bekir bin Abdimenat bin Kinâne’dir. Babasının ismi, bazı kaynaklarda Bükeyr, bazılarında ise, Ebû’l-Bükeyr, olarak geçmektedir. Kuvvetli görüş Bükeyr bin Abd Yâlil’dir. Annesi, Afra bint-i Ubyed ise, Medine’de Hazrec Kabilesi’nin Beni Neccar koluna mensub-dur. Hac için geldiği Mekke’de Bükeyr bin Abd Yâlil ile evlenmişti. Bu evlilikten Âkil, İyas, Hâlid, ve Âmir adlarında dört erkek evladları oldu.Bu dört talihli kardeşin hepsi birden aynı zamanda ve aynı yerde Müslüman olduklarından bu dört kardeşin tarihçeleri kısaca şöyledir:Kinâne Kabilesi’nin Leysi kolundandırlar. Bu dört kardeşe birden Bükeyr oğulları adı verilmektedir. Resûlullâh (s.a.v), bu muhterem dört kardeş Darû’l-Erkam’da Resûlullâh (s.a.v)’e ilk bey’at edenlerdendirler. Onlar, Resûlullâh (s.a.v)’e iman ile beyatta bulundular. Akil’in asıl ismi Ğafil’di. İslâmla şerefyab olunca Resûlullâh (s.a.v), onun bu ismini Akil olarak değiştirdi.İslâm dinini kabul ettikten sonra yıllarca Mekke’de müşriklerden gördükleri epey zorluk ve sıkıntılar içinde yaşadıktan sonra Mekke’de ki, evlerini kapatarak geride hiçbir kimselerini bırakmaksızın kadın, erkek, çoluk çocuk, âilece Medine’ye ilk hicret eden Muhacirlerden olmuşlardır. Mekke’den Medine’ye Hicret edib gelince, bu âile, Medine’de Rafi’ bin Abdülmünzir’in evinde konakladılar.Resûlullâh (s.a.v), Muhacirler ile Ensâr arasında din kardeşliği bağı kurduğunda Akil bin Bükeyr ile Ensâr’dan Mücezzir bin Ziyad’ı, İyâs bin Bükeyr ile Ensâr’dan Hâris bin Hüzeyme’yi, Hâlid bin Bükeyr ile yine Ensâr’dan Yezid bin Vesene’yi ve Âmir bin Bükeyr ile de, Ensâr’dan Câbir bin Kays, bin Şemmas’ı biribirlerine din kardeşi olarak ilan etti.Böylece, Muhacir olan muhterem bu dört kardeş, Ensâr’dan dört din kardeşinin evlerine yerleştiler. Artık, Medine’de bu dört kardeş ziraât ve ticaret işleriyle uğraşmaya başladılar.Hâlid bin Bükeyr’in kardeşleri Medine devrinde meydana gelen bir çok seferlere iştirak etme imkanını buldular. Fakat, kardeşlerden Akil bin Bükeyr (r.a) Hicretin 2. Miladi 624 yılında Bedir Savaşı’nda çok büyük kahramanlıklar gösterdi. Sonra, müşriklerden Mâlik bin Züheyr el-Cüşemi tarafından vurularak, 34 yaşlarında şehid edildi.Hâlid bin Bükeyr’in diğer kardeşi Âmir bin Bükeyr ise Bedir’de Uhud’da ve Hendek’de Resûlullâh’ın maiyetinde idi. Mekke Fethine diğer kardeşi İyas ile birlikte katıldı. Huneyn Ğazvesi’nde ve Tebük Seferi’nde bulundu, arkasından Veda Haccı’nda Resûlullâh’ın yanında oldu. Hz.Ebû Bekr devrinde mürtedlerle yapılan savaşlara kardeşi İyas ile birlikte iştirak etti. Âmir bin Bükeyr, Yemâme’de mürtedlerle yapılan savaşta şehid oldu.İyâs bin Bükeyr ise, Hayber Ğazvesi dahil bütün ğazvelere iştirak etti. Hz.Ebû Bekr, Hz.Ömer devirlerinde Suriye, Yemâme, Irak ve İran’-daki savaşlara katılmıştır. Hz.Osman devrinde ilk savaşlara iştirak etmiş ise de bilahare yaşlanıb Medine’de ikamet etmeye başladı. Nihayet hicri 34. Miladi 654-55 yılında Medine’de vefat etti. Böylece Bükeyr Oğulla-rı’ndan üç kardeşten Akil, Bedir’de, Hâlid Reci’de, Âmir, Yemâme’de şehid oldular. Diğer biri ise; İyas, normal olarak vefat etmiş oldular. 1Hâlid bin Bükeyr (r.a), Hicretten on yedi ay sonra, Receb ayında Miladi 624. yılın Ocak ayında Bedir Ğazvesi öncesinde, Kureyşli müşrik-lerin kervanlarını gözetlemek amacıyla Resûlullâh, Abdullah bin Cahş komutasında Batn-ı Nahle Seriyyes’ine katıldı. Batn-ı Nahle Seryyesi tüm tafsilatıyla, kitabımızın Abdullah bin Cahş’ın anlatıldığı bölümde anlatıl-mıştır. Hâlid bin Bükeyr (r.a) Hicretin 36. ayın Sefer ayında, Miladi 624. yılın Ağustos ayında Reci’ Seriyyesinde görev aldı.Reci’ Seriyyesi:Hicretin 4. yılının Muharrem ayında Resûlullâh (s.a.v) Abdullah bin Üneys (r.a)’ı yanına çağırdı: “-Bana erişen habere göre Hâlid bin Süfyan bin Nübeyhü’l-Huzeli benimle çarpışmak için adamlar topluyormuş. Kendisi şu sıralarda Arafat yakınlarında Urane veya Nahlede dir git onu öldür!” buyurdular Abdullah bin Üneys (r.a) gidib onu öldürdü.Abdullah bin Üneys (r.a), Hâlid bin Süfyan Nübeyhü’l-Huzeli’yı öldürdüğü zaman, Lihyanoğulları, Adel ve Kâre kabilelerine giderek, zekâtlarını takdim ve İslâmiyet’e dâvet etmek üzere, Ashâbından bazılar-ını göndermesi için Resûlullâh (s.a.v) ile konuşmasını istediler ve: “-Gelecek olanlardan bazılarını ölen adamımıza karşılık, öldürüp öcümüzü alırız. Ötekilerini de, Mekke’ye götürür Kureyşiler’e satarız, Kureyş’in, Bedir’de öldürülen adamlarına karşı, Muhammed’in ashabın-dan kendilerine getirilecek kişileri işkence ile öldürmeleri kadar hoşlarına giden bir şey yoktur!”diyerek, planlarını tatbike başladılar.Hun bin Huzeyme bin Müdrike soyundan. Adel ve Kâre kabilesin-den olup Müslüman olduklarını söyleyen altı veya yedi kişilik bir dâvet heyeti Medine’ye gelerek: “-Yâ Resûlallâh! İslâmiyet, kabilemiz içinde yayılmaya başladı. Ashâbından bazılarını bizimle bilikte gönder de, onlar, bize, dini iyice anlatsınlar. Kûr’ân okutsunlar ve İslâm şeriatını öğretsinler!”diye dilekte bulundular.Resûlullâh (s.a.v), o sıralarda, Kureyş müşriklerinin Medine İslâm devletine karşı askeri bir hazırlıkta bulunup bulunmadıklarından haberdar olmak ve ona göre tedbir almak üzere ashabından bazılarını tecessüs ve istihbaratla izlemek üzere vazifelendirip Mekke’ye göndermeye hazırlanmış bulunuyordu. Bunun için, Adel ve Kâre dâvetçilerinin bu isteği müsaid karşılandı. Vazifelendirilenler,Hicretin dördüncü yılının Safer ayı Miladi 624.yılın Ağustos ayında Adel ve Kâre dâvetçileri ile birlikte yola çıktılar. Fedai birliği altı veya yedi kişi olub, içlerinden, Mersed bin Ebi Mersed, kumandan tayin edil- mişti. Bazı kaynaklarda bunlar on kişiydiler komutan Âsım bin Sâbit idi. Fakat, bu fedâilerin ancak yedi tanesinin isimleri bize kadar ulaşmıştır. Bunların isimleri ise şöyledir:1-Mersed bin Ebi Mersed, 2-Hâlid bin Bükeyr, 3-Âsım bin Sabit bin Ebî Aklah, 4-Hübeyb bin Âdiyy, 5-Zeyd bin Desine, 6-Abdullah bin Tarık, 7-Muâttib (Muğis) bin Ubeyd (r.a), Allâh hepsinden razı olsun.İslâm Fedai birliği, Hicaz nahiyesinde Huzeylilere ait su başı olan Reci’ye gelip kavuştukları zaman, kendilerini götürenlerin ihânetine uğradılar. Bugün, Vatya adıyla bilinen Reci’ eski Mekke, Medine yolun-dan Mekke’ye altmışbeş kilometre uzaklıkta ve Ûsfan’a gelmeden onbeş kilometre, sağ taraftaki vadiden beş kilometre içerdedir. Burada küçük bir gölet mevcud olup, çevresinde azbir derinlikte kazı yapıldığında su çıkmaktadır.İslâm fedâi birliği, Hicaz nahiyesinde Huzeylilere ait su başı olan Reci’ye gelip kavuştukları zaman, kendilerini götürenlerin ihânetine uğradılar. Rivâyete göre; İslâm fedâileri Reci’ suyu başına varıncaya kadar geceleri yürümek, gündüzleri gizlenmek suretiyle bir seher vakti gelip inmişler, orada iyi cins Medine hurması olan, “Acve” hurmasından yiyerek çekirdeklerini yere atmışlardı. Oradan ayrıldıkları zaman, Huzeyl kabilesinden çobanlık eden bir kadın oraya uğramış, yerde bulunan Acve hurması çekirdeklerine bakıp, onların küçük olduklarını görünce: “-Medine hurması bu!”diyerek kendi kabilesine seslenmişti.O sırada fedâiler dağa sığınmış ve orada gizlenmiş bulunuyorlardı. Adel ve Kâre kabilesinden olan dâvetçilerden birisi bir bahane ile ayrılıp Müslümanların geldiğini Lihyan Oğulları’na haber vermişti. Lihyan Oğul-ları’ndan yüz kişiye yakın bir okçu ve silâhlı birlik, onları araştırmaya başladılar. Müslümanların kondukları ve Medine’den azık olarak yanları-na almış oldukları hurmaları yedikleri yeri buldular çekirdekleri görünce: “-İşte Yesrib hurması çekirdekleri!”diye bağrıştılar:Hemen izlerini sürmeye başladılar. En sonunda, Âsım bin Sâbit’le arkadaşlarına, bir dağın tepesinde kavuştular. Çevrelerini sardılar. Böyle, elleri kılıçlı, tam teçhizat silâhlı adamların etraflarını iyice kuşattıklarını görünce, İslâm Fedâileri’de, onlarla çarpışmak için, hemen silâhlarına davranıb kılıçlarını sıyırdılar.Lihyan Oğulları: “-Eğer, yanımıza inerseniz, hiç birinizi öldürmeyeceğimize kesin olarak söz veriyoruz! Vallâhi, biz, sizi öldürmek istemiyoruz. Fakat, size karşılık olarak Mekkeliler’den bir şeyler koparmak, ondan faydalanmak istiyoruz!” dediler.Mersed bin Ebi Mersed, Hâlid bin Bükeyr, ve Âsım bin Sâbit: “-Vallâhi, biz, hiç bir zaman, müşriklerin ne sözlerini, ne de, onların akidlerini kabul ederiz!” diyerek müşriklerin tekliflerini reddettiler.Âsım bin Sâbit (r.a): “-Ben, müşriklerin himâyesini hiç bir zaman kabul etmemeye andlı yeminliyimdir. Vallâhi, ben, kâfirlerin himâyelerine ve sözlerine kanarak inmem, ve kâfirlere asla teslim olmam! Allâhım! Peygamberini, durumu-muzdan haberdar et!” deyip müşriklere ok atmaya başladı.Ok atarken de: “-Ölüm, hak, hayat, boş ve geçicidir. Mukadderatın hepsi başa gele-cektir. İnsanlar, er veya geç Allâh’a rücu’ edip dönecektir. Ben, ne diye çarpışmıyayım ki, gücüm, kuvvetim yerinde, oklarım yanımda, yay’ımın kirişi kalın, enli temrünler yüzünden kayıp gitmektedir! Eğer, ben sizinle çarpışmazsam, anam, beni yitirsin!”diyerek recez söylüyordu.Âsım bin Sâbit’in ok çantasında yedi ok vardı. Attığı herbir okla müşriklerden birini öldürdü. Oku tüketince, müşrikleri mızrağıyla delik deşik etti. Mızrağı kırılınca da kılıcını sıyırdı. Kılıcının kınını kırıp attı. “-Allâh’ım! Ben, günün başında, Senin dinini korudum. Sen de, günün sonunda, benim etimi cesedimi koru! Cesedime, etime müşrikleri dokundurma!” diyerek duâ etti.En sonunda, iki ayağından yaralanıp yere düştü. Lihyan Oğulları, aralarında Âsım bin Sâbit olmak üzere yedi İslâm kahramanını okla vurub şehid ettiler. Reci’ Serriyesi’nde görev alan sahabelerden, Hubeyb bin Adiyy ile Zeyd bin Desinne ve Abdullah bin Tarık, müşrikler tarafından öldürmeyeceklerine dair kesin söz alınca dağdan inip Lihyan Oğulları’na teslim oldular. Lihyan Oğulları’da onların üçünü kendi ok yaylarının kirişiyle bağlayınca, Abdullah bin Tarık bağırdı: “-İşte bu, ahde vefasızlığın, ilk örneğidir verilen sözün tutulmama sının bir başlangıcıdır!”dedi.Gitmemeye diretti durdu. Ancak, onu da, Mekke yakınlarında ki Merrü’z-Zehran da vurub şehid ettiler. Diğer ikisi Hubeyb bin Âdiyy ile Zeyd bin Desine’yı Mekke müşriklerine sattılar. Müşrikler onları Bedir Savaşı’nda öldürülen yakınlarına karşılık Mekke Hâreminin dışındaki, Ten’im de ağaca asıb taşlarla vurarak şehid ettiler. 2Reci’ faciâsı haberi Medine’ye yayılınca munafıklardan bazı adam-lar fırsat bulup şöyle dediler: “-Yazık oldu, şu işkenceye uğratılan ve öldürülenlere! Onlar, ne çoluk çocuklarının içinde sağ salim oturdular, ne de, adamlarının elçili-ğini yerine getirebildiler!”diyerek fesatçılığa başladılar.Ensâr’ın şairlerinden Hassan bin Sâbit, Reci’ fedâileri üzerine mer-siyeler söyledi. Beni Lihyan Oğulları hakkında da hicviyeler söyledi. 3Resûlullâh (s.a.v), kendisine Reci’ ve Bi’ri Maûna faciasının acı haberinin geldiği gece, sabah namazında birinci rekâttan sonra, ikinci rekâtın rükûundan Semiallâhü limen hâmideh diyerek doğrulduğu zaman: “-Ey Allâh’ım! Mudar kabilelerini şiddetle tepele! Ey Allâh’ım! Onların yıllarını, Yusuf peyğamberin kıtlık yılları gibi çetin yap, başlarına dar getir! Ey Allâh’ım! Lihyan Oğullarını, Adel, Kâre, Zi’b, Rı’l, Zekvan ve Usayya kabilelerini Sana havale ediyorum! Çünkü, onlar, Allâh’a ve Resûlüne âsi oldular!”diyerek beddua etti.Resûlullâh (s.a.v), buna beş vakit namazlarında bir ay devam ettiği, arkasında bulunan cemâatın da Amin dedikleri rivayet edilir. Resûlullâh ’ın bedduası kabul olmuş, kuraklık ve kıtlık başlamıştı. Hicretin 4. yılın Şaban ayında meydana gelen Bedrü’l mev’id seferi münasebetiyle Kureyş lideri Ebû Süfyan’ın da, itiraf ettiği gibi:Yağışlar kesilmiş, sular çekilmiş, yeşillikler, otlar kavrulup kuru-muş, sefere çıkmaktan gözlerini yıldıran ve korkutan çok çetin ve sert bir yıl olmuştu!” 4Hâlid bin Bükeyr (r.a), şehid olurken henüz otuzdört yaşlarında idi.Şübhesiz ki, en doğrusunu Allâh bilir. Allâh, onlardan razı olsun.
1- Ashâb-ı Kirâmın Meşhurları, Hayati Ülkü-197-198
2- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-11-S-14-17
3- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-11-30
4- M.Âsım Köksal İslâm Tarihi-11-43